Ankara Üniversitesi’ne bağlı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde gerçekleştirilen “Arkeoloji Bölümü Kazı ve Araştırmalar Sempozyumu” kapsamında ‘2017 Yılı Eskiyapar Kazısı’ konulu panel gerçekleştirildi. Panelin başkanlığını Prof. Dr. Kutalmış Görkay yaparken, EskiyaparKazısını ise Prof. Dr. İbrahim Tunç Sipahi gerçekleştirdi. Hitit tarihinin beşiği olan Çorum’da arkeolojik kazılar büyük bir çalışma ile devam ediyor. Eskiyaparköyü ise Çorum’a bağlı ve zamanında Hititlere ev sahipliği yapmış bir köy. Eskiyapar’da arkeolojik kazılar hala devam ediyorken, Ankara Üniversitesi, D.T.C.Fakültesi, Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.İbrahim Tunç Sipahi başkanlığındaki bir ekiple kazılar yürütülüyor. DTCF’de gerçekleştirilen panel kapsamında Eskiyapar kazısına dair bilgiler veren Prof. Dr. İbrahim Tunç Sipahi, kazı esnasında Koreli öğrencilerin de çalıştığını ve yöre halkının kendilerine çok yakın davrandığını kaydetti. ESKİYAPAR HAKKINDA BİLGİLER Eskiyapar köyü hakkında bilgiler vererek konuşmasına başlayan İbrahim Tunç Sipahişunları anlattı: “Ortasında Eskiyapar deresinin aktığı bereketli ova, günümüzde yerleşimler için yine uygun koşullara sahiptir. Buradaki yol doğuya Alaca üzerinden Tokat’a doğru devam eder. Geçmişten günümüze değin kullanılan bu yolun çevresinde höyükler, düz yerleşim yerleri ve tümülüsler yer almaktadır. Höyük üzerindeki eski köy 1983-1984 yıllarında bugünkü yerine taşınmıştır. Köy yerleşimi, höyüğün kuzeyinde kalan karayolu boyunca ve daha kuzeydeki yamaçlara doğru genişlemesini sürdürmüştür. Günümüzde Eskiyapar Köyü sakinleri ağırlıklı olarak tarımsal faaliyetlere devam etmektedir.” “GÜZEL BİR ANADOLU KÖYÜ” Ayrıca birçok köy sakininin yurtdışında çeşitli alanlarda çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden Sipahi,“Eskiyapar, bereketli toprakları, doğal yapısı ve sıcak insanlarıyla güzel bir Anadolu köyüdür. Köyde geleneksel yapının güçlü olduğu görülmektedir. Köyün “Kadın Ana”sı 104 yaşına rağmen geçmişle ilgili adetleri anlatarak, yerel yaşama ait ayrıntılı bilgiler verebilmektedir. Köy nüfusu ağırlıklı olarak orta yaş ve üstünden oluşmaktadır. Son yıllarda Servet Maden’in değerli çabaları ile köyün çevresinde gerçekleştirilen ağaçlandırma faaliyetleri diğer köylere örnek olabilecek niteliktedir. Köyümüz sakinliği, yaz aylarındaki doğal ürünleri ile güzel bir ortam sağlamaktadır” diye konuştu. ÜÇÜNCÜ DÖNEM KAZILARI 2010 yılında Bakanlar Kurulu’nun 30.06.2010 gün ve 2010/683 sayılı sayılı kararı ve Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle yeniden başlayan “üçüncü dönem” kazılarının kendisinin başkanlığında yapıldığını ifade eden Sipahi, konuşmasında şunlara değindi:“Höyükte KD, GD, GB ve KB olarak tanımlanan dört sektörde kazılara aşamalı olarak devam edilmesi planlandı. Anadolu Medeniyetleri Müzesince sürdürülen ilk kazılar tarafımızdan Birinci Dönemkazıları, Çorum Müzesince yürütülmüş olan kazılar İkinci Dönem; ekibimizce 2010 yılından beri yürütülen kazılar ise Üçüncü Dönem kazıları olarak tanımlanmıştır.” “2014 YILINDA DÜZENLEME YAPILDI” Sipahi, Eskiyapar köyünde yapılan kazı çalışmalarının, literatürdeveçalışmalarda Üçüncü Dönem kazıları olarak adlandırıldığını söyleyerek şunları ifade etti:“2010 ve 2014 kazıları KD sektöründe sürdürülmüştür. 2015 kazısına da aynı alanda ağırlıklı olarak devam etmiştir.  Kuzeyden başladığımız 10 m. genişliğindeki sondaj açmasının güneye doğru uzunluğu 100  metreye ulaşmıştır. 2010-2014 yıllarında KD sektörünün stratigrafisi büyük ölçüde belirlenmiş durumdadır. Birinci dönem kazılarında ortaya çıkarılmış olan kazı alanları, 2014 yılında yeniden düzenlenmiştir.” ESKİYAPAR HAKKINDA TEKNİK BİLGİLER Eskiyapar hakkında kazı çalışmalarının yapıldığı alanla ilgili teknik bilgiler veren Sipahi, şu açıklamalarda bulundu: “Eskiyapar ovadan yüksekliği fazla olmayan tipik bir Orta Anadolu höyüğüdür. En yüksek noktasının kot değeri 960m olup yoldan yüksekliği ise 12 m’dir. Doğu-Batı yönünde 280m, Kuzey-Güney yönünde ise 320 m’dir. Ankara ve Çorum Müzeleri tarafından sürdürülen kazılar sırasında höyüğün stratigrafisi genel hatlarıyla belirlenmiştir. Ancak bu çalışmalar höyüğün üzerindeki köy yerleşimi nedeniyle kısıtlı alanlarda sürdürülebilmiştir. Söz konusu çalışmalarda Eski Tunç Çağı’ndan itibaren günümüze kadar kesintisiz yerleşim sıralaması belirlenmiştir.” 1964 YILINDA KEŞFEDİLDİ Sipahi, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “W.Orthmann 1964 yılında höyükte bulduğu bir parçaya dayanarak Kalkolitik Çağ’ın varlığını vurgulamıştır. Kazılar sırasında Eski Tunç Çağı, Hitit’in tüm safhaları, Demir Çağı tabakaları tespit edilmiştir. 2014 kazısı itibariyle KD sektöründe 7 seviye netleşmiştir. Bunlardan en alttaki 7 seviye Eski Tunç Çağı’nın son safhasına; 6. seviye M.Ö. II. bin yıla geçiş ve ilk aşamalarına; 5, 4 ve 3, Eski Hitit Çağı’na; 2. seviye Orta Hitit Çağı’na; 1. seviye ise Demir Çağı’na aittir. Bu kesimde Hitit İmparatorluk Çağı seviyesi büyük ölçüde tahrip olmuş durumdadır. Bu sıralama höyüğün her yerinde aynı değildir. Devam eden kazıların sonuçlarına göre genel ve kalıcı bir stratigrafi açıklanacaktır.” HAYVAN KALINTILARI VE ANLAMI 2017 yılında yapılan kazılar esnasında doğu-batı yönlü bir duvara rastladıklarını söyleyen Sipahi, “Duvar basit bir duvar gibi gözükse de 2018 çalışmalarında daha detaylı incelenecek. 2017 kazı çalışmalarında ayrıca çeşitli materyallere de ulaştık. Ulaştığımız 2 tane banyo kübleri de bunlardan birisi. Banyo küblerinin bir tanesinde ise bizi şaşırtan bir buluntuya rastladık. Bir büyük baş hayvanın dörtte biri kesilerek içine konmuş. Bunun yanı sıra bir küçükbaş keçi ve kemiklerinin incelenmesine ise hala devam ediliyor. Yani buradaki bulgularla bir kurban töreni yapıldığına dair bir kanıya ulaşmak da çok olası” dedi. KURBAN KÜLTÜRÜ Hitit törenlerinde hayvanlarının kurban edilmesi ve Hititlerdeki kurban kültürü hakkında konuşan Sipahi ulaştıkları bulgularla ilgili şunları kaydetti: “2013 yılında yine bir banyo kübüne rastlamıştık. İçerisinde ise boğa kemikleri, boğanın çeşitli parçalarını tespit etmiştik. O zaman oradaki mekanın bir oda olabileceği ihtimali üzerine konuşuyorduk. Bugün ise artık oranın gerçekten bir oda olabileceği fikrine kavuşmuş bulunuyoruz.” KAZIDA ULAŞILAN PARÇALAR Sipahi, çalışılan odanın içinden dağılmış, parçalanmış seramiklerin yüzeye çıktığını belirterek, “Bir testiye de rastladık kazı sırasında. Bizi en etkileyen parça ise kabartmalı kap parçası. 20 santime yakın büyüklüğü olan saz çalan figür ise bir diğer önemli parçalardan. Başı sola dönük ve saçları omzunun üzerinde olan bir parça. İlginç nokta ise üzerinde gömleğinin olmaması. Sazın ise 4 tane ses deliği var. Ses delikleri artık kullanılan bir şey değil. Çorumlu Turabi’den bu konuyla ilgili görüş aldığımızda kendisi bize sazda deliklerin olmasının nedenin sesin kitleye daha çok yayılmasını sağlamak için olduğunu söyledi” diye konuştu. (Türkan ÇATAL YILDIZ)    

Editör: TE Bilisim