Türk Eczacıları Birliği, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin basın açıklaması yaptı. Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, yaşanan kur değişiminden dolayı pek çok ilacın piyasadan çekildiğine ya da piyasaya kısıtlı bir şekilde verildiğine değinerek, döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların ilacın bulunabilirliğini etkilediğini ifade etti. Çolak, “Yaşanan tüm bu süreç ilaçta dışa bağımlılığın ülkemiz için kabul edilebilir olmadığını, güçlü ve etkin bir ilaç sanayisine sahip olmamızın elzem olduğunu kanıtlıyor” diye konuştu. “ANNE BEBEK ÜRÜNLERİNİ İNTERNETTEN ALMAYIN” Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, tüm eczacıların eczacılar gününü kutlayarak, “Bebek, çocuk, genç, yaşlı demeden toplumun her kesiminde, yaşamın her aşamasında sağlıklı yaşamın öncelendirilmesi, ilaç tedavisi sonuçlarının iyileştirilmesi için çabalıyoruz” ifadelerini kullanarak sözlerine başladı. Çolak, 14 Mayıs’ın eczacılar ve eczacıların geleceği açısından önemsedikleri simgesel bir tarih olduğunu ifade ederek, “Her sene temalar belirliyoruz ve 14 Mayıs’ı bu temalar çerçevesinde, tüm Bölge Eczacı Odalarımızla birlikte çeşitli etkinliklerle bir hafta olarak kutluyoruz. Bu yıl da anne ve bebek sağlığına odaklandık. Biz eczacıların bu alandaki rolünü pekiştirmek amacıyla temamızı “Anne Bebek Dostu Eczane” olarak belirledik” dedi. “Bugüne dek eczanelerde, eczacı danışmanlığında halkımıza sunulan ürünlerin, eczane dışından satılmaya başladığını; ticari kaygılar ile hareket edildiğini, toplum sağlığının hiçe sayıldığını görüyoruz” ifadelerine yer veren Çolak konuşmasını şöyle sürdürdü:”Bu tarz plansızca atılan adımların toplum sağlığı açısından geri dönüşü olmayan ve istenmeyen sonuçlara yol açabileceği uyarımızı yineliyor, sağlık gibi hassas bir konuda reklamın ve pazarlamanın gücünün değil, sağlık çalışanlarının bilgi ve deneyiminin önemini vurguluyoruz. O nedenle de sizlerin aracılığıyla tüm Türkiye’ye sesleniyoruz: İnternetten pek çok şeyi alabilirsiniz, ancak anne bebek ürünlerini internetten almayın; ilacınızı, ilaç dışı sağlık ürünlerini internetten almayın. Bu ürünleri, bebeğinizin ve  sizin hak ettiği şekilde, en güvenilir yer olan eczanelerden, bu konuda kapsamlı bir eğitim görmüş eczacınızın danışmanlığında alın.” “TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ OLARAK İLAÇTA YERELLEŞMEYİ DESTEKLİYORUZ” Yaşanan kur değişiminden dolayı, pek çok ilacın piyasadan çekildiğine ya da piyasaya kısıtlı bir şekilde verildiğine değinen Çolak, “Bunun yanı sıra döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar da ilacın bulunabilirliğini etkiliyor. Yaşanan tüm bu süreç ilaçta dışa bağımlılığın ülkemiz için kabul edilebilir olmadığını, güçlü ve etkin bir ilaç sanayisine sahip olmamızın elzem olduğunu kanıtlıyor. Türk Eczacıları Birliği olarak ilaçta yerelleşmeyi destekliyor, konunun önemli bir paydaşı olarak işbirliklerine hazır olduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Bu konuda da ilaç dahil sağlığa ilişkin ürünlerin üretiminde elimizi taşın altına koyduk, bundan sonra da koymaya devam edeceğiz “dedi. Çolak, Türk Eczacıları Birliği olarak tüm ilaçların reçete ile halka sunulması gerektiğini her fırsatta dile getirdiklerini, sağlık sisteminin ve sağlık okuryazarlığı oranı düşük toplumun reçetesiz ilaç kategorisinin genişletilmesine hazır olmadığını ifade ettiğini belirterek, “Pek çok ülkede örneğini gördüğümüz gibi reçetesiz ilacın beraberinde ilaçta reklamı, ilaçta fiyat artışını ve ilacın eczane dışına çıkmasını getireceğinden endişe duyuyoruz” diye konuştu. Çolak konuşmasına şöyle devam etti: “Geçtiğimiz yıl, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, reçetesiz ilaç listesinin tüm paydaşlarla mutabakat sağlanana dek görüşten kaldırıldığını duyurmuştu. Sağlık otoritesine halk sağlığından yana karar verdiği için, bu tutumunun arkasında duracağına duyduğumuz inançla bir kez daha teşekkür ediyoruz. Reçetesiz ilaçlarla ilgili yapılacak çalışmaların, konuyla ilgili tüm tarafların görüşleri alınarak ve ortak akıl doğrultusunda çözümlenmesinin toplum sağlığı açısından faydalı olacağını vurguluyor; Birlik olarak konuya ilişkin üzerimize düşen görev ve sorumluluklara hazır olduğumuzu tekrarlıyoruz.” AŞI REDDİ 40 BİNİN ÜZERİNDE Aşı karşıtlığına da değinen Çolak, son dönemlerde gerek dünyada gerekse Türkiye’de aşı karşıtlığının ivme kazandığına dikkat çekerek, halk sağlığının sürdürülebilirliğinin tehdit altında olduğunu belirtti. Aşı reddine ilişkin sayısal verileri paylaşan Çolak, 2011 yılında aşı reddi 183 iken, 2017 verilerine göre 23 binin üzerinde, bugün ise 40 binlerin üzerinde olduğunu ifade etti. Çolak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu oldukça vahim ve halk sağlığı açısından, geleceğimiz açısından kabul edilemez bir tablodur. Ülkemizde tüm dünyada en gelişmiş kapsamlı aşılama politikalarından biri uygulanmaktadır. Biz eczacılar da o ulusal aşılama politikalarının başarıya ulaşabilmesi ve sürdürülebilir olması için sorumluluk bilinciyle çalışıyoruz. Aşıların savunuculuğunu yapıyor, aşı ile ilgili doğru bilgilendirmeler yapıyor, aşıların güvenilir bir şekilde teminini gerçekleştirmek adına çalışmalar yürütüyor; danışanlarımıza aşı ile ilgili tavsiye ve hatırlatmalarda bulunuyoruz. Bir kez daha vurgulamak isteriz, aşıların güvenilir ya da gerekli olup olmadığı tartışmaya açık bir konu değildir. Etkinliği kanıtlanmış aşıları tartışmaya açmaya çalışmak, halkı yanlış yönlendirmek abesle iştigaldir ve açıkça söylemek gerekir ki halk düşmanlığıdır, bilim düşmanlığıdır, bu ülkenin geleceğine yapılabilecek en kötü şeylerdendir. Aşı olmayan her çocuğun diğer çocukları ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini tehlikeye attığı asla unutulmamalıdır.” “RTÜK BAŞKANINA TEŞEKKÜR EDİYORUZ” Çolak, “Toplum sağlığının medyatiklikten önemli olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz” konuşmasına şu şekilde devam etti: “Kimi ‘bilim insanlarının’, toplum sağlığını yakından ilgilendiren konularda medya aracılığıyla bilimsellikten uzak açıklamalarda bulunduğunu ve Türk Eczacıları Birliği olarak sorumsuzca yapılan açıklamaların karşısında olduğumuzu sizlerle paylaşıyoruz. Bu noktada da RTÜK’ün medya yoluyla sağlığa dair açıklama yapacak kişilerin, yapılan programların denetimini yapacak, yaptırımlar uygulayacak mekanizmalar geliştirmesi çağrısında defalarca bulunmuştuk. RTÜK, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak sağlık programlarını mercek altına almak için "Sağlık Masası" kurulacağını açıkladı. Halk sağlığını önceleyen bu yaklaşımından ötürü başta RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin olmak üzere katkıda bulunan herkese teşekkür ediyoruz ve Türk Eczacıları Birliği olarak destek olmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.” “ŞU ANDA 37.000’İN ÜZERİNDE ECZACI BULUNUYOR” Halk sağlığının ancak nitelikli sağlık meslek mensuplarının elinde yükselebileceğine vurgu yapan Çolak, bunun koşullarından birisinin ise sağlık profesyonellerinin aldığı eğitim olduğunu söyledi. Eczacıların mesleklerinin geleceği adına endişeli olduğunu söyleyen Çolak, “Eczacılık fakültelerinin, plansız ve kontrolsüz bir biçimde açıldığına şahitlik ediyoruz ve mesleğimizin geleceği adına kaygı duyuyoruz” dedi. Çolak konuşmasına şöyle devam etti: “Son 7 yılda, eczacılık fakülteleri  kontenjanları %71,7 oranında artırıldı. 2001 yılında eczacılık fakültesi sayısı 8’di ve bugün geldiğimiz noktada bu sayı 49. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun Eylül 2018 verilerine göre eczane açılabilecek yer sayısı 1800 civarında. Eczacılık fakültelerinden her yıl 2000’e yakın üzerinde öğrencimiz mezun oluyor.  Sağlık Bakanlığı Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 Vizyonu, 2023 yılında eczacı ihtiyacını 32.900 olarak gösteriyor. Şu anda ise 37.000’in üzerinde eczacı bulunuyor. Gördüğünüz üzere veriler de endişelerimizi haklı çıkarıyor. Gerek Türk Eczacıları Birliği gerek Eczacılık Fakülteleri olarak sorunlarımızı, endişelerimizi aktarmak adına Yükseköğretim Kurulu nezdinde defalarca girişimde bulunduk. Ancak yeni eczacılık fakülteleri açılmaya, kontenjanlar artırılmaya devam etti. Bu konu Birliğimizin sürekli gündeminde. Endişelerimiz günden güne artıyor. Sorumluluğumuzun bilinci, mesleğimizin geleceğine, ülkemizin yarınlarına verdiğimiz önem doğrultusunda konunun bir an önce çözüme kavuşmasını istiyoruz. YÖK’ün yeni açılacak fakültelere dair tek sorumluluğunun onay vermek olmadığını hatırlatıyoruz. Fiziki, sosyal koşulları yetersiz, laboratuvarları ve öğretim elemanları eksik fakülteler ile bir yere varılamayacağının altını çiziyor; YÖK’ü ülkemizin kaynaklarını ve insan gücünü etkin kullanmak adına adımlar atmaya davet ediyoruz.” (Oktay BİNGÖL)