Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Mesleki ve teknik eğitim veren okullardaki öğrencilere hem mesleki ve teknik beceriler hem de genel beceriler kazandırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitime başlayacak genel becerileri zayıf olan öğrencilere yönelik telafi eğitimleri sağlanmalıdır. Böylece, özellikle 9. sınıfta yaşanan sınıfta kalmalarının önüne geçilmesi hedeflenmelidir” dedi. Mesleki ve teknik eğitimdeki güncel politika ve uygulamaları izlemek ve değerlendirmek, mesleki eğitimin niteliğini artırmaya yönelik tartışmalara katkı sunmak amacıyla Eğitim-Bir-Sen’in hazırladığı “Mesleki ve Teknik Eğitime Bakış Odak Analiz” raporu kamuoyuyla paylaşıldı. “MESLEKİ EĞİTİMİN NİTELİĞİ ARTIRILMALIDIR” Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, yapılan analizin temel amacının mesleki ve teknik eğitimdeki güncel politika ve uygulamaları izlemek ve değerlendirmek, mesleki eğitimin niteliğini artırmaya yönelik tartışmalara katkıda bulunmak olduğunu ifade etti. Yalçın, Türkiye’de istihdam ve iş gücü niteliğini artırmak için mesleki ve teknik eğitimin özel bir önem arz ettiğine değinerek, “Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimin geçirmiş olduğu sürece bakıldığında, ideolojik müdahaleler sonucunda sistem olumsuz etkilenmiş ve çözüme yönelik yapılan bazı düzenlemeler, bazı yapısal sorunları daha da derinleştirmiştir. Türkiye’nin planlı kalkınma anlayışını benimseyip bu doğrultuda 1963 yılından itibaren hazırladığı bütün kalkınma planlarında mesleki ve teknik eğitimin önemi vurgulanmış ve güçlendirilmesi üzerinde durulmuştur” dedi. “MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM MEZUNLARI KENDİ İŞLERİNİ YAPMALI” “Mesleki ve Teknik Eğitime Bakış Odak Analiz” raporunda öne çıkan bazı bulgulara değinen Yalçın şunları söyledi: “Türkiye’de, mesleki ve teknik ortaöğretimdeki öğrenci sayısı 1 milyon 800 bin olup ortaöğretim içerisindeki payı % 31,7’dir. İstanbul’da mesleki ve teknik ortaöğretimde öğretmen başına 15 öğrenci düşerken, Doğu Karadeniz’de 9 öğrenci düşmektedir. Okul başına en fazla öğrencinin düştüğü bölge 769 öğrenciyle İstanbul, en az öğrencinin düştüğü bölge ise Doğu Karadeniz’dir. Türkiye’de mesleki ve teknik ortaöğretimde özel öğretimin payı % 6’dır. OECD ülkelerinde mesleki ve teknik ortaöğretimde özel öğretimin payı ise genelde yüksektir. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’de özel sektörün mesleki ve teknik eğitimdeki payının oldukça küçük olduğu açığa çıkmaktadır. Türkiye’de genel programlara oranla mesleki programlarda öğrenci başına yapılan harcama, hemen hemen OECD ülkeleri ortalaması kadardır. Türkiye’de mesleki programlardan mezun olanların içinde kızların oranı % 50 iken, OECD ülkelerinin çoğunda bu oran % 40 ile 50 arasındadır. Türkiye’de mesleki ve teknik ortaöğretimde kız öğrenci oranı % 39,5’tir. Bu ise mesleki ve teknik ortaöğretimde kızların erkeklerden daha önce mezun olduğunu göstermektedir. Türkiye’de mesleki programların mühendislik, imalat ve inşaat öğretim alanlarından mezun olanların oranı % 29 iken, OECD ülkeleri ortalaması % 34’tür. Üniversite giriş sınavına başvuranların içinde mesleki ve teknik ortaöğretim kapsamındaki liselerden mezun olanlar genelde ön lisans ve açık öğretim programlarına yerleşmekte olup, ön lisans programları ile açık öğretim programlarının ağırlıklı olarak öğrenci kaynağını mesleki ve teknik ortaöğretim öğrencileri oluşturmaktadır. Lise dengi meslek okul mezunlarının istihdam oranları genel lise mezunlarına göre yüksek iken, işsizlik oranları genel lise mezunlarına göre düşüktür. İş piyasasında lise dengi meslek okul mezunları genel lise mezunu olanlara göre daha avantajlıdır. Mesleki ve teknik eğitimde tüm alanlar bakımından, mezunların kendi alanları dışında çalışma oranları, mezuniyet alanlarında çalışma oranlarından çok daha yüksektir. Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının, mezuniyet alanı dışında istihdamda yer alması hem sektörün verimliliğini ve ekonomisini olumsuz olarak etkilemekte, hem de mesleki programların genel programlara göre daha pahalı bir eğitim olduğu göz önünde bulundurulursa, devletin yaptığı yatırımın yerini bulmaması anlamına gelmektedir. Milli E. Bakanlığı ile Kültür ve T. Bakanlığı arasında yapılan iş birliği ile turizmde 11 olan istihdam garantili öğrenci yetiştiren liselerin sayısı, her yıl kademeli olarak artırılacak ve 2023’e kadar 200’e ulaştırılacaktır. Bu kapsamda üretimden yapılan % 15’lik hazine kesintisi % 1’e düşürülmüştür. Bu, hem öğrencilerin sektörün talep ettiği yeterlilikleri üreterek öğrenmelerine hem de döner sermaye kapsamında gelirlerin daha da artmasına neden olacaktır.” “YAŞANAN TEKNOLOJİK GELİŞMELERE PARALEL OLARAK MESLEKLER DEĞİŞİYOR” Yapılan analize ilişkin öneriler de sunan Yalçın şunlardan bahsetti: “ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne 2019-2020 öğretim yılında % 1’lik dilimden, İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne de % 1,26’lık dilimden öğrenci yerleşmiştir. Bu tablo mesleki ve teknik eğitimin cazibesini artıracak ve toplumda süregelen olumsuz algıyı dönüştürecek çok önemli gelişmelerdir.  Bu model okul iş birliği, mesleki ve teknik eğitime yeni bir nefes, yeni bir heyecan getirmiş olup genişletilmeli, hatta uygun olan tüm üniversitelerle devam ettirilmelidir. Teknolojideki gelişmeler karşısında bir dönüşümün söz konusu olmadığı veya çok az etkilenen meslekler de bulunmaktadır.  Bu da göz önünde bulundurularak il düzeyinde sektöründe lider olmuş firmalarla, ildeki mesleki ve teknik Anadolu liselerindeki alan-sektör eşleşmesi işbirlikleri yapılarak; öğrencilerin staj ve beceri eğitimlerinin gerçek iş ortamlarında alması ve öğretmenlerin de mesleki gelişim kapsamında işbaşı eğitimlerini alması sağlanmalıdır.  Mesleki rehberlik ve yönlendirme çalışmaları, mesleki ve teknik eğitimde atılan önemli adımlar sonucunda ortaya çıkan önemli gelişmeleri de içerecek şekilde daha etkin bir biçimde planlanmalı ve mesleki ve teknik eğitimin görünümünü daha da artırıcı faaliyetler yapılmalıdır.” Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının, mezuniyet alanı dışında istihdamda yer almasının hem ülke ekonomisi açısından hem de çalıştıkları sektör açısından çok verimli bir sonuç olmadığına değinen Yalçın, “İş piyasası ihtiyaç duyduğu alanla ilgili kişiyi işe alırken, mezuniyet alanını dikkate almamakta ve farklı alanlardan mezun olanları da çalıştırabilmektedir. SGK verileri ile mezuniyet alanında ve alanı dışında çalışanların kaç iş yeri değiştirdikleri ve işteki süreklilikleriyle alakalı bilgiler incelenmelidir. Ülke genelini kapsayacak şekilde işveren ve çalışanlarla bu konuda bir araştırma yapılarak; sektörün alan dışındaki kişileri istihdam noktasında tercih etme nedenleri ile mezuniyeti dışında bir alanda çalışanların da niye kendi alanında bir sektörü tercih etmedikleri veya alan dışı bir sektörde çalıştıkları incelenmelidir” diye konuştu. “Yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak meslekler değişmekte ve meslek erbabının söz konusu hızlı değişime adapte olması beklenmektedir” ifadelerini kullanan Yalçın konuşmasına şöyle devam etti: “Halen meslek liselerinde okuyan öğrencilerin mezun olduklarında veya mesleklerini icra ederken karşılarına çıkacak yeni ortamlara adapte olabilmeleri için ileri düzey okuryazarlık, iletişim becerileri, yabancı dil ve analitik düşünme gibi genel becerilere sahip olmaları ve yeniliklere açık olmaları oldukça önemlidir.  Bundan dolayı, mesleki ve teknik eğitim veren okullardaki öğrencilere hem mesleki ve teknik beceriler hem de genel beceriler kazandırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitime başlayacak genel becerileri zayıf olan öğrencilere yönelik telafi eğitimleri sağlanmalıdır. Böylece, özellikle 9. sınıfta yaşanan sınıfta kalmalarının önüne geçilmesi hedeflenmelidir. Ayrıca, mezunların dünyadaki değişimlere hızlı bir şekilde adapte olmasına yardımcı olacak anahtar beceriler kazandırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin okul terklerini azaltma ve böylece okulu bitirme oranlarını artırmak için yeni programlar başlatılmalıdır.” (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim