Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (İPCC) 11 Nisan 2014 tarihli 5.raporunun ( İklim Değişikliği 2014: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık Raporu ) başyazarlarından Prof. Dr. John Morton raporla ilgili şunları söyledi: iklim değişikliği, tarımsal ürün verimlerini, gıda güvenliğini/ gıda güvencesini, kırsal geçim kaynaklarını küresel ve yerel ölçeklerde tehdit ediyor. Bu raporda; iklim değişikliğinin etkisi ile su kaynaklarının azalacağı, tarımsal verimliliklerin düşeceği, gıda fiyatlarında dünya genelinde yüzde 85’e varan artış gerçekleşeceği öngörülüyor. Bu olumsuzluklardan en fazla etkilenecek toplumsal grupların başında yoksullar; siyasal, sosyal ve ekonomik olarak dışlanmış sosyal katmanlar, kadınlar ve çocukların olduğu vurgulandı ( iklim ağı ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen toplantı).* İklim değişikliğinin 21.yüzyılın en büyük sosyal adaletsizlik kaynaklarından biri olması bekleniyor. Hükümetlerin, bu raporda ortaya konulan politika önerilerini dikkatle değerlendirip uygulamaya koymaları gerektiği belirtiliyor. Raporda, son zamanlarda görülen sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller, siklonlar (rüzgarların oluşturduğu kuvvetli fırtınalar), kontrol edilemeyen yangınlar, ekosistemlerde değişim, gıda ve suya erişebilirliğin azalması, altyapı ve yerleşim yerlerinde zararlar, hastalık ve ölümlerdeki artışlar, zihinsel hastalıklar ve  insan refahının olumsuz etkilendiği ortaya konuluyor. İklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılganlık  ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Altyapı, doğal kaynaklar ve yaşam alanlarının iklim değişikliğine karşı uyumu tehlikeye giriyor. Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, tüm ülkelerde iklim değişikliğinin etkileri ve iklim değişikliğine ilişkin sektörel hazırlıkların eksikliği arasında tutarlı bir ilişki vardır. Rapora göre, iklim değişikliğinin gelecekte en az yüzde 95 olasılıkla görülmesi beklenen etkileri şunlardır:
  • Kasırga, sel, deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak küçük ada devletleri ile küçük adalar ve kıyı bölgelerinde ölüm, yaralanma ve yerleşim yerlerinin zarar görme riski,
  • Karasal bazı bölgelerde ani sellere bağlı olarak yerleşim yerlerinin zarar görmesi, şehirlerde yaşayan nüfusun ciddi hastalık tehlikeleriyle karşı karşıya kalması riski,
  • Aşırı hava olaylarına bağlı olarak, altyapı sistemlerinin büyük ölçüde zarar görmesi ve/veya ortadan kalkması nedeniyle, elektrik ve su sağlanması ile sağlık ve acil yardım hizmetlerinin düzenli sürdürülememesinden kaynaklanan riskler,
  • Sıcak hava dalgalarının oluşacağı dönemlerde kentsel ve kırsal alanlarda, dışarıda çalışanlar ile kentli nüfusun kırılgan kesimlerinde ( yaşlılar, solunum zorluğu çekenler, vb..) ölüm ve hastalık oranlarının artması riski, sıcaklık artışı, kuraklık, seller ve yağış rejimindeki değişiklik ve aşırılıklara bağlı olarak, özellikle yoksul kesimler için gıda sağlanması sisteminin işlemez duruma gelmesi ve gıda güvenliğinin/ gıda güvencesinin  tehlikeye girmesi riski,
  • İçme ve kullanma suyuna yetersiz erişim ve tarımsal üretimde düşüşe bağlı olarak, özellikle yarı kurak bölgelerde yaşayan küçük çiftçi ve köylülerin geçim kaynaklarının azalma riski,
  • Özellikle, tropik ve kuzey kutup bölgelerinde biyolojik çeşitliliğinin yok olma riski,
  • Karasal ve tatlı su eko sistemleri ile bu alanlarda yaşayan insanların yararlandıkları biyolojik çeşitliliğin yok olması riski,
Küresel ısınmanın artışı küresel iklim değişikliğini tetikler. Örneğin, karbondioksit atmosferde katlanılabilir 350ppm seviyesini bugün itibariyle çok aşmıştır. Nisan 2018 itibariyle karbondioksit emisyonu 411 ppm olmuştur ( Dünya Gazetesi).* Türkiye’de sera gazlarının temel kaynağı ortalama yüzde 90 gibi yüksek bir oranda yakılarak enerjiye dönüştürülen fosil yakıtların kullanıldığı elektrik, sanayi, ulaştırma sektörlerinin neden olduğu emisyon hacmi son 20 yılda ortalama yüzde 201 – 4 oranında artmıştır ( Ulusal Sera Gazı Emisyon Envanteri Raporu).*
Editör: TE Bilisim