İnternet ve hayatın bu kadar hızlanması beraberinde insanlara sabırsızlık gibi bir durumu da getirdi. Mesajlara anında cevaplar, şikayetlere anında dönüşler, Facebook’ta gördüğümüz bir olaya anında tepkiler, paylaştığımız bir fotoğrafımıza anında beğeniler gibi durumlar kanıksadığımız durumlar haline geldi. bekleme gibi bir özelliğimiz kalmadı. Fotoğrafı yüklediğimiz an beğenilerin, yorumların art arda sıralanmasını istiyoruz ve bekliyoruz. İşin kötü tarafı bu bizi mutlu eden ve eğlendiren bir paylaşımın yanı sıra tam tersine strese sokan bir durum haline geldi. Beğenileri alamadığımızda oluşan mutsuz ruh hali bunun en güzel örneği olabilir. Mekan, zaman sınırlılıklarının ortadan kalması ile birlikte insanlara bulaşan bu sabırsızlık, beraberinde doyumsuzluğu da getirdi. Yani sadece ekranlara bakarak sosyallik kazanılan günler vücut hareketsizliğini de beraberinde getirdi. Yani sosyal medya çok sık karşılaştığımız sağlıklı yaşam, fit vücutlar, spor aktiviteleri, bunları yapan insanları izlemenin ötesine geçemedi. Ekranlar bütün hayatımızın kontrol edildiği bir alan haline geldi. Örneğin televizyonlardaki tartışma ve siyaset programları ideolojilerimizi törpüler hale getirdi. Onları izleyerek kendi kendimizi deşarj etmeyi öğrendik. Bunun yanında televizyondaki gündüz kuşağı programları da insanları evlerden çıkmamaya yönlendiren programlar haline geldi. Örneğin evde oturan bir kadın, Müge Anlı’nın programını izlerken, polis ve adliye işleyişini, kadın haklarını, suç unsurlarını öğrenmiş oluyor. Kendi kendine bu konuları sindiriyor. Yani kadın hakları ya da şiddet olayları denilince ne yapması gerektiğinden haberdar. Ama bunu dışarıya yansıtamıyor. Yani kadın haklarının ihlali ile ilgili bir eylem yapıldığında ona katılmak yerine evde oturarak izleyici kesiminde bulunmayı istiyor. Kadının hayatı ve yaşam tarzı haline getirilen bir durum, hem kendisine hem de çevresine ve bulunduğu topluma bir yardım ifade etmeyen bir konuya dönüşüyor. Demokrasi çoğulculuk demek olduğuna göre bir toplumda demokrasinin uygulanabilmesi için toplumun bir arada olması önemli şartlardan birisidir. Çoğunluk bir arada bulunmadığı sürece verilen kararların ve alınan hakların da bir önemi yoktur. Bu nedenle evdeki muhalefet, evdeki hak arayışı gerçek demokrasinin hiçbir zaman yaşanamayacağını göstermektedir. Paulo Virilio'nun deyimiyle; "dünya vatandaşı, artık paylaşılan refleksin değil, şartlı refleksin belirlediği bir tür aile oyununun tüketicisidir. Bugün istatistik olarak da tespit edilen tavırların kitleselleşmesi olgusu, demokrasinin kendisini de tehdit etmektedir.’’ Sonuç olarak son dönemde yaşadığımız hızlandırılmış hayatlar, hem insan olarak iletişimimizi, hem hayatımızı, hem de fiziksel olarak hareketlerimizi doğrudan etkileyen, doğrudan temas eden bir durum haline gelmiştir. Teknoloji ve hız her ne kadar hayatlarımızı kolaylaştırsa da bir yandan da yaşam tanımını da değiştirmektedir.

Editör: TE Bilisim