İyisiyle kötüsüyle bir bayramın daha sonuna geldik sayılır. Bayram iyi güzel ama bilançosu da ağır oldu mu tam anlamıyla süremiyorsun sefasını... Her bayram gidiş ve dönüş yolunda buruk bir tat oluyor onlarca ölü ve yaralı...Aslına bakılırsa bayramlar sadece 'bayram' olmanın ötesine geçip tatil fırsatına dönüştü. Nerde o eski bayramlar naralarını atmayacağım çünkü o eski bayramların olması için her şeyin eskisi gibi olması gerekir. Misal, çalışma koşulları eskisi gibi değil, herkes bir yarış içerisinde hele ki özel sektörde çalışıyorsan hafta sonun bile doğru düzgün yok. Çalışma ortamları stresli ve tempolu. Eskisi gibi sağlıklı çalışma ortamları da yok artık her şey rekabete ve hırsa dayalı. Şehir desen eskisi gibi mi değil. Eskinin sakinliği, tenhalığı ne gezer. Şehir trafiği denen bir illet var. Ee haliyle de sinir stres var.. Sürekli bir yerlere yetişme telaşı, kalabalığın içerisinden sıyrılıp bir yerlere koşturma çabası. Hal böyle olunca da eski bayramlar kalmıyor çünkü o eski insanlar, o eski düzenden eser dahi yok. Şimdi ne mi var? Nasıl kafamı dinlesem? Bu sayılı günü en iyi ve en verimli şekilde nasıl geçirsem düşüncesi var. Çünkü şehir insanı yorgun, bitkin, stresli ve kaygılı. Şarkılara bile konu olmuş şehir hayatı Candan Erçetin'in de dediği gibi ;Bu şehir insana tuzak kuruyor. Bu şehir insani uzak kılıyor.Bu şehir insani hayli yoruyor. Bu şehir insani hep kandırıyor... İşin bir de şu yanı var.Diyelim ki 'yok ben geleneklerime bağlıyım. Tatile gitmeyip bayram ziyaretlerinde bulunacağım' dedin. Bu seferde ziyaret edecek adam bulamıyorsun. Sen tatile çıkmasan geri kalan yüzde 95'lik kesim bayramını şehir dışında geçiriyor. Yani sonuç hep aynı yere varıyor. Bayramların ne yazık ki sadece adı kaldı. Asıl bayramı kutlayanlara gelelim Turizm işletmecileri... Bayram en çok işletmelere yarıyor. Yüzde yüz doluluk sağlayan oteller, pansiyonlar, restaurantlar, tatil beldeleri bayramı bayram ediyor. Ben bu bayram Ankara'daydım. Ailemle birlikte günü birlik Gölcük- Yedigöller tarafına gitme imkanım oldu. Açıkca söylemek gerekirse pek keyif alamadım nedenlerine gelince; Gölcük Tabiat Parkı tüm görkemine, tüm güzelliğine rağmen mangal kokusundan geçilmiyordu. Binlerce insan güzelim tabiat parkına adeta mangal yakmak için gelmiş gibiydi. Tabiat Parkında ateş ve mangal yakmak yasaktır tabelalarına ve uyarılarına rağmen mangalın isi ve dumanı havadaki oksijeni bastırmaya yetiyordu. Kendi adıma şunu isterdim bu gibi doğal ve ormanlık alanlarda mangalın yasaklanıp piknik tarzı etkinliklerin başka özel alanlarda yapılmasını, doğanın ve doğal güzelliğin korunması adına bu tarz önlemlerin alınıp, bu önlemlere de gerektiği gibi uyulmasına.. Şahsen ben oraya çam kokularını solumak, Bolu'nun temiz havasını içime çekmek için gitmiştim ama ne mümkün! Mangal kokularını solumaktan mahvolup üstüne bir de isten sürekli gözlerim yandı. Bunlar hiç önemli değil. Binlerce hatta milyonlarca mangal yakanı görünce aklıma şu soru geldi. Mangaldan çıkan en ufak bir ateş alev alsa, her tarafı yeşile ve maviye bezeyen bu güzelim ormanların yok olmasının hesabını kim ödeyecek? Mangal sonrası yere bırakılan atık ve çöplerin doğaya karışmaması için kim elini taşın altına koyacak? Mangal sonrası oluşan hava kirliliğinin hesabını kim verecek? Bu tarz yerlerde denetimin ve uygulamaların yapılması son derece önem taşır. Hayattan zevk alırken, bireyselliği bırakıp toplu hareket edebilirsek Dünyada benmerkezci yaklaşım yerine yaşayan, var olan, çiçeğe, böceğe, hayvana da yer açıp yaşamalarına imkan verirsek Doğayı yok etmek yerine var edebilirsek İşte o zaman BAYRAM olur!

Editör: TE Bilisim