Alfred Marshall tarafından ortaya atılmıştır . Asıl yazılışı latincedir: homo economicus. insanların sürekli ellerinde hesap makinesi su işi yapsam nasıl olur, bu isi yapsam ne olur? diye düşündüğünü iddia eder, neo-klasik ekonomi düşüncesidir. Ekonomik bir modelimiz olmadığı için ülke insanımız devletin haşmetli ve de kerameti kendinden menkul yöneticilerinin açıklamalarına dayalı hareket ederler. 1875 yılında Sultan Abdülaziz hazinenin artık bittiğini açıkladı. Ülkenin ekonomik olarak bittiğini devletin başında ki lider resmen itiraf ediyordu. Bugünkü İstanbul Erkek Lisesinin bulunduğu binada Düyun-u Umumiye kuruldu. Ülkenin dört bir yanında kolcular ile vergi toplamaya başladılar. Devlet yöneticilerinin eli kolu bağlı kaldı. Umarız birileri birgün bunu yazar. Düyun-u Umumiye, 1881-1939 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarını denetleyen kurumdur. II. Abdülhamit döneminde kurulmuştur. Sözcük, "Genel Borçlar" anlamına gelir. Düyun-u Umumiye kurulduğu yıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik ve mali yaşamı üzerinde etkili bir rol oynamıştı II. Abdülhamid itibarı ile tüm yöneticiler buna çare aramaya başladı. Sanayi devrimini kaçırmıştık. Ülke bölünme tehlikesi içinde idi. Ruslara ağır şekilde yenilmiştik. Fransız devrimi bütün dünyayı etkiliyordu 1909 -1923 arası Trablusgarp Balkan, I.Dünya savaşını ve sonunda İstiklal Savaşı ancak Anadolu’yu kurtarabildik. Sığınacak bir vatan parçası bulabildik. 13.5 milyon bir nüfus kalmıştı elimizde. Çocuk, yaşlı ve kadın. Üretim olarak elimizde hiç olanak yoktu. Demiryollarımızı millileştirdik, kabotaj hakkını elde ettik. Sümerbank, Etibank vb. kuruluşlar ile Üretmeye başladık. Demokrat Parti ve Menderes öncülüğünde yollar yapılmaya ve tarımda makinalaşma başladı. 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatını kurarak ilk defa ekonomiyi planlamak gerektiğinin farkına vardık. Başta Özal olmak üzere birçok devlet adamı böyle yetişti. Kapitalizm ve komünizme karşı karma ekonomik modeli uygulamaya başladık. 24 Ocak 1980 kararları ile önemli bir hedef belirlendi. İşin mimarı DPT ve Başbakanlık müsteşarı Turgut Özal idi. Demirel ve Ecevit bu kararların uygulanması için otoriteye yani bir nevi darbeye ihtiyaç duyulacağını itiraf ettiler. 12 Eylül bunu gerçekleştirdi ve ekonominin başınada Özal geldi. Herkes Evren ve ekibini suçlar. Oysa gidişat böyleydi. Tariş baskınında illegal örgüt taraftarları enterne edilir ama 40 yıl geçtiği halde tariş seviyesinde bir özel teşebbüs göremeyiz. 1983 Özal için siyasi şansda olur ama çıkarcı ve fırsatçıların partiye dolmalarını engelleyemez. TOPRAK ağayı fabrika sahibi yaparsınız ama iş adamı olamaz. 1991 seçimleri sonrası ülke koalisyonlar mezarlığı olur. İstikrar olmadığı için planda kalmaz pilâvda. 2001 yılında Sezer Ecevit e fırlayınca anayasa kitabını ekonomi dibe vurur. Zaten 199 depremi ülkeyi allak bullak etmişti. 2002 AK PARTİ ile tam 16 yıldır süren tek başına süren iktidar görüyor. Savunma sanayinde 1974 ambargosundan sonra başlayan projelerin bugün iyi bir noktaya geldiğini görüyoruz. 24 Haziran itibarı ile yönetim modelimizi değiştirdik. Vesayet ve bürokrasiden kurtulmanın çabaları başladı. Bakanlık koltuğuna profesyonel isimler oturmaya başladı. Türkiye ekonomik açıdan kritik durumda. Uluslararası alanda büyük bir mücadele var. Döviz rakamları hayli sıkıntılı. Şimdi küresel ekonomiyi yönetebilme çabası içinde olmalıyız. İktisat, işletme ve siyaset bilimi okullarına seçkin talebeler alabilmeli ve dünyada ki bütün model ve rejimlerden haberdar olmalıyız. Hukuk alanında yasal düzenlemeler gerçekleştirmeli ve hayatı adil hale getirmeliyiz. Mesleki eğitimin değerini ve hayattaki önemini artırmalıyız. Mevki ve para sahibi olanlar kendi güçlerini kurmamalı. Hedef sever üstüne servet olmamalı. Şu bir gerçek ki ortalama standart yükselmeden herkes mal, para ve şöhret peşinde olacak. Değerler eğitimi ve insan ilişkileri hep para ve maddiyat ile ölçülecek. Herkes benim bu işten maddi gelirim ne olacak diye düşünecek. Üreten değil faizci ve rantçı kazanacak. Evrim toplumun refah seviyesi yükselterek, hayatın gayesinin insanlara yardımcı olmak çabasını sarf etmektir. Aksi takdirde para her kapının anahtarı olur. Para getiren herşey mübah olur. Oysa insanlar üniformalarıyla karşılanır. Fikirleriyle uğurlanır. Suriye ve benzer coğrafyalarda para sahibi olmanın da anlamı kalmadı. Artık sistemimiz tek başına iktidar. Tek başına iktidar etrafını saran dalkavukları aşar liyakata önem verirse,; ekonomik değil yerli ve milli insanı buluruz. Vatan için yaşayacak ve topluma katkı sunacak insan.