Tüketim ve tüketim kültürü ile ilgili araştırmalar gösteriyor 19,99 TL’lik bir ürün ile 20 TL’lik ürün arasındaki satış farkı yadsınamayacak düzeyde. Tüketicilerin, bu satış taktikleri ile daha fazla alışverişe yönlendirildiği bilinen bir gerçek. Tüketim alışkanlıklarını, tüketicide ucuz algısı oluşturan yöntemleri ve aşırı tüketim konusunu, Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar ile konuştuk. Çakar, ‘’Bizim toplumumuzdaki en önemli eksiklik tüketici bilincinin olmaması. Bilinçsiz tüketim aile dramlarına bile neden olabiliyor’’ dedi. 9 RAKAMINA ENDEKSLENMİŞ FİYATLAR Satışın gerçekleştirildiği birçok mağazada uygulanan 9 rakamına endeksli fiyatlar tüketiciyi yanıltıyor. 19.90 gibi fiyatların tüketiciye etkilerini Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, ‘’Satıcıların uyguladığı fiyatlar konusunda bizlere de fazlasıyla şikayet geliyor. Örneğin, 19.90 TL, 189 TL, 69 TL gibi rakamlar alıcılarda, daha ucuzmuş izlenimi yaratıyor. Hatta işin ilginci şu ki alıcı bunun bir satış tekniği olduğunu bildiği halde bu rakamlarla alışveriş yapmayı tercih ediyor. Bunlar gibi 9 rakamına endekslenmiş birçok fiyat piyasada kullanılıyor. Bu aslında bir algı yönetimidir ve tüketicilere ucuzmuş gibi bir fikre yönlendirir. Bu bir satış tekniğidir ve ucuzluk imajı yaratılarak o malın satılması amaçlanır. Tabi bu da en azından ticari ahlak konusuna ters düşmektedir. Ticari etik, ticari kurallar çerçevesinde kalıp bunu cevaplayacak olursak, bunun kesinlikle yanlış olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu tüketici haklarına da aykırıdır. Çünkü tüketicilerin haklarında, yanlış yönlendirilme, fazla tüketime teşvik edilme gibi ihlallerden doğan unsurlar bulunmaktadır. Dolayısıyla bu durum ticari etik kurallarına ve tüketici haklarına aykırıdır’’ şeklinde değerlendirdi. BAKANLIKLARA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR Fiyat belirleme ile ilgili Maiye Bakanlığı ve Gümrük Bakanlığı’nın yaptırımları olması gerektiğini ifade eden Çakar, ‘’Bu çok uzun süredir devam eden bir durum. Şu anda da hemen hemen her türlü satışın yapıldığı noktada bu etiketleri görmek mümkün. bu konuda tabii, engellenmesi de mümkündür. Bu konuda, Maliye Bakanlığı başta olmak üzere belli başlı çalışmalar yürütebilir. Maliye Bakanlığı’nın dışında, bu konuyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da ilgilenebilir. Çünkü tüketici hakları ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın bir genel müdürü faaliyet göstermektedir. Bu Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın bir görevi. Tabi belki birkaç bakanlık daha bu konuyla alakadar olabilir ama ağırlık olarak bu iki bakanlığa tüketicilerin bu şekilde yanıltılmasını önlemek konusunda büyük görevler düşmektedir’’ dedi. BU SORUN UZUN ZAMANDIR VAR Fiyatlandırma sorunun çok uzun süredir devam ettiğini hatırlatan Çakar, ‘’Bu tüketicilerin, bu algısının bir anlamda yönlendirilmesi, mesaj verilmesi ve dolayısıyla bu gibi 9’lu rakamların daha uygun bir şekilde etiketlere yansıtılmasını düzenleyebilirler. Bu konuda gerekli müdahale de yasal düzenleme de yapılmalı. Biz de Tüketici Hakları Derneği olarak, bir açıklama ile hem Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nı hem de Maliye Bakanlığı’na yazı yazabiliriz ve talepte bulunabiliriz. Çünkü çok uzun zamandan beri aslında böyle bir sorun var. Biz böyle bir sorun olduğunun farkındayız ama bir türlü açık bir şekilde gündeme getiremedik’’ şeklinde konuştu. YANLIŞ TÜKETİM BEBEKLİKTEN BAŞLIYOR Yanlış ve gereksiz tüketimin, 0-1 yaş aralığındaki bebeklerden başladığının altını çizen Çakar, ‘’Piyasa ve düzen, tüketicilere daha çok ürün satmak, daha çok tüketim yaptırmak, kendileri daha fazla zengin olmak amacıyla tüketime yönlendirmek için uğraşıyorlar. Bunun için tüketicileri, yanlış ve gereksiz tüketime yönlendirmek için aldatıcı yöntemler kullanıyorlar. Bu reklamlarla bunu çok iyi bir şekilde sağlıyorlar. Türkiye bu tüketim kültürünün başında geliyor ve bu tuzağa düşmüş bir ülke. Bu yanlış, gereksiz ve aşırı tüketim karşısında öncelikle bilinçli tüketici olmak gerekiyor. Biz bu konu hakkında yıllardır mücadele veriyoruz. Bu konunun birçok boyutu vardır. Bugüne kadar bilgilendirme, bilinçlendirme, bilinç yaratma gibi konularda, çeşitli seminer, toplanma, yazılı dağıtım, görsel dağıtım gibi alanlarda eğitimler vermeye çalıştık. Ama yeterli olmadı. Çünkü yeni doğan bebekler bile bu düzen içerisinde bir tüketici olarak görülmeye başlandı’’ diye konuştu. BEBEKLERİ ANNE VE BABALARI ALIŞTIRIYOR Çocuklarda ve bebeklerde, tüketim kültürünün anne ve babaları aracılığıyla başlatıldığını kaydeden Çakar, ‘’Yeni doğan bebekler anne babaları tarafından tüketim odaklı büyütülüyorlar. Yani gerçekleri göremeyen, doğru tüketimle yanlış tüketimi ayırt edemeyen anne babalar çocuklarını bu yanlış tüketime yönlendirmiş oluyor. Çinli bir pazarlamacı, şöyle demiştir: ‘’Çocukları reklamlarla kazanın ki onun ailesi ve Pazar sizin olsun.’’ Şu anda her yaş grubuna göre ayrı ayrı reklamlar yapılıyor. Reklam teknikleri, öyle profesyonel bir şekilde ayarlanıyor ki çocuk bir anda reklama dikkat kesiliyor. Bu adımdan sonra anne, baba, anneanne, dede diyerek reklamdaki ürünü istiyor. Biliyorsunuz, anne babalar, anneanneler ve dedeler, çocukların isteklerine hiçbir şekilde karşı koyamıyorlar. Dolayısıyla onun ailesi ve Pazar firmanın oluyor’’ dedi. Çakar sözlerine şöyle devam etti, ‘’Böyle durumlar söz konusu olduğunda, satış ve tüketim de sürekli artıyor. Bir başka reklamcı da şunu demişti: ‘’Tüketiciler hamam böceği gibidir, ilaç verildikçe bağışıklık kazanırlar. O ilaç da reklamdır.’’ Yani reklamlar oynatıldıkça, tüketim artmaya başlıyor. Tüketici kendisinin zarara uğratıldığının farkında olmuyor. Kendi sağlığının, kendi bütçesinin, kendi ülkesinin dışa bağımlılığının arttığının ve diğer durumların tehlikeye girdiğini fark etmiyor. Tüketiciler, markaların ve reklamların etkisinde kalarak aşırı ve gereksiz tüketim kültürünün mağduru haline geliyorlar.’’ ‘’MARKA KONUSU BİR YARIŞ HALİNE GETİRİLMİŞTİR’’ Tüketim kültürünün vazgeçilmezi marka konusuna da değinen Çakar, ‘’Marka konusu bir yarış haline getirilmiştir. Markanın gerçekten büyüleyici ve etkileyici bir gücü olduğuna inanan birçok kesim vardır. Marka dediğimiz olgu bir totem ve put haline getirilmiştir. Oysa gençlerimiz ve halkımız, o büyük firmaların arkasındaki gerçekleri ve oynanan oyunları görseler, eminiz ki hepsinden uzak duracaklardır. Bilseler belki de yanlış tüketici olacaklarının farkına varacaklardır. Biz firmaların kara yüzü isimli bir videoyu, bütün konferanslarımızın sonunda izletiyoruz. Dünya çapındaki, bankalar, otomobil firmalarının gerçek yüzlerini gösteriyoruz’’ diye konuştu. ‘’REKLAMLARIN DENETLENMESİ GEREKİYOR’’ Yanlış ve aşırı tüketim konusuyla ilgili tüketicilerin bilinçlendirilmesi gerektiğini hatırlatan Çakar, ‘’Dolayısıyla, tüketicilerin bir defa bu konuda bilinç sahibi olmaları lazım. Bu bilinç bizim ülkemizde oluşmuş değildir. Bu bilinci oluşturmak en başta, tüketici örgütlerinin görevidir. Bunun dışında, hükümet, bakanlıklar, üniversitelerin görevidir. Ama maalesef bu kurumlar tüketim bilinci konusunda yetersiz kalmaktadırlar. Evet, bir reklam kurulu var. Tüketicinin Korunması Yasası kapsamında, tüketicileri korumaya ve yanlış yönlendirmelere karşı önlemler alıyor. Örneğin biz çocuklara yönelik reklamların yapılmaması şeklinde bir öneride bulunmuştuk. Çocuklara yönelik reklamlar yapılmamalı. Şu anda 2-5 yaş aralığındaki çocuklar gıda reklamlarında bir araç olarak kullanılmaktalar. Bu bir mücadele gerektiriyor. Bu reklamların çok sıkı bir şekilde denetlenmesi lazım. Ama her reklam denetlenemiyor. Bu konuda RTÜK’e çok önemli görevler düşüyor’’ şeklinde konuştu. ‘’YASAL DÜZENLEMELER UYGULANMALI’’ Üniversitelerin, bakanlıkların ve diğer kamu kurumlarının da sürece dahil olması gerektiğini söyleyen Çakar, ‘’Dolayısıyla bu, aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici binlerce reklamın değerlendirilip, gerekli yönetmeliklerin uygulanması gerekiyor. Yani böyle bir durum söz konusu. Burada hem yasal düzenleme, mevzuatların sıkılaştırılması ve uygulanması gerekiyor. Toplumun, gençlerin ve çocukların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu konuda, hiçbir kurum üstüne düşen görevi yapmıyor. Hiçbir kamu kurumu halkı bilinçlendirmiyor. Burada görüyoruz ki tüketicilerin, bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi ve bir tutum geliştirilmesi konusunda gerçekten çok büyük eksiklikler var. Bugüne kadar devletin en düşük anlamda bile bir tavır gösterdiğini görmedik. Yapılan şeyler de yeterli değil’’ dedi. AİLE DRAMLARINA SEBEP OLUYOR Çocukluktan başlayarak devam eden gereksiz tüketim alışkanlıklarının aile dramlarına kadar sebebiyet verdiğinin altını çizen Çakar, ‘’Bu nedenle bizim gibi tüketici derneklerine çok büyük görevler düşüyor. Bizler de elimizden geldiğince bu halkı bilinçlendirmeliyiz. Çünkü insanlar, toplum ve gençlik yanlış ve gereksiz tüketime yönlenerek hiç ihtiyaçları olmayan ürünleri kullanıyorlar. Geliri son derece az olsa da o ürünü almak için belki anne ve babasının bütçesini zorluyor. Yeterli dengeli beslenemezken, ihtiyacı olmayan bir ürün para veriyor. Bunların hepsi yanlış şeyler. Bu nedenle yanlış ve aşırı tüketim en önemli sorunlardan bir tanesi. Aşırı, yanlış ve gereksiz tüketiminin, devletlere, ailelere ve kişilere zararları ve sonuçları konusunda 100’lerce örnek bulunuyor. Örneğin, kredi kartları borçları nedeniyle intihar edenler, aile dramlarına neden oluyor’’ ifadelerini kullandı. (Rozita Merve HAMİDİ)