Nazi Almanyası, İkinci Dünya Savaşı sırasında elinde olan tüm kaynakları kullandı. Hitler’in en önemli ekonomik silahı, 1939 ve 1942 yılları arasında Nazi rejiminin işgal ettiği Avrupa ülkelerinin merkez bankalarından yağmaladığı altınlardı. Bunlar “Kayıp altınlar” olarak nitelendi. Üzerine onca kitap, film ya da belgesel çekildi. Bu altınlar bir dönem Türkiye’yi de sıkıştırmak için kullanıldı. Bu altınların akıbeti bugün hâlâ tartışma konusu. Çok değil, bir yıl önce bir haber okumuştum. Haberde şöyle deniyordu: “İkinci Dünya Savaşı döneminde Güney Amerika bankalarından alınan 100 milyon sterlin (460 milyon lira) değerindeki altınları Almanya'ya taşıyan ancak İzlanda açıklarında batan geminin enkazına ulaşıldı.” İşte, bugün sizlere bu konuda yapılmış en iyi araştırmayı anlatmak istiyorum. 1989 yılında “Hitler’s Gold: The Story of the Nazi War Loot” orijinal adıyla çıkan kitap, Türkiye’de “Hitler’in Altınları: Nazi Savaş Yağmalarının Hikâyesi” olarak 2007 yılında yayımlandı. Kitabın önsözü de 57. Hükümet Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel tarafından kaleme alındı. Bu kitap, son derece ilginç ve ibretlik bir tarihsel olayın öyküsünü anlatıyor. Aynı zamanda Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda işgal ettiği Avrupa’nın birikimlerini nasıl yağmaladığının da öyküsü. İşgal edilen yerlerdeki bankaları soyup, buralardaki varlıklara el koyan, ancak bununla da yetinmeyip, savaş boyunca toplama kamplarında kitlesel ölümlere yolladığı Yahudi, Roman, solcu ya da “aryan olmayan” kişilerin dirisini ve ölüsünü altın diş kaplamalarına dek soyan Nazi yetkilileri, bu insanlık utancının baş sorumluları. Ancak bu rezil soygunun aktörleri yalnız onlar değil... Çünkü İsviçre, ABD, Arjantin, Portekiz ve İspanya gibi devletlerin yöneticileri veya “girişimcileri”, bu soykırım-soygundan gelen varlıkları “aklamak” konusunda Nazilerle işbirliği yaparak kendi paylarını almışlardır. “Hitler’in Altınları/Nazi Savaş Yağmalarının Hikâyesi” isimli kitapta, savaşın sonunda yenilen Almanya’da bulunan gizli “hazine depoları”ndan ve Alman belgelerinden ele geçen bilgi ve bulguların ışığında Müttefiklerin, Nazilerin yağmaladıkları varlıkların peşine nasıl düştüğünü anlatıyor. Tabii biraz önce de belirttiğim gibi bu soyguna Türkiye de dahil edilmek istenmişti. O süreci ve Türkiye’nin bu konuda neler yaptığını özetle 57. Hükümet Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’den dinleyelim: “Savaş ertesinde kurulan Üçlü Komisyon, sorumlu tuttuğu devletlerden, oluşturdukları bir “altın havuzu”na gerekli katkıyı yapmalarını istemiştir. Nazi soygunundan pay aldığını öne sürdüğü devletler arasında Türkiye de yer almıştır. Türkiye, önce 1945-47 arasında, daha sonra da yeniden 1953’te kendisine yöneltilen bu suçlamalara maalesef zamanında gereken yanıtı verememişti. Ancak Soğuk Savaş koşullarında Türkiye’yi fazla sıkıştırmak istemeyen Batılılar, konuyu soğumaya bırakmışlardı. Konu, Soğuk Savaş ertesinde, 1990’ların sonlarında yeniden ısıtılacaktı. 1996’da ABD Başkanı Bill Clinton, bir komisyon oluşturarak, ‘Yahudi Soykırımı Kurbanlarının Varlıkları’ konusunun araştırılmasını yeniden başlatıyordu. Amerikan Komisyonu, 1997 yılındaki taslak raporunda ve ikazlarımıza karşın Aralık 1997’deki Londra Konferansı’nda, Türkiye’ye ağır suçlamalar yöneltiyordu. 1997’de devlet olarak böyle suçlamalarla karşı karşıya kalınca, biz de Hükümet olarak konuyu araştırıp, yanıtlamaya karar verdik. Bu işin eşgüdümünü ve siyasal alanda yürütülmesini Devlet Bakanı olarak ben üstlendim. 1997-1998 yılları boyunca değerli araştırmacı arkadaşlarımla birlikte Türkiye’nin bu soykırım-soyguna hiçbir yönden ortak olmadığını kanıtlayıp, herkese gösterdik. Sonunda ABD Komisyonu, Türkiye’ye karşı öne sürdüğü suçlamaları kaldırmış ve nihai raporlarında Türkiye’den söz etmemiştir.”

Editör: TE Bilisim