Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Medine Müdafaası kahramanı olarak bilinen Osmanlı Paşası Fahreddin Türkkan'ı 'hırsız' olarak niteleyen sözlerine sert tepki gösteren TBMM Başkanvekili Naci Bostancı, “Fahreddin Paşa bir kahramandır. Fahrettin Paşa Mondros mütarekesiyle birlikte, kurallar çerçevesinde Osmanlı ordusu terhis olup dağıtılırken kutsal toprakları korumak için orada kalmış ve oranın müdafaası için kolordusu ile birlikte bir görev üstlenmiştir” ifadelerini kullandı. Fahreddin Paşa ve Kudüs Meselesi ile ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan Bostancı, Kudüs’ün 3 din için kutsal bir mekan olduğunu ve son dönemlerde bu kutsal mekanlar üzerinde emperyal uygulamaların devreye girdiğini söyledi. “ABD’DE GÜÇLÜ YAHUDİ LOBİSİ VAR” Amerika’nın Ortadoğu coğrafyasındaki yaklaşımları çerçevesinde kendisine güvenilir müttefikler aradığını belirten, “Nitekim son seyahatinde Sayın Trump’ın bölgede bazı ülkelerle yakın geçmişteki anlaşmazlıkları aşarak çok farklı bir ittifak siyaseti geliştirdiğini görüyoruz. Amerika için İsrail güvenilir bir müttefik olarak görülüyor. Onun ötesinde sosyokültürel bağlarda var muhakkak. Amerika’da güçlü bir Yahudi lobisi var ve onların da lobileri marifetiyle Amerikan siyasal makinesi diyorlar hükümet sistemi üzerinde ve kararlar alınırken o süreçler üzerinde etkisi var. Tabi ki alınan karar her şeyden önce yanlış bir karardır. Bu karar 1995’te alınmıştı ama o zamandan bu yana başkanlar onaylamamıştı. Trump, bu kararı onaylarken daha çok stratejik nedenlerle değil, iç siyasetteki sıkışmışlığı esasında bir karar olarak aldı” şeklinde konuştu. “3 DİN İÇİN KUTSAL ŞEHİR” Kudüs’ün 3 din tarafından kutsal bir şehir olarak kabul edildiğini ve asıl meselenin bu olduğunu dile getiren Bostancı, “Bunu ortaya koyan çok çeşitli tarihi ve dini yapılar var. Tarih boyunca da esasen Kudüs Haçlıların bir dönem çok ilgisini çekmişti. Gerçi bu haçlı ilgilerine ilişkin, onların Kudüs’e bir kutsal savaş çağrısı çerçevesinde seferler düzenlemelerinin arkasındaki sosyoekonomik sebeplere ilişkin yapılan analizlerde bu dini gayretin sadece bir örtü olduğu, gerçekte Avrupa’daki toprak sisteminin ortaya çıkarttığı, soylu olup parasız olan şövalyelerin ün, şöhret ve para kazanmak için adı kutsal ama gerçekte yakın doğunun zenginliklerine el koyma, yağma ve talan hareketi olarak ortaya çıktığını anlatan tarihi değerlendirmeler mevcut” dedi. “KUTSAL MEKANLARA EMPERYAL SİYASET UYGULAMASI” Kudüs’ün100 yıl kadar Haçlıların kontrolünde kaldığını söyleyen Bostancı konuşmasına şu şekilde devam etti: “Kudüs daha sonra çok uzun süre Osmanlıların kontrolünde kaldı. Son dönemde kutsal mekanlara yönelik bir takım emperyal siyasetlerin uygulanmaya çalışıldığını görüyoruz. Sonuçta 1948’de İsrail kuruldu. O zamandan bu yana da Kudüs başta olmak üzere sürekli bir huzursuzluk ve dünya barışını da tehdit eden gelişmeler mevcut. İsrail biraz da çok farklı ülkelerden toplayarak oluşturmaya çalıştığı karmaşık nüfusu bir ulus olarak bir arada tutmak için tansiyonu yüksek bir Ortadoğu atmosferinden medet uman bir siyaset ile yürütüyor işini. Çünkü gerilimin düşmesi ve barış demek İsrail için öldürücü anlamlar taşıyor sosyolojik olarak. O bakımdan da İsrail tansiyonu yüksek tutmakta fayda görüyor. Şimdi bu tartışmalar Kudüs üzerinden sürüyor.” “AZICIK AŞIM, KAYGISIZ BAŞIM SİYASETİ YÜRÜTÜLEMEZ” Türkiye’nin Kudüs konusundaki yaklaşımının malum olduğunu vurgulayan Bostancı, “Kimileri şöyle diyor: ‘Türkiye neden kendi sınırları arkasına çekilmiyor, her şeye karışıyor’ Ortadoğu coğrafyasında azıcık aşım, kaygısız başım diye bir siyaset yürütemezsiniz. Sınırlarınızın gerisine çekildiğinizde huzur içinde yaşayacağınızın garantisini asla elde edemezsiniz. Bu coğrafyada her şey birbirine o kadar girmiş ki bu sınırlar koruyucu sınırlar değil, hele Türkiye gibi geçmişten gelen bir tarihe sahip, sosyokültürel bağlara sahip bir ülke için böyle hayali laflar etmek doğru değildir” diye konuştu. “FAHREDDİN PAŞA’YI ORADA TUTAN TARİHİ MİSYONDUR” Mondros Mütarekesi şunu emrediyor denildiğinde onlar yapılır. Fahrettin Paşa ve Kolordusunu orada tutan o askeri normların ötesinde tarihi misyondur, bu topraklara bağlılıktır, oradaki insanlara karşı duyulan saygıdır ve dini mirasa ilişkin duydukları derin yakınlıktır. Şimdi Fahrettin Paşa bu toprakları İngilizlere karşı savunurken yanında Araplar da vardır. Arap dünyasında Yemen’de olsun Kut’ül Amare’de olsun kimi Arap kabilelerinin bize destek olduğunu biliyoruz. Kimi Arap kabilelerinin de emperyal siyasetin parçası haline geldiğini biliyoruz.  İşte onlar dün vardı ve aslında bugün de var. Bastığı topraklarla ilgisi olmayan ve tıpkı dün gibi bugün de emperyal siyasetlerin bir parçası olarak faaliyet gösteren çevreler var. “SÖYLENENLERİN TARİHİ GERÇEKLİKLE BİR İLGİSİ YOK” “Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanı kafasını çalıştırırken, konuşurken yaslandığı dini hassasiyetlere dayalı bir zemin yok. Tamamen hesabi tamamen emperyal siyasetin bir parçası olan bir dil çerçevesinde konuşuyor. Çok ayıptır. Söylediklerinin tarihi gerçeklikle ilgisi yoktur. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu var ve o topraklar Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları. Bir yerde olan emanetleri alıyorsunuz İstanbul’a götürüyorsunuz. Neyin çalınması bu? Sanki başka bir ülkeden bir şey çalınıyor gibi gösterilmeye çalışılıyor. Fahrettin Paşa’nın gönderdiklerini bugün herkes görebilir. Çünkü kamuya aittir ve aslında bütün dünya insanlığına aittir. Ama başka kutsal emanetler hangi emperyal siyasetin parçası olmuş kabile şefinin gizli odalarında sandukalarında duruyor? Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanının buna bakması gerekir. O bakımdan bunlar kabul edilebilir değerlendirmeler değildir.” (Eren GÜVENDİK)