Türkiye Gıda Ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası Genel Başkanı İsa Gök özelleştirilen şeker fabrikalarından beşinin satışının onaylanmasına İlişkin basın açıklaması yaptı. Gök yapılan basın açıklamasında: “Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından satışı yapılan 11 şeker fabrikasından 5 şeker fabrikasının satışına onay verilmesi Türkiye’de hukuku hiçe sayan bir garabet örneğidir” dedi. Gök’ün basın açıklamasından satır başları: “BÜROKRASİ ARTIĞI BUKALEMUNLAR” Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından satışı yapılan 11 şeker fabrikasından 5 şeker fabrikasının satışına onay verilmesi Türkiye’de hukuku hiçe sayan bir garabet örneği, süngüyle vurup dipçikle dağıtılan adalet, millete saygısızlıkta gelinen en son nokta, skandal ve cahil cesareti olarak tarihteki yerini alacaktır. Şeker sektörünün ipi yıllardır siyaseti yanlış bilgilendiren Özelleştirme İdaresi Başkanlığı eliyle hangi çıkarla ve kaç paraya yaptırıldığı gizlenerek şekerin ‘Ş’sini bilmeyen Ak Yatırım isimli bir firma tarafından çekilmiştir. Ve bu yok oluşa Nişasta Bazlı Şekerlere bir sözü olmayan zavallı bürokrasi artığı bukalemunlar çanak tutmuşlardır. “FABRİKALAR ZÜCCACİYE DÜKKANINA GİRMİŞ BOĞA GİBİ SATILDI” Danıştay kararı bile beklenmeden fabrikaların züccaciye dükkanına girmiş boğa misali satışının onaylanması bu ülkede millilik ve yerlilik kavramlarının içinin boş olduğunu, aidiyetlerini yitirenlerin acziyetliklerini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu kayıp, toplumsal hayatın barışı, kamu refahının devamlılığı açısından yıkım yaratan nedenlerden biri olarak ileri ki dönemlerde kendisini hissettirecektir. Bu açıdan milyonlarca insan için yıkım yaratan bu özelleştirmeler iptal edilmelidir. Aksi taktirde tüm uyarılarımıza rağmen şekerimizin rengiyle, deseniyle, şeker işçisi ve üreticisinin ahengi ve bizi biz yapan değerlerin mihengiyle alay edenler bunun hesabını bir gün vereceklerdir. BEDENİN YENİ BEYNİ KABUL EDİP ETMEYECEĞİNİ GÖRECEĞİZ Ortada geçmişte yaşanan kötü bir tecrübe ve bedeli ağır ödenen özelleştirmeler varken şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde ısrar edilmesinin tek bir izahı vardır. Pancar üreticisinin, şeker işçisinin, esnafın, besicinin, nakliyecinin, halkın, kısaca 81 milyonluk Türkiye’nin hissiyat, feryat ve talepleri sarsılmaz bir kayıtsızlıkla göz ardı edilmiştir. At gözlüğü bakışıyla önemli kitleler hor görülmüş, zayıf düşürülmüş ve adeta kadavralaştırılmıştır. Şeker işçisi, pancar üreticisi yıllardır kasırganın yerden kaldırdığı ve her yöne savurduğu, sonra tekrar yere düşürdüğü yapraklara benzese de geleceklerini pazarlık konusu yaptırmamak için gayret etmişler, dik durmuşlardır. Bundan sonra ki süreç, bedene yeni bir kafatasının eklenmesi gibi bedenin yeni beyni kabul edip etmeyeceğini ya da beynin yeni bedeni nasıl algılayacağını sözde kamu yararına satışa çıkarılan fabrikalarda kendisini gösterecektir. HANGİ KAMU YARARI? Buradan şeker fabrikalarını satan ÖİB ve siyasi iradeye sormak istiyoruz: Türkşeker ile özel sektör şeker fabrikalarının ambarlarında 1 milyon tonun üzerinde şeker stoku varken Bakanlar Kurulu kararı ile Bosna Hersek'e 20 bin ton sıfır gümrükle NBŞ ithalatı için kontenjan açılması mıdır kamu yararı?Fabrikaların 2011 yılındaki satış değerinin çok altında satılması mıdır kamu yararı? Ülke gerçeklerinden uzak, işçinin, üreticinin esnafın, nakliyecinin, besicinin alın terini yok saymak mıdır kamu yararı? Şeker fabrikalarını müzadeye çıkarmış gibi yüzde 30'u peşin, gerisi 5 yıl taksitle üstelik TL ile ödenmesi midir kamu yararı? Özelleştirmeler ile işçi, üretici, nakliyeci, besici, esnaf, halktan oluşan milyonlarca insanın işinden gücünden edilmesiyle toplumsal sorunlar ve bu sorunların getirdiği ekonomik yük müdür kamu yararı? Böyle bir bakış açısı, bir manzaraya iğne deliğinden bakmaktan farksızdır. Toplumun dokusuna sinmiş bir üretim deseninin ekonomik açıdan “zarara” yol açtığında bile sübvanse edilerek, desteklenerek korunmasının kamu refahı açısından uzun vadede daha iyi sonuçlar doğurabileceği dikkate alınarak AB örneklerindeki gibi uzun döneme yayılan bir yeniden yapılandırma stratejisinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Avrupa, son 15 yılda şeker fabrikaları başta olmak üzere şeker sektörünü yeniden yapılandırarak, pancardan şeker üretiminde rekabetçi bir konuma gelmiştir. Türkiye'de ise bu süre içinde pancar üretimi ve şeker fabrikalarına yönelik hiçbir planlama ve strateji belirlenmemiştir. Bundan dolayı fabrikalar rekabetçi konumunu her geçen gün kaybederken, yapılan özelleştirme ile de ülkenin pancardan şeker üretimine büyük bir darbe vurulacaktır. Son sözle, ‘Danışan dağ aşmış, danışmayan yol şaşmış’. Girdiği her yere göre şekil alan, işine geldiği gibi davranan bukalemunların ne kendine, ne milletine ne de insanlığa faydası vardır. Bir bardak çayı tatlandıran şekerle onu karıştıran kaşık nasıl ki etle tırnak gibi ise şeker fabrikaları tüm olumsuzluklara rağmen her zaman işçisiyle, üreticisiyle, nakliyecisiyle esnafıyla çayı tatlandıran kaşık olmaya devam edecektir. (Türkan ÇATAL YILDIZ)