Metin Güngör, hem yönetmen, hem yapımcı, hem de ressam. Aynı zamanda dünya çapında filmlerin görsel efektleri onun ellerinden çıkıyor. Ressam Fikret Mualla’nın hayat hikayesini anlatan ‘Renklerde Kaybolan Hayat’ filminin yönetmeni, Harry Potter, Da Vinci Şifresi, Ben Robot, Cehennem Melekleri gibi ünlü Hollywood filmlerinin dijital efektlerine imza atan Türk sanatçısı Metin Güngör ile sinemayı Türk sinemasının geleceğini ve çalışmalarını konuştuk. Güngör, ‘’Türkiye, film alanında, eğitimlere ağırlık vermeli’’ dedi. Metin Güngör, ‘’Güzel Sanatlar ve Mimar Sinan Üniversitesi’ni bitirdim. Resim Bölümü’nden mezun oldum. Sonra yurt dışına çıktım. 30 senedir hep yurt dışındayım. Ara sıra gidip geliyorum Türkiye’mize. Bu arada ressamlıktan, oyunculuktan ve film yapımcılığına kadar birkaç okulda daha okudum yurt dışında. New York Film Akademisi, Los Angeles Film Akademisi gibi. Çok ünlü projelerde ve şirketlerde çalıştım. Son on yıldır da yapımcılık, yönetmenlik yapıyorum. Kendi filmlerimi çekiyorum. Şu an projeler için yurdumuza geldim. Hollywood sinemasında olmak oyunculuk yaptığım yıllarda heyecanlıydı. Sonra mesleğin içinde bulunduğumuzda, çok doğal olmaya başladı. Sonuçta bir iş. Herkesin doğal olarak yaptığı bir iş. Filmlere baktığınızda en sonda jenerikte isminizi gördüğünüz zaman güzel bir duygu oluşmaya başlıyor. Bak, bir farklılığımız oluştu diyorsun ama bunun farkına varamıyorsunuz. Sizden bir parça olmuş oluyor. Alışıyorsunuz. Müthiş bir heyecan. Herhalde burada olmuş olsaydım öyle olacaktı. Buradan bakış açısı öyle. İçinde bulunduğunuz için pek farklı göremiyorsunuz’’ ifadelerini kullandı. Arada 40-50 yıl fark var Türk sineması ve Hollywood sineması arasındaki farkların büyük olduğuna değinen Güngör, ‘’Türk Sineması ve Hollywood sineması arsında çok büyük bir fark var. Biz çok çok gerideyiz. Nerden baksanız 40-50 yıl gerideyiz. Bunun bir sürü sebepleri var. Sinemaya gereken önem verilmiyor, o yüzden geri kalmışlık var. Sadece sinema değil sanata gereken önem verilmiyor Türkiye’de. Resimden tutun, heykeltıraş, fotoğraf, tiyatro, müzik maalesef. Ama yurt dışında bir şey yaptığınız zaman Türkiye nedense çok güzel sahipleniyor. A bizden biri çıktı diye gururlanıyor fakat buradayken böyle bir önem, böyle bir değer yok. Ben şahıs olarak söylüyorum, diğer sanatçılar da hemen hemen aynı şeyi söylüyor; gereken ilgiyi göremiyoruz sanatçı olarak. E tabii sinema bir ekip işidir yani bütün sanatların birleştiği bir sanat aslında. En büyük iletişim aracı, bir ülke için, bir millet için çok çok önemli bir iletişim aracı. Herkes ismini sinemayla duyuruyor. Tabii internet ama sinemanın yeri bambaşka. Bugün Amerika’yı neden herkes en üstte tutuyor? Amerika’yı Amerika yapan Hollywood’dur. %90 ekonomiyi sağlayan Hollywood’dur. Maalesef biz sinemaya o önemi veremiyoruz. Neden veremiyoruz? Türkiye’de bir Yeşilçam vardı bir zamanlar. Çok güzel bir endüstrimiz vardı. Maalesef onun kıymeti da bilinmedi. O da silindi. Ne yapıp edilip güzel şeyler yapılıyordu o zamanlar. Şu an o teknoloji var, olanak var ama öyle kaliteli filmler yok’’ şeklinde konuştu. DİJİTAL ALANDA GELİŞMEMİZ GEREKİYOR Türkiye’nin film alanında ilerleyebilmesi için dijital alanlarda kendini geliştirmesi gerektiğini hatırlatan Güngör, ‘’Sinemaya gereken ilgiliyi verebilmek için kaz gelen yerden tavuk esirgenmez hesabı, sinemaya kıymet verip, o para harcamak gerekiyor. Eğitim ve bunun yanında bir prodüksiyon yaptığınızda alınan paranın tamamını oraya harcamak. Maalesef bizim yapımcıların çoğunda öyle bir şey yok. Ben diyor aldığım paranın tamamını oraya harcamam, ne yapabilirsem bana kardır diyor, gerisini cebe atıyor. Ben bunları gördüm. Yapılmıyor, bazen devletten alınıyor bu para. Gereken para sinemaya harcanmıyor. Başka yerlere gidiyor. %10’u %20si ile filmi yapmaya çalışıyorlar. Anlatılacak çok şey var ama bunun en büyük nedeni eğitimsizlik. Gereken eğitim verilirse sinemada, mesela bir görsel efektler, böyle bir şey yok dünyada. Nereden bakarsanız bakın bütün filmler artık görsel efektlerle yapılıyor. Sinemanın en büyük aracı şu an. E bizde o hiç ilerlememiş. Hiçbir okul yok. Akademide öğretilen animasyonlar ve görsel efektler komedi. Edebiyat Hocası görsel efekt, animasyon öğretiyor’’ yorumunu yaptı. "MİDWOOD BELKİ DE 50 YIL SONRA HOLLYWOOD'U GEÇECEK" Metin Güngör, Türk ressam Fikret Mualla’nın hayat hikayesinin anlatıldığı filmin yapım aşamalarını ve Türk sinemasının geleceğini değerlendirdi. Metin Güngör, ‘’Midwood belki de 50 yıl sonra Hollywood’u geçecek’’ yorumunu yaptı. Metin Güngör, Türk ressam Fikret Mualla’nın hayatının anlatıldığı film için destek göremediğini ve kendi çabalarıyla projeyi tamamladığını belirterek, ‘’Şu anda güzel projelerimiz var. Söyleyemiyorum. Çok büyük sürprizler geliyor inşallah. Şu an benim bitirdiğim bir film var. Fikret Mualla filmi. Sekiz senemi aldı. Sağ olsunlar, hükümetimiz, devletimiz zamanında bize destek olmadı. Şu ana kadar yapılmış en büyük bir proje. Kültür ve turizm tanıtma aracı olarak bir Türk ressamını tanıtmaya çalıştık ama maalesef destek görmedik. Fikret Mualla bugün Atatürk’ten sonra ismini altın harflerle yazdıran tek isim. La Sorbonne Üniversitesi’nde sulu boya dersleri öğretiyor. Dünyada özellikle de Avrupa’da Türk Van Gogh’u diye anılıyor. Böyle bir değerimizin kıymetini bilip şu ana kadar O’nun hakkında kimse bir film yapmadı. Ben ressam olduğum için, ruhum da ressam olduğu için, ben böyle bir görev üstlendim. Hem ülkemiz için iyi bir şey olur dedim. Hem de Fikret Mualla’yı dünyaya tanıtmış oluruz’’ yorumunu yaptı. İMKAN VERİLİRSE MEVLANA VE YUNUS EMRE FİLMLERİNİ YAPARIM Projelerinin devamının geleceğini ve sürprizler hazırladığını söyleyen Güngör, ‘’Ama maalesef destek göremedim. Ben de kendi kendime yapmaya karar verdim ve yaptım. Destek göremememin nedeni ne olursa olsun. Van Gogh deli bir adamdı, kulağını kesen. Dali homoseksüel bir adamdı. Picasso yine manyak, sapık bir adamdı ama muhteşem ressamlar, dünyayı titreten ressamlardı. Ama adamlar nasıl sahip çıkıyor. Fikret Mualla da alkolik bir adammış belki ama dinini kültürünü çok seven. Zaten filmimizin amacı da bu. Yurt dışına itilen, giden sanatçıların başına gelenler, hepimizin başına gelenleri anlatıyor. Bir mesaj aslında. İktidarla benim aramda kişisel bir sorun olduğuna inanmıyorum. Bu genel, bir tutuculuk var. Bana oy vermişsin, sen benim vatandaşımsın ama bana oy vermemişsen sen benim vatandaşım değilsin gibi oluyor sanatçılara. Bana destek verse devlet, Yunus Emre’yi de yapayım, Mevlana’yı yapayım. Çok güzel böyle projelerim var benim. Aklımda çok güzel şeyler var’’ ifadelerini kullandı. HALK VE SANATÇILAR DESTEK ÇIKTI Fikret Mualla filminin çekiminde kendi çevresinden ve halktan büyük destek gördüğüne değinen Güngör, ‘’Fikret Mualla bir başlangıçtı ama burada zaten benim hevesimi kırdılar. Biz de kendi çabalarımızla yapmaya kalktık. Halkın bana ilgisi çok güzel, her yerde seviliyorum. Saygıyla karşılanıyorum. Fikret Mualla filmini yaparken en büyük destek halktan geldi. Okan Bayülgen, Bora Gencer, Atilla Poyrazoğlu bunlar sevilmeyen sanatçılar. Beş para almadan filmimizde rol alan destek çıkan bine yakın figüran, 500’e yakın oyuncu rol aldı. Bir dönem filmiydi. Çok çok zor bir filmdi. Müzisyenden tutun, yerleri süpüren, kahve yapan adamlara kadar kimse herhangi bir ücret talebinde bulunmadan manevi bir destekle yaptık. Bu çok güzel bir şey. Bu dayanışma var Türkiye’de. Ama nedense orada duruyor. Kimse elini cebine atmıyor’’ dedi. MİDWOOD PROJESİNDE BEN DE VARIM Midwood projesinin Hollywood ve Bollywood stüdyoları gibi Orta Asya sinemasına hakim olacağını hatırlatan Güngör, ‘’Şu durumda Türk Sineması için bir gelecek göremiyorum. Ama şöyle güzel şeyler oluyor; ama şu an hareketlenme var. Midwood stüdyoları kuruluyor. Ben de bunun bir parçasıyım. Ahmet San, beni de görsel efektlerin başına geçiriyorlar. Bu çok güzel bir şey olacak inşallah. Hollywood ve Bollywood stüdyoları gibi. Orta Asya’ya hakim olacak. Belki de 50 yıl sonra biz görür müyüz görmez miyiz? Belki de Hollywood’un üstüne çıkacak bir proje. Ve seneye başlayacak inşallah. Biz başlamadan önce birkaç proje üretmeye başlayabiliriz. Orada bir umut var. Eğitimsizlikten kaynaklanan çok yapımcı ve yönetmen türedi. Cebine parayı koyan yönetmen oluyor. Film çekiyor. Dünyanın en zor işlerinden birini yapmaya kalkıyor. Ben 8 tane okul okudum. Hala kendimi hazır hissetmemiştim. Ama diğeri kamerayı eline alıyor, bir yerde figüran oluyor adam kendini oyuncu, yönetmen sanıyor. Yapımcı sanıyor. Kolay şeyler değil, çekirdekten yetişeceksin, tekniğini öğreneceksin. Eğitimini göreceksin. Bu yok bizde. Önüne gelen yapıyor. Piyasayı eline alanlar var Türkiye’de. Bu konuda savaşacağız. Yönetmenlik şekilcilikle değil, yaptığın işlerle ilgili’’ yorumunu yaptı. SİNEMADA TAHMİN ETMEDİKLERİNİZİ YAPABİLİRSİNİZ Hollywood’a yaptığı bir görsel efekt anısını da gazetemizle paylaşan Metin Güngör, ‘’Meslektaşlarıma tavsiyem; Mutlaka yurt dışını görün. Oradaki çalışmaları izleyin. Yurt dışını buraya getirtin. Eğitimini görün. Ben buyum her şeyi yaparım havalarına girmeyin. Mütevazı olup devamlı öğrenin. Kendinizi geliştirin. Artık sinemada hiç yapamadığımız, tahmin edemediğimiz bir şeyi yapabiliriz. Ben size bir anımı anlatayım, Jet Lee ile Dolph Lundgren, Rocky’de oynayan; uzun boylu, İsveçli oyuncu. Bir filmde, maalesef aynı yerde bulunamadılar. Film Sofya’da Niguana’da çekiliyordu. Jet Lee’nin Hong Kong’da olması, diğerinin de sette olması gerekiyordu. Oyuncular  ayrı yerlerde ama beraber sahneleri var. Nasıl çekeceğiz bunu? Biz bunları ayrı ayrı çektik. Ayrı ayrı dövüştürdük Blue Box’ta. Jet Lee’yi Hong Kong’da birileri çekti. Biz Sofya’da Dolph’u çektik. Biz onları kavga ettirdik. Öyle uzun bir kavga sahnesi ki. 10 dakika falan. Merdivenlere çıkışları var. Patlama sahneleri falan, ok ustaca bir şey oldu. Biz de şaşırdık. Bunları biz mi yaptık dedik. Hiç anlaşılmıyor. Bunlar beraber hiç olmadılar. Biz onlar kavga ediyor şeklinde gösterdik. Bunun yazısı var, Google’dan bulabilirsiniz’’ dedi. (Kadir Gürhan- Rozita Merve HAMİDİ)    

Editör: TE Bilisim