İşitme Engelli Ablama hızla çarpıp kaçan araç tek başına sorumlu değil” 10- 16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’nda bugün İşitme ve Konuşma Engelli Fatoş Serin’le bir araya geldik. Bir belediyede temizlik sorumlusu olan Serin’le, İşitme ve Konuşma Engellilerin toplumsal uyumu, sosyalleşmeleri ve başlıca karşı karşıya kaldıkları sorunları konuştuk. Not defteri ve kalemleri elimize alıp karşılıklı yazışarak iletişim kurduğumuz Serin, dudak okumasıyla kolaylıkla anlıyor anlatılanları. Bana işaret dilinde selamlaşmak, teşekkür etmek, özür dilemek gibi belli başlı kelimeleri de öğreten Serin’le engelleri kaldırıyoruz. Kaynaştırma eğitimiyle liseyi bitiren Serin, bir çocuk annesi. Uzun yıllardan beri belediyede çalışıyor. Yakında Almanya’ya gezmek için gideceğini anlatan Serin, yolculuklarında keyfin yanı sıra ona yardımcı olmak isteyen insanların ön yargılarını anlatıyor. “İNSANLARIN ÖN YARGILARIYLA KARŞILAŞIYORUM” “Yolculuk yapmayı çok seviyorum. Türkiye’de birçok geziye katıldım. Gerek işitme engelli arkadaşlarımla gerekse farklı turlarla çok yolculuk yaptım. Şimdi vize işlemlerim tamamlanmak üzere Almanya’ya gideceğim 10 günlüğüne, çok heyecanlıyım. Fakat uzun yolculuklarımda da sokakta gündelik koşuşturmalarda da işitme engelli olduğumu fark eden insanların ön yargılarıyla karşılaşıyorum. Bu ön yargılar bazen acıyan bakışlarla yardımcı olmaya çalışan çabaya dönüşüyor ki bu aşırı çaba rahatsız edici… Bazen de tek başıma sokakta, yollarda nasıl olabildiğimin sorgusu oluyor. Ben, çocuk yaşlarımdan itibaren duyabilen, konuşabilen insanlar gibi öz bakımımdan, seçimlerime kadar birçok sorumluluğu tek başıma üstlendim. Ailem ilkokula kadar benim için endişeliydi ama okulda çok başarılı ve dışa dönük bir öğrenci olmamdandır belki onların ve çevremde beni tanıyan herkesin güvenini kazandım. En önemlisiyse kendi güvenim. ” “TRAFİK HER YAYA İÇİN BİR PROBLEM” Engel olanın sesleri duymaması ve konuşamaması olmadığını vurgulayan Serin, sokakta ve yaşamın her alanında tüm sistemin tekdüze bir yapıya hizmet etmesi olduğunu söyledi. “İşe giderken genelde yürümeyi tercih ediyorum. Yürürken en büyük problem elbette hızla arkadan, sağdan soldan gelen araçlar oluyor. Korna ya da araçların geliş seslerini duymadığım için çok dikkatli yürüyorum. Ya da bir toplu taşım aracında karşılaşılan herhangi bir sorun karşısında, arkadan seslen birisi, ya da son durak çağrısı gibi durumlarda da her şeyi kontrol ederek yolculuk yapıyorum. Fakat bu dikkat ve özenim beni rahatsız etmediği gibi çok sonradan fark ettiğim bir şey var. Trafik her yaya için bir problem, özellikle topuklu ayakkabı giyen kadınlar için. Ve sokaktaki birçok karşılaştığım şeylere baktığımda artık engel olanın kulaklarımın işitmemesi ya da dilimin suskun olması değil tüm kentin ve sistemin “normal” dedikleri hatta erkekler için tek tip bir yapıyla kurulmuş olduğunu düşünüyorum.” “HER ŞEY ÇOK HIZLI” Kendisinden iki yaş büyük ablasını yıllar önce trafik kazasında kaybettiğini söyleyen Serin, trafiğe ve hızla ilerleyen her şeye bir parça öfkesini anlatıyor. “Görme engelli arkadaşlarımız için yapılan kılavuz yolları sokakta hızla ilerleyen insanların deformasyonuna uğruyor. Ya da bedensel engelli insanlar için her şey çok fazla hareketli ve hızlı akıyor. Kimsenin bir an sakinliğe ve birbirine bakmaya vakti yok. Bu da toplumca bir kabalık yaratıyor. Ben ilkokuldayken ablamı trafik kazasında kaybettim. O da işitme ve konuşma biraz da zihin engelliydi. Ona hızla çarpıp kaçan aracın artık tek başına sorumlu olduğunu düşünmüyorum. Bu sorumsuzluğu yaratan bu zamana özgü bir çaba var.” Notlarımızı bir yana bırakıp bizimle paylaştıkları için işaret diliyle teşekkür ettiğim Serin, telaşla bir şeyler eklemek istediğini söyleyerek şunları not düştü: “Yaşamı, insanları özellikle kedileri ve de Oğlum Efe’yi çok seviyorum. Gazetenize ve size ben teşekkür ederim.” Atlas YANAR
Editör: TE Bilisim