Ankara’da mesleklerini sürdüren basın emekçileri, her yıl buruk kutlanan ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde mesleki sorunlara dikkat çektiler. Çalışma koşullarının yanı sıra ifade özgürlüğünün de düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapan gazeteciler,  her yıl olduğu gibi bu yılda ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü sevinçle değil, burukla kutladıklarını ifade ettiler. Kamunun haber alma hakkını zor koşullarda yerine getiren basın emekçilerinin işaret ettiği bir diğer nokta ise, gazetecinin ‘tarafsızlığı’ ilkesi oldu. Büyük fedakarlıklarla Ankara’nın yaşamsal alandaki sorunlarını gazetelerindeki sütunlara taşıyan basın emekçilerine bu kez kendi sorunlarını sorduk. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde mesleki açıdan yaşadıkları sorunları dile getiren basın emekçileri, gazetemize önemli açıklamalarda bulundular.  Birçok konuya değinen basın emekçilerinin ortak mesajı ise; mesleki koşulların iyileştirilerek acilen yasal düzenlemelerin yapılması oldu. İŞTE ANKARA’NIN BASIN EMEKÇİLERİNİN 10 OCAK MESAJI; Gül Terzi / Başkent Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Türkiye’de gazetecileri onurlandırmak için kutlanan bu gün her ne kadar anlamını yitirmiş olsa da gazetecilik mesleğine emek veren, kalemini oynatan, söyleyecek sözüm var diyen çalışmaya çalışan meslektaşlarımız hala var. Söylediğimiz herhangi bir şey karşısında kimin parmağını sallayarak tehdit edeceğini bilmeden, bildiğimi söylerken başıma bir iş gelir mi endişesini taşırken gazetecilik mesleğini yapmaya çalışmak onur ve gurur verici... Basın emekçileri olarak, gece gündüz demeden bazen bir savaşın ortasında bazen feryat figan bir kazada bazen ise en mutlu anlarda vatandaşın haber alma hakkına emek veriyoruz. Vatandaşa açılan bir pencere olan basın, köprü görevi sağlayan bir itici güç olarak kamuoyunun nabzını tutup yön veriyor. Doğru ve ilkeli gazetecilik görevini, zor şartlar altında yürüten meslektaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum. Seda Akyüz / Aydınlık Gazetesi Muhabiri Bugün basılı gazete okuma kültürüne sahip eski kuşakların adım adım azalıyor olması, yeni kuşakların çoğunluğunun dijital medya üzerinden gündemi takip etmesi, ister istemez basılı gazete tirajlarını olumsuz etkiledi. Bir de buna reklam pastasının adil şekilde paylaşılmaması, devletin sektöre gerekli desteği vermemesini eklediğimizde aslında bugün can çekişen bir sektörle karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile yüzleşmek durumunda kalıyoruz. Son olarak dolar kurunun artışıyla birlikte bugün gazetelerin maliyeti üç kat arttı. Tüm bu olumsuz gelişmelerden nasibini alan ise maalesef basın emekçileri oldu. Yüzlerce yerel gazete kapandı, onlarca ulusal gazete daralmaya giderek yüzlerce gazeteciyi kapı önüne koydu. Bugün gazetecilerin en temel sorunu, mesleğini sürdürebilme imkanını yitirmekle karşı karşıya kalmasıdır. Buna bağlı olarak insan sirkülasyonunun olduğu mesleklerin başında geliyor gazetecilik. Bu mesleği bırakıp başka bir mesleğe geçen insan sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Beyaz yakalı bir meslek kategorisine koyabileceğimiz gazetecilikte basın emekçilerinin aslında sendikalı bir mavi yakalıdan daha kötü koşullarda çalıştığı da gerçektir. Çalışma saatiniz belli değildir. Evde kahvaltı yaparken veya akşam yemeği yerken bir anda gazetecilik faaliyeti yürütmek durumunda kalabiliyorsunuz. Veya önemli gelişmelerde haftalık izninizi kullanamama durumunuz olabiliyor. Gazetecinin 1 Mayıs’ı yoktur mesela… Kendi bayramında masa başında haber yazan, sokakta fotoğraf çeken, not alan insandır gazeteci. Öyle dışarıdan gözüktüğü gibi yüksek maaş aldığı da yoktur gazetecinin. Sosyal hak nedir bilmez gazeteci. Tabiri caizse çalıştığına dua eder gazeteci. Dijital medyanın gelişmesi, sosyal medya platformlarının artmasıyla birlikte kirli bilginin tavan yaptığı bir dönemdeyiz. Aslında gazetecilere en çok ihtiyaç duyulacak bir süreçte tam aksi gelişmelerle gazeteciliğin teknolojiden ziyade ‘sermaye’ye yenilen meslekler arasına girmesine ramak kaldığı bir dönemdeyiz. Yaşadığımız bu sıkıntılı süreçte bir de işimizi yaparken karşılaştığımız zorlukları, engellemeleri de ifade etmek doğru olur. Bugün maalesef işimizi yaparken gözaltına alınabiliyoruz, hakkımızda onlarca dava açılabiliyor. Emrah Özcan / Haber Vaktim Gazetesi Muhabiri Tüm meslektaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum. Umuyorum ki basın emekçileri sadece bu özel günlerde değil yılın tüm günlerinde yaptıkları iyi işlerle hatırlanır. Fikirlerin özgürce kaleme alınabildiği, baskı ve mağduriyetlerin yaşanmadığı, haklarımızın korunduğu, emeğimizin karşılığını alabildiğimiz, en önemlisi de sansüre karşı dimdik ayakta durabildiğimiz bir Türk basını için çabamızı tüm meslektaşlarımızla sürdüreceğimize inanıyorum. Özgür ve demokratik basın için çaba gösteren, görevini yaparken vefat eden meslektaşlarımızın unutulmamasını temenni ediyorum. Özellikle yerel basın çalışanlarının sorunlarının en azından bugünde hatırlanmasını umut ederek çalışan gazeteciler gününü tüm basın emekçilerimizin tekrar kutluyorum. Seda Tolmaç / Ticari Hayat Gazetesi Muhabiri Zordur; gazeteci olmak… Bazen saatlerce soğuk sıcak demeden sokakların nabzını tutmayı gerektirir, bazen bir haber uğruna uykusuz kalmayı… Bazen bir haber uğruna özgürlüğün gider ellerinden bazen de (en acısı) hayatın… Tüm bunlara rağmen mücadele etmektir aslında gazetecilik; pes etmemektir. İçinde bulunduğun zor şartlara rağmen; okumak, yazmak, dinlemek, anlatmak, aktarmak, yani ne olursa olsun çalışmak zorunluluğunu gerektirir ve aslında bunların bir zorunluluk olmadığını, aksine senin yaşam biçimin haline dönüştüğünü gösterir. Yani, bir meslekten öte, bir yaşam biçimi halidir; gazetecilik. Ve tam da bu yüzden 10 Ocak, “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlansa da, aslında çalışan/çalışamayan tüm gazeteciler içindir. Ya da en doğrusu, her şeye rağmen işi sadece ‘gazetecilik’ olanların günü… Mehmet Akgün / Sonsöz Gazetesi Muhabiri Gazetecilik kutsal bir meslektir ve çoğu meslekten daha eski bir tarihi vardır. Öyle ki gazeteciler her dönem kamuoyunu bilgilendirme kaygısı içinde olmuştur. Ancak ne yazık ki içinde bulunduğumuz durum, çalışan gazeteciler gününü kutlamak için doğru bir zaman olmadığını gösteriyor. Sebeplerine bakacak olursak: Gazetecilerin üzerindeki siyasi baskı, işveren baskısı binlerce meslektaşımızın işsiz kalmasına neden oldu. Bugün çalışan gazeteciler gününü kutlamak yerine, içinde bulunduğumuz durumdan dolayı şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor. Mesleğin gerekliliklerini yerine getirebiliyor muyuz? Ya da buna izin veriliyor mu? Olaya bir de şu açıdan yaklaşmak istiyorum. Peki tüm bu siyasi baskılara, işveren baskılarına, maddi zorluklara rağmen gazeteciler olarak biz neden bir araya gelemiyoruz? Sanırım bunun nedeni de basın sektöründe dernekleşmenin ve sendikalaşmanın enflasyona uğramasıyla bir alakası var. Söylenecek daha çok söz var. Gazete sayfalarına sığmayacak kadar sorunlarımız var ancak bugün yeni yılla birlikte tüm meslektaşlarım adına mesleklerini yapabilecekleri ve maddi, manevi karşılığını alabilecekleri bir yıl olmasını diliyorum. Tüm arkadaşlarımın ve meslektaşlarımın da çalışan gazeteciler gününü kutluyorum. Sultan Yavuz / 24 Saat Gazetesi Muhabiri İçinde bulunduğumuz dönem sadece gazeteciler değil, toplumun muhalif olan ya da sorgulayan her kesimi için ifade özgürlüğü açısından çok vahim durumda. Cezaevindeki gazetecilerin yanı sıra, işten çıkarılmalar, mobbing, örgütsüzlük ve kendi haklarının yeterince bilincinde olmamak temel meselelerimiz. Sektördeki daralma ve gazetecinin ya iktidarın yanında olma ya da olmama arasına sıkıştırılarak buna göre muamele görmesi, iktidar sahiplerince aşağılanması, mesleği yeniden sorgulatır hale getiriyor. Elbette bu süreçte gazetecilere de iş düşüyor, hakkaniyet kavramını yeniden sorgulamamız gerekiyor. Ben tarafsızlık ilkesine şüpheyle yaklaşanlardanım ama temel etik değerlerimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte etik konuşabilmek için benim önce karnımın doyması ve "yarın işsiz mi kalacağım" düşüncemin olmaması gerekiyor. Bir kaç küçük, muhalif yayın dışında gazeteciliğin olması gerektiği gibi yapıldığını düşünmüyorum. Bunun yanı sıra 5n1k kuralının bile sorgulanmaya başlandığı, hak temelli gazeteciliğin tartışıldığı, sesleri çıkmayanların temsil edilmesi gibi konuların gündeme alındığı çalışmalar da yürütülüyor. Fakat biz bunun neresindeyiz, tartışılır. Her şeye rağmen çok umutsuz değilim. Bu dönem de geçecektir ve geçtiğinde, başını hala dik tutabilen gazeteciler gerçeği yansıtmaya ve bağımsız duruşlarını korumaya devam edecek. Zor koşullarda çalışan tüm meslektaşlarıma ve işsiz gazetecilere kolaylık dilerim. Ayhan Çetin / Bağımsız Gazeteci Bizi unutmadığın için çok mutlu oldum. Öncelikle Çalışan Gazeteciler Günün kutlu olsun. Bir gazeteci olarak daha çok görsel yani kameraman olarak çalıştığım için mesleğin birçok zorluğu olduğunu söyleyebilirim. Gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak özelikle son zamanlardaki gazetecilik mesleklerine baktığımız da çalışan bir gazeteci olarak mesleğimden memnun değilim, bir nevi soğudum. Gerek gazetecilerin gözaltına alınması tutuklanması gerek oto sansürün olması gerek yandaş gazeteciliğin yaygınlaşması gibi sebeplerden dolayı kendi adıma bu meslekten soğumama neden oldu. Özelikle benim gibi yabancı TV’ler de gazetecilik yapan kişiler de bu baskılarla daha çok karşılaşabiliyor. Umarım sendikalaşmanın daha çok olduğu sansürün baskının olmadığı özgür bir yıl olur gazeteciler için. Begüm Arslan / Zafer Gazetesi Muhabiri Bir dönemin en prestijli mesleklerinden biri olarak görülen gazetecilik mesleği belli başlı isim yapmış gazetecilerden ibaret değildir. Yurdun genelinde gerek ulusalda gerek yerel basında emek veren gazetecilere bir bütün gözüyle bakılarak hepsine ayni önem verilmelidir. Büyük, küçük medya kuruluşları fark etmeksizin herkesin emeği birleştiğinde ülkemizin çeşitli yerlerinde gerçekleşen olaylardan haber alınabilmektedir. Kıymetli ve özel bir mesleğe sahip olduğumuzun bilincinde olarak tüm meslektaşlarımın gününü tebrik ediyorum. Tamer Arda Erşin / Anayurt Gazetesi Muhabiri Türkiye’de basın çalışanlarının durumu ülkedeki demokrasi ortamıyla doğru orantılı değişiyor. Ülke demokrasiden uzaklaştıkça, basında tek seslilik hakim oluyor. Bu tek seslilik de basın sektöründe işsizlik anlamına geliyor. Çalışan gazeteciler günüde binlerce arkadaşımız işsiz. İşi olan arkadaşlarımız da hak ettikleri ücreti alamıyor. Haklarını istediklerinde aynı toplumsal sınıfa mensup işsiz arkadaşlarıyla tehdit ediliyorlar ve ‘istemezsen çalışacak adam çok’ deniyor. Bu durumdan çıkışın yolu basın emekçilerinin örgütlenerek haklarını araması ve ülkede demokrasi ortamının yeniden sağlanması. 2019’dan umutluyum ve bu umudu korumak için basın çalışanlarını birlikte hareket edecekleri yerlerde örgütlenmeye çağırıyorum. Zehra Şahindokuyucu / Başkent Gazetesi Muhabiri Gazetecilik halkın bilgi alması anlamında büyük önem taşıyan bir meslek. Bu nedenle gazetecilerin yaptığı işin ehemmiyeti tartışma götürmez. Düşünün bir ülkede yaşanan bir hastalık salgınını biz habercilerden öğreniyoruz bu konuda mesela böyle bir konuda yapılması gerekenleri haberciler aracılığıyla öğreniyoruz. Ancak bizler çalışan gazeteciler olarak zaman zaman halka sunduğumuz bu büyük hizmetin sekteye uğradığını görebiliyoruz. 10 Ocak gazeteciler gününde de memleketteki her gazeteciye verilen değerin önemin artmasını ve gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle yargılanmamalarını temenni ediyorum. (Kadir GÜRHAN)  

Editör: TE Bilisim