Özel Haber: Kadir GÜRHAN Türkiye tarihinin en büyük deprem felaketiyle mücadele ediyor. Pazartesi günü Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem 10 ili etkiledi. En son gelişmelere göre 8 bin 574 kişinin yaşamını yitirdiği 49 bin 133 kişinin de yaralandığı deprem sonrası görüştüğümüz İnşaat Mühendisi Hakan Güvengiz depremle mücadeleyi savaşa benzetti. ‘Depremle mücadele süreci, en güçlü düşman (deprem) ile yapılacak bir savaşa hazırlık gibi değerlendirilmelidir’ diyen Güvengiz, “iyi bir stratejinizin olması gerekir. Ordunuz ise yetişmiş, tecrübeli mühendisler olmalıdır” dedi. Deprem gibi hassas bir konuda devletin bir kişiye, bir kuruma ve bir üniversiteye güvenmemesi gerektiğinin altını çizen Güvengiz, “Bu medeniyetimizi geliştiren her organ ile yapılacak çalışmadır. Meslek Odalarının da aktif görev alması gereken bir süreçtir (depreme hazırlık süreci) ve Devlet bunun olması için her türlü imkanı yaratması gerekir” şeklinde konuştu. Depremle ilgili birçok konuya değinen Güvengiz sorduğumuz sorulara şu yanıtları verdi. [caption id="attachment_179544" align="aligncenter" width="740"] KAHRAMANMARAŞ MERKEZLİ 7.7 VE 7.6 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ DEPREMLERDE GAZİANTEP'TE YIKILAN BİNALAR DRON İLE GÖRÜNTÜLENDİ. (AHMET ORHAN AKIN - LİDER OLGUN/GAZİANTEP-İHA)
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde Gaziantep'te yıkılan binalar dron ile görüntülendi.[/caption] “BİR ŞEYLERİN KURALINA UYGUN YAPILMADIĞI ÇOK AÇIK” Depremin bu kadar yıkıcı olmasının nedeni nedir? İki ana nedenden bahsedilebilir: Birincisi, doğal sebepler yani depremin yüzeye yakın olmasıdır, yaklaşık 17 km derinlikte. Bu depremin, yüzeyde yıkıcı etkisini oldukça arttıran nedendir. Diğeri ise teknik konulardır ve basitçe yapılarımızın depreme dayanıklılığı çok azdır. İnsan hayatı üzerinde bu kadar büyük etkisi olmaması gerekirdi depremin ve teknolojik açıdan bu bilgiye ve tecrübeye ülkemiz sahip. Ana başlıklarını verdiğim konuların dışında, bu kadar yıkıcı olmasını birden çok konuya bağlamamız gerekir ve birden çok farklı sebep bulunmaktadır. Bu bölgelerde yapılan binaların denetimi sizce tam anlamıyla yapılmış mıdır? Yapılmış ise deprem yönetmenliğine göre yapılmasına rağmen neden yıkıldılar? Sonuca bakılır ise, gerek kontrollük gerekse yönetmeliğe uygunluk anlamında, bir şeylerin yanlış yapıldığı çok açıktır. “BİR TAKIM AKSAKLIKLARIN OLDUĞU KESİN” Sizce burada bir aksaklık söz konusu mu? Cevabını BBC TURK de yayınlanan bir haber ile vermek istiyorum; Japonya'da Fukuşima açıklarında meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki deprem, ülkede 2 milyon evin elektriğinin kesilmesine yol açtı. Yetkililere göre depremde dört kişi hayatını kaybetti, en az 107 kişi yaralandı. Başbakan Fumio Kişida hükümetin hasar tespit çalışmasına başladığını duyurdu. Kamu yayıncısı NHK, bazı bölgelerde depremin ayakta durulamayacak kadar titreşime yol açtığını aktardı. (16.Mart.2022) Haberden de anlaşılacağı üzerine aksaklıklar(!) var. Aksaklıkları ana başlıkları ile açıklamaya çalışacağım; İmar Yönetmeliği: Bu maddeyi birinci sıraya yazmamın en önemli sebebi, yapının tasarımını etkileyen önemli faktör olmasından. Biraz açmak gerekirse; Zemin katı DUVARLAR İLE BÖLÜNMEMİŞ, MAĞAZA DÜKKAN, OTOPARK olarak tasarlanmış yapının üst katları konut olması durumunda yapının risk altında olduğu rahatça söylenebilir. İmar Yönetmeliği bu duruma izin vermektedir. Deprem Yönetmeliği ise bu durumundan kaynaklanan zafiyetleri belirleyip önlem alınması için yaptırımlar tanımlamıştır. Fakat RANT, Deprem Yönetmeliğinin ilgili maddelerini, yeni yapılarda uygulanmasını güçleştirmektedir. Kaldı ki bu durumda bulunan eski yapıların sayıları da Yeni Deprem Yönetmeliğine göre tasarlanan yapılardan fazladır. Özet olarak, İmar Yönetmeliği, Ticari Alanları, Konut Alanlarını ve İbadet Alanlarını birbirlerinden ayırabilseydi bugün bu konuyu tartışmaya açmayacaktık. Ama günümüzde hepsi iç içe tasarlanıyor. İmar Yönetmeliğinden kaynaklanan ve yapının taşıyıcı sistem tasarımını olumsuz etkileyen başka düzenlemeler de mevcut. Deprem Yönetmeliği: Bilgisayarlar ve yazılımlar geliştikçe, doğal olarak, yönetmelikler de oldukça karmaşık ve anlaşılmaz hale geliyor. Çok iddialı olacak ama, mevcut yapı tasarımında çalışan mühendislerin ÇOK BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUN, yönetmeliklere hakim olduğunu düşünmüyorum. Diğer Yandan, yönetmelikler bilimin ve mühendisliğin prensiplerine göre hazırlanmalıdır. Buna kimse itiraz edemez. Fakat elimizde mevcut, halen faaliyet gösteren tasarımcı mühendislerin, eğitim ve tecrübe durumlarını da göz ardı etmemeli. Mühendislikte bir işi yapmanın birden çok yolu vardır. Üzgünüm ki yönetmeliğimiz bu işi çok karmaşık ve anlaşılamaz bir hale getirmiştir. Son yönetmelik ile tasarlanan yapıların çöktüğünü gördük. Neden sonuç ilişkisi her ne kadar önemli olsa da, bu işi, bu noktaya gelmeden yönetmeliklerde çözebilirdik. Benim inancım bu yöndedir. Mühendislik Eğitimi: Yapının taşıyıcı sistemin tasarlamak birinci aşamadır ve burası işin sanat kısmıdır, bilginin ve tecrübenin en çok katkısı olan aşamadır. Taşıyıcı sistemi tasarlanan yapının, hesaplar ile kontrolünün yapılması ise diğer aşamadır, burası çok bilgi ve tecrübeye gerek duyulmayan kısım GİBİ DURMAKTADIR, yazılımların bu işi yaptığı kabul edildiği için. Ama gerçek bu şekilde değildir. Gelinen noktada, her iki aşamanın da yapılamadığı açıkça ortadadır. Basitçe, yeni mezun, tecrübesiz bir meslektaşım, paket program satın alıp, mezuniyetinden 2 gün sonra yapı tasarımına başlayabilir. Fiyatı çok uygun diye “sağlığınızı yeni mezun doktora emanet etmek” gibi değerlendirebilirsiniz, bu durumu. Diğer yandan üniversitelerin siyasallaşması da yetiştireceğimiz mühendis kalitesini olumsuz etkilemektedir. Müteahhitlik: Herhangi bir vatandaşın “DOKTOR KONTROLÜNDE” ameliyat yapmasına çok benziyor inşaat sektöründeki müteahhitlik hizmetleri. Diğer yandan; doktorundan, ilkokul mezununa kadar herkes bir şekilde müteahhitlik yapabiliyor ülkemizde. Tıp sektöründe ameliyatı operatör doktor yapar. Doktor olası yetmez, aynı zamanda operatör de olması gerekir. Tam burada şunu hatırlatmak, bir doktor HAYATI BOYUNCA HEP HATALI KARARLAR VERSE kaç kişinin ölümüne sebep olabilir, diğer yandan bir mühendis BİR YANLIŞ KARAR VERSE, kaç kişinin ölümüne sebep olur? Örneklemek gerekir ise; güçlendirme yapılmış binanın alt katında bulunan markette, üzerlerine binanın çökmesi sonucu, çok fazla vatandaşımızı kaybetmemiz gibi. Kısaca inşaat sektörü, rantından dolayı, inşaat mühendislerinin kullanıldığı sektör haline gelmiştir. “STRATEJİK PLANLAR HAZIRLANMALI” Fay hattı üzerinde yer alan bir bölge için daha önceden tedbir alınamaz mıydı? Kesinlikle! Özellikle Kocaeli ve Düzce depremlerinden sonra bazı yasal düzenlemeler yapıldı, pratikteki uygulanabilirliği ya da uygulanması tartışılsa da. Böyle hassas konuda, devlet, bir kişiye, bir kuruma, bir üniversiteye güvenmemeli. Bu medeniyetimizi geliştiren her organ ile yapılacak çalışmadır. Bu süreç, en güçlü düşman (deprem) ile yapılacak bir savaşa hazırlık gibi değerlendirilmelidir. Stratejik planlar hazırlanmalı, bu planlar doğrultusunda yasal ve diğer düzenlemeler yapılmalıdır. Şunu da vurgulamak isterim, Meslek Odalarının da aktif görev alması gereken bir süreçtir (depreme hazırlık süreci) ve Devlet bunun olması için her türlü imkanı yaratması gerekir. Devlet inşaat anlamında yeteri kadar önlemini alıyor mu? Cevap maalesef gözlerimizin önünde 2 gündür, hayır. Böyle bir konuda sürdürülebilir, iyi organize edilmiş bir stratejisi yok maalesef. Türkiye olarak diğer bölgelerde böyle bir depreme hazırlıklı mıyız? Benzer büyüklükteki depremde, benzer sonuçlar göreceğimizi öngörmemiz yanıltıcı olmaz. Peki depreme karşı ne gibi önlemler alabiliriz? Uzun soluklu bir süreç olmalıdır bu. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu bir SAVAŞTIR ve iyi bir stratejinizin olması gerekir. Ordunuz ise yetişmiş, tecrübeli mühendisler olmalıdır. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Hepimizin içi acıyor; dostlarımız, akrabalarımız, canlarımız. Kayıplarımız çok. Geçmiş tecrübelerimizden öğrendiğimiz ise BU BÖLGENİN 3-5 gün değil, 1 sene boyunca desteğe ihtiyacı var. Kimseden bir şey beklemeden, biz de üstümüze düşeni yapmalıyız bu süreçte.  
Editör: TE Bilisim