Gıda fiyatlarının pahalılığı üzerine konuşan Tüketici Hakları Derneği (THD) Genel Başkanı Turhan Çakar, “Özellikle bu sene evine meyve sebze girmeyen insanlar var. İnsanlar mutfaklarına harcayacakları parayı kısarak diğer ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştılar ve hala da öyle. Son bir yıldır meyve ve sebze fiyatlarında görülen pahalılık Anadolu’nun bin yıllık tarihinde neredeyse görülmemiştir diyebiliriz” dedi. THD Genel Başkanı Turhan Çakar ile özellikle gıda fiyatlarında yaşanan artışa ilişkin konuştuk. Gıda fiyatlarında yaşanan artışın nedenini Türkiye’de uygulanan yanlış gıda ve tarım politikalarına bağlayan Çakar, çözümün kamu yararının ön plana alınarak küçük çiftçinin desteklenmesinde, yeniden kırsal kalkınmanın sağlanarak köylerini terk eden çiftçiye her türlü desteğin verilmesinde ve yerli üretimin artırılmasında olduğunu söyledi. “TÜKETİCİLERİN YÜZDE 22’DEN FAZLASI AÇLIK SINIRININ ALTINDA” Turhan Çakar, tüketicinin durumunun son süreçte iyi olmadığını ve iyiye de gitmediğini ifade ederek, “Tüketicilerin satın alma gücü giderek düşüyor. Özelikle gıda fiyatları sürekli artışta. Bizim yıllardan beri yaptığımız araştırmalar var. TÜİK rakamları, eş değer hane halkı rakamları ile TÜRKİŞ’in açlık yoksulluk sınırı rakamlarını karşılatıyoruz. Şu anki Türkiye’deki ücretleri dikkate aldığımızda tüketicilerin yüzde 22’den fazlası açlık sınırın altında. Örneğin TÜİK’in Mayıs ayı açlık ve yoksulluk rakamlarına göre 4 kişilik ailenin açlık sınırının 2 bin 124 lira olduğunu söylüyor. Açlık sınırı ise 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcamasının baz alındığı bir değer. Yani 4 kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenebilmesi için ayda 2 bin 124 liraya ihtiyacı var. Buna eğitim, ulaşım, sağlık, barınma gibi giderler de eklendiğinde 4 kişilik bir ailenin geçinebilmesi için ayda haneye 6 bin 18 liranın girmesi gerekiyor” dedi. Çakar, Türkiye’de bir haneye aylık ne kadar para girmesi gerektiğini hesaplayan sendikanın TÜRKİŞ olduğuna dikkat çekerek, TÜRKİŞ’in bu hesaplamaları bilim insanları ve konunun uzmanları ile yaptığına değindi. Diğer tarafta yer alan TÜİK’in verdiği rakamların ise en düşük rakamlar olduğunu ifade eden Çakar, “Çünkü TÜİK var olanı değil, olması gerekeni almaktadır. TÜİK bir ailenin yeterli ve dengeli beslenmesi için o hanenin ayda ne kadar paraya ihtiyaç olduğunun hesabını yapmamaktadır” diye konuştu. “PAHALILIK ANADOLU’NUN BİN YILLIK TARİHİNDE NEREDEYSE GÖRÜLMEMİŞTİR” “Özellikle bu sene evine meyve sebze girmeyen insanlar var” diyen Çakar, “İnsanlar mutfaklarına harcayacakları parayı kısarak diğer ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştılar ve hala da öyle. Son bir yıldır meyve ve sebze fiyatlarında görülen pahalılık Anadolu’nun bin yıllık tarihinde neredeyse görülmemiştir diyebiliriz” diye konuştu. Çakar sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de son derece yanlış gıda ve tarım politikaları uygulanıyor.  1980’lerde tüm dünyada neoliberalleşmenin artması tarım politikalarına da yansıdı. Dünya tarımına hakim olan gıda tekelleri tüm dünyaya başta özelleştirme olmak üzere birçok politikalarını dayattı. Dolayısıyla kendi ürettikleri ürünlerini satmak, dünya tohumuna hakim olmak, tarımdaki gelenekselliği yok etmek için uğraştılar ve başardılar. Türkiye’de ise emperyalist gıda ve tarım şirketlerinin politikaları fazlasıyla uygulandı. Tohumculuk kanunu, sözleşmeli tarım, yerli tohumun yasaklanır hale gelmesi vs. bu politikaların ürünüdür. Çiftçi ise kendisine dayatılanları kabul etmek durumunda kaldı.” “KÜÇÜK ÇİFTÇİLİK BÜYÜK DARBE ALDI” Dünyada tohum üretiminin hızla tekelleşerek 5-10 firmanın elinde olduğuna dikkat çeken Çakar, “Tarım ilaçları, kimyasal gübreler ve tarımla alakalı aklınıza ne geliyorsa hepsi dünyada birkaç kişinin elinde ve dünyanın tarımını birkaç şirket yönetiyor. Bu yüzden Türkiye’de de bunların hepsi yurtdışından ithal ediliyor. Böyle böyle küçük çiftçilik neredeyse yok edildi. Köyler boşalmaya başladı. Son 10 yılda çiftçilerin yüzde 40’ı üretemediği için köylerden şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Özetle küçük çiftçilik büyük darbe aldı ve tarım büyük tarım şirketlerinin eline geçi. Şuan tarım ilacından tohuma varıncaya kadar hepsi o şirketlerin elinde. Bu senenin Türkiye için çok zor bir yıl olduğunu vurgulayan Çakar, “Zaten insanlar açlık sınırının altında. Türkiye’deki nüfusun yüzde 22’den fazlasının açlık sınırın altında olduğunu söylemiştim, yüzde 60’dan fazlası ise yoksulluk sınırının altında yer alıyor. Yani Türkiye’de toplam nüfusun 18 milyondan fazla kişi açlık sınırının altında, 51 milyon kişi ise yoksulluk sınırının altında yer alıyor. 70 milyona yakın kişi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor” ifadelerini kullandı. “ÇÖZÜM, KÜÇÜK ÇİFTÇİLİĞİN CANLANDIRILMASINDA” 31 Mart yerel seçimlerinden önce çeşitli illerde uygulanan tanzim satışlarına ilişkin de konuşan Çakar, bunun yanlış tarım politikaları için çözüm olmayacağını belirterek esas çözüme dair şunları söyledi: “Bir dönem uygulanan tanzim satışları ile buna çözüm aranmaya çalışıldı. Fakat bu kesinlikle çözüm değildir. Çözüm, kamu yararının ön plana alınarak küçük çiftçinin desteklenmesi, yeniden kırsal kalkınmanın sağlanarak köylerini terk eden çiftçiye her türlü desteğin verilmesi, onların teşvik edilmesi ile olacaktır. Özetle tarımda devrimleşme yaşanmalıdır. Yerli tarım politikaları geliştirilmelidir. Çünkü ben esas çözümün yerli tarım politikalarının geliştirilmesinde olduğunu düşünüyorum.” “AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA OLAN 70 MİLYON KİŞİ İYİCE DÜŞÜNMELİ” “Herkes şapkasını önüne koyarak düşünmelidir” ifadelerini kullanan Çakar konuşmasına şöyle devam etti: “Çiftçi kente özenmemeli, tam tersine kentli çiftçiye, kıra özendirilmelidir. Bu anlayış pekâlâ mümkündür, bunun için gerekli olan şey ise niyettir. Fakat ben mevcut iktidarın bu niyette olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Vatandaşlar da bu konuda kendileri için en iyisini düşünüp kararlarını ona göre vermelilerdir. Çünkü sadece sandığa gidip oy kullanmak bunun için çözüm değildir. Oy kullanan kişiler takım tutar gibi parti tutmak yerine birçok politikayı göz önüne alarak tercihlerini yapmalıdırlar. Gerçek bir halk iktidarı kurulmadığı sürece mevcut durumun düzeleceğine inanmıyorum. Özellikle açlık ve yoksulluk sınırının altında olan 70 milyon kişi iyice düşünmeli, bilinçlenmelidir.” Çakar, son olarak şunları söyleyerek sözlerini sonlandırdı: “Mevcut siyasi anlayışlar mevcut tarım politikalarını da yönlendirdiği için insanlar şuan açlık çekiyorlar. Dolayısıyla mevcut tarım ve gıda politikaları bağımsızmış gibi düşünülemez. Yani tarım ve gıda politikaları siyasi iktidarın genel ekonomik ve sosyal politikalarından soyutlanamaz. Halktan yana bütünlüklü politikalar uygulanırsa zaten sorun da çözülür. Yoksa mevcut anlayışlarla bu şekilde yürümez.” (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim