Kadının toplumda ve siyasetteki yerinin önemi her geçen gün daha fazla anlam kazanıyor. Yaklaşık 25 yıldır bürokrasinin içinde bulunan ve önemli işlere imza atan Bürokrat ve Sivil Toplum Aktivisti Ayten Gülsever ile kadının siyasetteki rolünü konuştuk. Ayten Gülsever kadının siyasette bulunması gerekliliklerine değinerek, ‘’Kadın evde nasıl rol modelse, siyasette de aynı şekilde rol model olmalı’’ dedi. 2019 yılında yapılacak olan seçimlerde kadınlara büyük görev düştüğünün altını çizen Ayten Gülsever, ‘’ Türkiye’nin kaderini 2019’da değiştirecek olanlar kadınlardır’’ ifadelerini kullandı. Bürokraside 25 yıldır yer aldığını ve çalışmalarına ara vermeden devam ettiğini belirten Ayten Gülsever, ‘’Yaklaşık 25 yıllık bir bürokratım. 1992 yılında SHP grup danışmanı olarak başladım. Sonrasında Turizm ve Bayındırlık Bakanlığında baş danışmanlık yaptım. Enerji ve BOTAŞ özel kaleminde yer aldım. İzmir BOTAŞ grup bölge müdür vekilliği yaptım. Sonrasında 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi İzmir 2.Bölge adaylığından sonra da uzman olarak görevime devam ettim. DSP, SHP, CHP grup danışmanlıklarında yer aldım. Şu anda da Çankaya Belediye Başkanımızla birlikte siyasi danışman olarak yaklaşık 5 aydır görev alıyorum’’ ifadelerini kullandı. ‘’KADINLAR DAHA ÖRGÜTLÜ VE GÜÇLÜ’’ Siyaset hayatına dahil olma aşamalarını aktaran Ayten Gülsever, ‘’Bizler 80 kuşağıyız ve o 80 darbesinde evlere yapılan baskınlar, kitapların gömülmesi, üniversiteli gençlerin alınması sürecinde muhakkak siyasette aktif olunması gerektiğini düşündüm. Bana göre siyasette rol modelin daha çok kadınlardan oluşması gerekiyor. Kadın nasıl evde rol modelse, aynı şekilde siyasette de rol model olmalı. Belki vicdani ayrımların kadınlarda daha farklı olmasından dolayı, kadınların daha örgütlü ve güçlü olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle 17 yaşından beri hedefim siyasette bulunmaktı. Ben hep mücadeleciydim, bu yolda 25 yıldır da mücadele etmeye devam ediyorum’’ ifadelerini kullandı. ‘’BELEDİYECİLİK AÇILIŞ YAPMAKTAN İBARET DEĞİLDİR’’ Yerel yönetimlerin yaptıkları hizmetler doğrultusunda halkla ilişkilerinin daha yakın olduğunu hatırlatan Gülsever, ‘’Yerel yönetimler hizmet odaklı ve halka yönelik çalışmalar barındırdığı için yaptığınız işlerin karşılığını daha çabuk alıyorsunuz. Belediyelerdeki halka hizmeti ve yapılan eksiklikleri görünce, daha fazla proje üretmek, siyasetten uzaklaşan o yapıyı tekrar kazanmak gerektiğini düşünüyorum. Belediyecilik yalnızca açılış yapmaktan ibaret değildir. Bu noktada bir şeyler üretmek gerekiyor. Halkı siyasete katmak, birlikte üretmek ve farklı bir yapı oluşturmak ve bunu yaparken de Atatürk’ün ilke ve inkılapları doğrultusunda ilerletmek inancındayım. Çankaya, en büyük ilçelerden bir tanesi. Çok donanımlı ve gerçekten güzel başarılar elde etmiş bir başkanımız var. Onun yanında olmaktan ve onun çalışmalarına destek vermekten mutluyuz. Hem siyasi olarak bizim ondan, onun da bizden öğrendiği çok fazla şey oluyor. Çankaya hem Türkiye’nin en büyük yeri ve hem de birçok kamu sektörüne hizmet ediyor. Ötekileştirmeden, bütün halkı sahiplenmesinden kaynaklı da bana göre önemli bir belediye. Siz bir belediye başkanıysanız, herkesin belediye başkanısınız. Verdiğiniz hizmetler de bunu gösteriyor ben de bu nedenle tercihimi buradan yana kullandım’’ diye konuştu. ‘’HEDEFİM KADININ NÜFUZ ETTİĞİ ALANLAR YARATMAK’’ Kendi hedefinin kadına siyaset hayatında ulaşabileceği alanlar açmak ve o alanları genişletmek olduğunun altını çizen Ayten Gülsever, ‘’Aslında kadının gerçekten siyasette aktif rol alması gerekiyor. Siyaset bu anlamda çok önemli. Çünkü siyasette kadın olmazsa bir başarı söz konusu olmuyor. Benim hedefim siyasette gerçek anlamda kadının nüfuz edebildiği alanlar yaratmak. Bu alanları genişletmek ve burada yeni başarı hikayeleri yaratmak. Çünkü maalesef bugünün koşullarında, Türkiye’de kadının konumu giderek geriliyor. Kadınlara karşı çok ciddi hak ihlalleri var. Kadının sokakta yürümesinden, giyim kuşamına kadar saldırılar var. Bunu ancak kadın yöneticiler ve kadın siyasetçiler engelleyebilir. Bu da erkek egemen sistemde, onların değil kadınların bizzat, özne olarak aktif bir şekilde işin içine girmesiyle düzenlenebilir. Dolayısıyla burada benim hedefim küçük bir alan değil bütün bir alanda siyasetin içinde olmak. Çünkü bütün hayatım boyunca siyasetin içinde bulundum, değişime ve dönüşüme inanıyorum. Cumhuriyet daha çok kadın devrimidir. Dolayısıyla onun kazanımlarına, demokrasiye, insan haklarına sahip çıkmak ve bütün bunların yerleşmesi için de bir mücadele gerekiyor. Bu mücadelenin gerçekleşeceği alan siyasal alandır. Bu nedenle kendimi burada görüyorum ve burada tanımlıyorum’’ ifadelerini kullandı. ‘’ÖNEMLİ OLAN ÜLKENİN GELECEĞİDİR’’ Çankaya Belediyesinin öncülük ettiği kadın odaklı projelere ayrı bir önem verdiğinden bahseden Gülsever, ‘’Buradan hareketle de elbette siyasette bir takım hedeflerim var. Burada öncelikli olan toplum yararıdır, bulunulan siyasal partinin başarısıdır ama daha da önemli olan bu ülkenin geleceğidir. Dolayısıyla bu ülkenin geleceğini kurtaracak olanlar kadınlardır. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’e siyasi danışmanlık yapıyorum. Çankaya kadın haklarının verildiği yerdir. Hem tarihsel anlamda hem de güncel olarak kadın meselesine önem veren bir yer burası. Kadınların sorunlarıyla en yoğun ilgilenen ve en çok çözüm üreten belediye burasıdır. İş ve istihdamdan, kadın dostu iş yerlerine, Avrupa Birliği Kadın Eylem Planı’na kadar çok önemli projelerimiz var. Bu projelerle ben kendim ilgileniyorum. Bu projelerle ilgilenmemin nedeni hem kendime bir katkı sunmak hem de yürütülen projelere bir katkı sağlamak. Bu deneyimleri mücadelemle birleştirdiğim zaman bambaşka şeyler ortaya çıkacaktır. Bu çerçeveden bakmak lazım’’ dedi. ‘’2019 SEÇİMLERİNİ KADINLAR BELİRLEYECEK’’ 2019 yılında yapılacak seçimlerde kadınlara büyük görevler düştüğünü hatırlatan Ayten Gülsever, ‘’2019 seçimleri Türkiye için gerek rejimi gerekse yaşam tarzı açısından tarihi bir seçim olacak. Hem sayısal hem de irade olarak seçimin sonucunu belirleyecek olanlarsa kadınlardır. Kadınlar eğer eşitlikten, demokrasiden, laiklikten yana güçlü bir tavır alırlarsa, kendilerini gerçekten ön plana çıkarıp aday olurlarsa bu Türkiye’nin kaderini, kentlerini, siyasetini, çehresini değiştirecektir. Bir kadının bir kenti, ilçeyi yönetmesi; kadının elinin değmesi çok başka bir şeydir. Çünkü bir kadın bir ilçeyi yönetmeye başladığı zaman o ilçede yaşayan kadınlara da bir özgüven gelir ve o kadın onlar için artık rol modeldir. İlçede yaşayan kadın rahatlıkla belediye gelip, rahatlıkla konuşmaya da başlayacaktır, artık o ilçenin kadınları da siyaset yapmaya başlayacaklardır. 2019’da kadın ve gençler üzerinden üretilen siyaset gerçek anlamda başarı getirecektir. Bu bütün partiler için geçerlidir. Seçimlerin sonucunu kadınlar ve gençler belirleyecektir, kadına ve gençliğe yapılan yatırım ise ülkenin refahına yapılan yatırımdır. Kadınlar bu mücadeleyi sahiplenip, “biz de varız” diye ortaya irade koyarlarsa yeni bir aydınlanma çağı kadınların mücadelesi ile başlayabilir. Özetle Türkiye’nin kaderini 2019’da değiştirecek olanlar kadınlardır. Ne kadar çok kadın aday olursa, ne kadar çok kadın seçilirse bu Türkiye’nin kurtuluşunu sağlanacaktır. Kurtuluş ise kadınların mücadelesinde yatmaktadır’’ ifadelerini kullandı. ‘’AYAĞI YERE BASAN KADINLARI SEVİYORUZ’’ Kadınların siyaset dışında sivil toplum kuruluşlarında da aktif olarak görev almaları gerektiğini hatırlatan Ayten Gülsever, ‘’Siyasette, bürokraside ya da mecliste yer almamızın dışında bana göre kadınlar STK’larda da yer almalı. O yüzden yaklaşık 15 yıldır da birçok STK’da görev aldım hala devam eden görevlerim var. Kadın her alanda var olmalı. Evinde varsa, sokakta varsa, siyasette, STK’larda, belediyelerde yer almalı. Ayağı yere basan, sorunları duyarlı ve kendine güvenen kadınları seviyoruz. O kadınların güçlendirilmesi ve sahiplenilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Özellikle gençlere önem vermemiz gerekiyor. Benim de 2 üniversitesi öğrencisi çocuğum var. Dolayısıyla kendi çocuklarımdan da kaynaklı, bir anne olarak, onların geleceği için bütün alanlarda var olmak zorundayım. Asıl hedef yaşanılabilir bir çevre ve bir hayat’’ şeklinde konuştu. ‘’TÜRKİYE’NİN HER YERİNDEN İNSANLAR BANA ULAŞABİLİYOR’’ Vatandaşın sıkıntılarına hem belediye olarak hem de şahsi olarak çözüm odaklı yaklaşıldığına değinen Gülsever, ‘’Kadın siyasette daha örgütlü oluyor ve küçük detayları bile fark edebiliyor. Kadın daha toparlayıcı ve enerjik bir şekilde siyasette yer alabiliyor. Ben kendi enerjimi çok yüksek buluyorum. Dolayısıyla bu herkesin bana kolay ulaşabilmesini sağlayan bir özellik. Yaşadığımız dönemde kolay ulaşılabilirlik çok önemli. Ben bu nedenle herkesin sorunlarını, sıkıntılarını dinleyebiliyorum. Elimden geldiği kadarıyla herkesin problemiyle uğraşıyorum ve çözmek için de elimden gelen bütün çabayı gösteriyorum. Çünkü bir vatandaş buraya geldiyse, bir sorunundan bahsettiyse o sorun çözülmek zorunda. Sadece Ankara ve İzmir’de değil, Türkiye’nin birçok bölgesinden insanlar beni arayarak sorunlarına çözüm isteyebiliyorlar. Çünkü benim önceliğim insan kimliğine sahip olmak. Özgürlükçü, demokrat ve insan kimliği ile kimseyi birbirinden ayırt etmeden herkese ulaşabilirsiniz. Kadın olmanın verdiği bir takım avantajlar var. Daha toparlayıcı, daha insancıl, daha pozitif enerji süreci daha farklı bir noktaya getirebiliyor. Bunların hepsi ciddi birer kazanım’’ ifadelerini kullandı. ‘’KADIN GERİ ÇEKİLME İLE KARŞI KARŞIYA KALDI’’ Kadının siyaset sahnesin göstermelik çalışmalarla değil başarı ve hedeflerle bulunması gerektiğini söyleyen Ayten Gülsever, ‘’Siyasetin en kronik sorunu kadını gerçek anlamda siyasetin öznesi konumuna getirememiş olması. Partiler genel olarak, çalışmalarında sadece kadın burada demek için göstermelik bir tavra giriyorlar. Oysa bu böyle bir şey değil. Ben kadın olarak bir yerde gösterilmek istemiyorum. Ben hakkımla, mücadelemle bugüne kadar var oldum yine o şekilde var olmak istiyorum. Dolayısıyla ben bir lütuf beklemiyorum. Ben girdiğim her alanda mutlak bir başarı ve farklılık yaratacağıma inanıyorum. Bunun üzerinden bir projeksiyon oluşturmaya ve kurgu yaratmaya çalışıyorum. Bu da Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey. Şu dönemde mevcut iktidar partisinin yaklaşımları, kadının hakları konusunda çok ciddi tahribatlar yarattı. Yaşamın bütün alanlarında kadın bir geri çekilme ile karşı karşıya kaldı. Bu geri çekilmeyi gördüğüm için ben buna karşı direniyorum. Kendimi ortaya koyarak, bu geriye çekilme son bulmalı ve kadınlar öne çıkmalı diyorum. Çünkü kadının öne çıktığı toplumlar, gerçekten eşit, demokrat ve Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi muasır medeniyetler seviyesine erişmiş toplumlardır. Dünyaya baktığımız zaman, demokratik ülkelere baktığımız zaman bunun örneklerini görebiliriz. Oradaki kadınların siyasetteki yerine baktığınızda bunu çok açık bir şekilde görebilirsiniz. Elbette ki tek faktör bu değildir ama baktığımız zaman o toplumlarda kadın çok eşit bir roldedir. Türkiye bunu başarırsa, burada çok ciddi bir yol alır. Bunun içinde kadınların gerçek anlamda bir mücadele içine girmesi gerekiyor. İşte ben de şimdi o mücadelenin içindeyim. Özellikle kadınlar arasındaki dayanışma ve birbirlerine sahip çıkmaları çok önemli. Bu olduğu zaman yeni başarı hikayeleri yazılır. 25 yıllık bürokrasi geçmişim bu nedenle önemli çünkü bu 25 yıldır direndiğimi gösteriyor. 25 yıldır bürokrasinin koridorlarında yok olmamak çok önemli bir başarı. 25 yıldır mücadele alanı içerisinde olduğu için ve kazandığı birikimden dolayı deneyimimi siyasal alana taşımak istiyorum. Bürokraside kazandığım birikimi toplum yararına kullanmaya çalışıyorum. Çünkü hangi konuda bir yerde sorun var ve çözüm önerileri nelerdir biliyorum. Bu konuda kendime güveniyor ve inanıyorum, zaten başarının da ana temeli budur’’ diye konuştu. KADINLARIN SİYASETTE SAYILARI NEDEN ARTMIYOR? Seçim dönemlerinde kadınlara yönelik desteklerin sözde kaldığını ve seçimler sırasında gerçekliğinin olmadığının ortaya çıktığını söyleyen Gülsever, ‘’Kadın kuruluşları seçim dönemlerinde toplantılar yapıyor ve biz kadınları destekleyelim diye kararlar alınıyor yapılan toplantılarda. Ne yazık ki bunlar hep lafta kaldı. Bunun bence en önemli nedeni de her şeyin hala erkek egemenliğinde olması. Kadın derneklerinde de listeler hazırlanıyor, ama sonrasında 1 kadın kalıyorsa diğer 4 aday erkek oluyor. Ya da seçimlere gidildiğinde evde erkek egemenliği hakim olduğundan “şu kişiye oy verelim” diye karar alan evdeki erkek oluyor. Eğer ki adaylar arasında medyada çok yer alan, popüler bir isimse -bu da genelde erkek oluyor- o kişi tercih ediliyor ve ona oy veriliyor. Adaylarında arasında özellikle de örgütten yetişen bir kadın aday varsa ona verilen oy popüler yapıdan gelen kişiye verilen oydan daha kıymetlidir. 25 yıldır mücadele alanı içerisinde olduğumdan ben bunun hakkım olduğunu düşünüyorum. Benim hakkım bir yere gelmekten ziyade değerlendirilmek, önemsenmek. Dolayısıyla en çok da bu süreçte kadınların sahiplenmesini kendi adıma gördüm. Çünkü biz kadınlar ne istediğimize ortak karar veriyorduk ve hala Türkiye’nin her yerinden ortak hareket ettiğimiz kadın arkadaşlarımız var. Kim neyi yapmak istiyorsa bir araya geldiğimizde onları konuşuyor, kararımızı o yönde veriyor ve birbirimizi destekliyoruz. Bürokrasi, siyaset, STK’lar gibi hayatın her alanında olmak isteyen kadın arkadaşlarımızla örgütlülüğümüz devam ettirerek gerçekten bu yapıda emeği geçmiş insanlarla birlikte zinciri kırmadan büyütmeye çalışıyoruz’’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti, ‘’Sistem kadınları çalışma hayatından soğutup evlere yöneltiyor. 1980’lerden beri kadını dışlayan, kamusal alandan uzaklaştıran, korkak hale getiren, 15-20 yıldır renkli magazinlerle kadını başka bir kültüre yönlendiren, insanları düşünmekten alı koyan bir grupla, nesilleri farklı yetiştirmesi işaret edilen bir anne grubuyla karşıyayız. Örneğin seçimler olduğu dönemde siyasilerin söylemlerini dinlemektense magazin programlarıyla vakit geçiren kadınlarla karşı karşıyayız. Kadınlar kılık kıyafetleriyle, saçlarıyla, tarzlarıyla yani görsellikleriyle ön planda tutulurken düşünceleriyle ilgilenilmeyen bir yapı var. Dolayısıyla üzerinden yaşadığımız ülkenin sorunlarını bilmemiz gerekiyor. Bana göre bu yüzden kadınların anneliği üzerinden gidilmesi gerekiyor, öncelikli konu bu. Diğer önemli konu da kadınların bir an önce üretime katılmaları gerektiği. Çünkü kadınlar bütün alanlardan biraz biraz soyutlanılmaya başlandı. Aslına bakarsan ülkemizde kadın olmakla ilgili değil de daha genel anlamda insan olmakla ilgili sıkıntılarımız var.’’ ‘’21.YÜZYIL DÜNYASINA YAKIŞMAMAKTADIR’’ Son dönemde uygulamaya giren ‘Pembe Otobüs’lerin 21.yüzyıl dünyasına uygun olmadığını hatırlatan Gülsever, ‘’Sistem en çok kadınları vuruyor, kadınlara zarar veriyor. Kadınların yaşam hakkından tutun da eğitim hakkına, sağlık hakkından tutun da adalete kadar kadınlar her alanda haksızlığa, dışlanmaya uğruyorlar. Kadınları bu durumdan kurtaracak olan ise kadınların azmi ve kararıdır. Erkekler kadınlara eşit bir dünya bahşetmeyecektir. Bundan dolayı kadın siyasetçilerin sayısı artmalı, desteklenmeli ve ciddi biçimde hak ettikleri konumlarda yer almaları gerekiyor. Bu dediklerimi yapabilirsek ancak iyi bir toplum kurabiliriz, toplum mühendisleri yaratabiliriz. Diğer türlü korkunç, ağır bir muhafazakârlaşma dayatılıyor kadınlara. Şuan mesela Arap ülkelerinde kadın araba kullansın mı kullanmasın mı tartışılıyorken kadın konusunda Türkiye bunun çok çok ilerisindeydi. Ama şuan Türkiye’nin geldiği nokta hiç açıcı bir nokta değil ve kadınların birçok hakkının kaybı söz konusu. Bu hakların kaybına direnecek olanlarsa kadınlar, kadın örgütler ve kadın siyasetçilerdir. Bu noktada birlikte hareket edemezsek bize biçilen rollere, bize çizilen sınırlara hapsolacağız demektir. Bununla birlikte kadınlar ayrıştırılmaya başlandı. Pembe otobüs uygulaması ise bunun bir parçası. Bu kesinlikle doğru değildir, 21. yüzyılın dünyasına, cumhuriyet Türkiye’sine yakışmamaktadır. Çünkü dünyanın her yerinde kadın ve erkek eşittir, bütün insan hakları belgelerinde de bu geçmektedir. Ne yazık ki kadınlar ortaçağ anlayışına hapsedilmek isteniyor. Bu çemberi kıracak olanlarsa kadınlardır. Eğer kadınlar bu tehlikenin farkına varırlarsa o zaman her yerde çok ciddi güçlü adaylar çıkarıp birbirlerini omuz omuza desteklerlerse bu çember kırılabilir’’ yorumunu yaptı. ‘’KADIN HAYATIN HER ALANINDA BEN VARIM DEMELİ’’ Siyasetteki ‘kota’ anlayışının değiştirilmesi gerektiğini belirten Gülsever, ‘’Kadın her alanda özgürlüğünü ortaya koymadığı zaman o noktada erkek egemenliği ya da sistemin egemenliği devreye girecektir. Yaşayabilmek, ayakta durabilmek için kadınlar hayatın her alanında “ben varım” demelilerdir. Ama ben kadınların da sistem tarafından korkutulduğunu düşünüyorum. Örneğin sistemde “kota” diye bir yapı var. Siyasette kota diye bir kavramın kullanılması kadınların ikinci plana atılması demektir, eşitliğin mantığına aykırıdır. Ne yazık ki bu kendi partimde de var’’ ifadelerini kullandı ve sözlerini şu ifadelerle noktaladı, ‘’Sokakta yürürken çoğu zaman insanlarımızı, kadınlarımızı, kızlarımızı, çocuklarımızı izleyerek giderim. Gözlemlerken fark ettim ki son süreçten sonra ciddi şekilde insanlarda korku da başladı. Eskiden kişinin düşüncesinden, ideolojisinden korkulurdu. Şimdi ise insanların açık ya da kapalı olmasından yana bir korku var. Ben hiçbir zaman kadınların örtülü olmasıyla ya da olmamasıyla ilgilenmedim. Kadın üretebiliyor mu, yaşamın hangi alanında ne kadar var olabiliyor bunlarla ilgilendim. Dolayısıyla benim için insan olması yeterli ve ideolojine, fikirlerine, dinine her zaman saygı duydum ve herkesi kendimden olarak kabul ettim. Başarı öykülerinde kadınları sadece alkışlıyoruz, mutlu oluyoruz. Bizim için de ben de açıkçası bir başarı öyküsü yaratarak fark yaratmak istiyorum. Hizmetimizle, tarzımızla, üretimimizle kadınların yerel yönetimlerde de siyasette de çok farklar yaratacaklarını düşünüyorum. Seçilmiş kadınlar değil de gerçekten mücadele eden kadının farklı olacağını düşünüyorum. ‘’ (Haber: Rozita Merve Hamidi, Foto: Türkan Çatal)

Editör: TE Bilisim