8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, Güçlü Anadolu Gazetesi olarak, çalışan kadınları dinledik. Çalışan ve üreten kadın olmanın, getirilerini anlatan kadınlar, çalışma hayatlarını paylaştılar. “MODELLERİMİ KENDİM TASARLIYORUM” Ulus Pazarından Güllü Hanım: ‘’3-4 senedir bu işi yapıyorum. Kendim takı tasarımı kursuna gittim. 70 yaşındayım ve öğrendiğim takıları bu şekilde hazırlayıp satıyorum. Kursa 10 sene önce gittim. Daha sonra ufak ufak yapmaya başladım. Evde oturuyordum. Şöyle bir düşündüm, iş yok güç yok, torunlar büyüdü, evde oturup ne yapacağım dedim. Arkadaşlarım kursa yazılacaklarını söylediler. Ben de katıldım aralarına ve başladım kursa. İşler biraz durgun ama çalışmak ve üretmek çok güzel. Tabi bunun bir de tüketilmesi gerekiyor. Üretiyoruz ama tüketilmesi de lazım’’ şeklinde konuştu. El işi ürünlerinin tamamen kendi tasarımları olduğunu belirten Güllü Hanım, ‘’Modellerini kendim belirliyorum ve kendim tasarlıyorum. İnternetten, dergilerden fikir alıyorum. Pazardaki arkadaşlarla fikir alışverişi yapıyoruz. Onlara soruyorum, izin istiyorum, onlar benden istiyor. Kadınlar arasında bir dayanışma var. Birbirimize yardımcı oluyoruz. Bütün kadınlara çalışmalarını ve üretici olmalarını tavsiye ediyorum. Kendi ayakları üstünde dursunlar’’ dedi. “YEMEK YAPMAYI BABAM ÖĞRETTİ BANA” Nefise’nin yeri Çerkes Mantı Evi’nin kurucusu Hafize Aytemur: ‘’2 yıldır burayı işletiyorum. Mütevazi olamayacağım, yemek yapma konusunda herkes elimin çok lezzetli olduğunu söylüyor. Böyle bir işe gireceğim hiç aklıma gelmezdi. Kendim aslında dikiş, nakış hocasıyım. O işle uğraşıyordum. Kendimi bildim bileli çalışıyorum. 13 yaşından beri yemek yapıyorum. İlk yemek yapmayı babam öğretti bana. Babam özellikle kız çocuklarının okuması ve kadınların kendi ayakları üzerinde durması konusunda hep destek olan bir insandı. 20 yaşından beri de çalışma hayatının içindeyim. Yemek yapmamı ve yemeklerimin lezzetli olduğunu çevrem söylemeye başladı. Kendi yerini açmak istemez misin dediler. Bu yaştan sonra nasıl olacak, gençken yapılacaktı bu işler diye düşünüyordum. Sonra çok ani bir kararla bu işi yapmayı, kendi işletmemi kurmaya karar verdim. Şu anda da işlerim çok güzel gidiyor. Ankaralıların da ilgisini çekti. Hayatım çok hareketli geçti. Şu anda da işimle çok mutluyum. Bütün kadınlara çalışmalarını öneriyorum. Çünkü hayatın ne getireceği ne götüreceği gerçekten belli olmuyor. Kadının kendi ayaklarının üstünde durması çok önemlidir. Evde oturunca insan bir şey kazanmıyor. Üretimin içinde olmak en güzelidir.. Ben de bütün kadınlara çalışma hayatının içinde olmalarını tavsiye ediyorum’’ diye konuştu.   “ÇALIŞMA HAYATININ İÇİNDE OLMAYI ÖNERİYORUM’’ Melahat Yavuz: ‘’20 yıldır bu pazarda, bu tezgah kuruluyor. Ben de son 3 senedir eşime yardım ediyorum. Bu sene işler biraz durgun. Havalar soğuk olunca bizim işlerimiz genelde durgunlaşıyor. Bahar ve yazın gelmesiyle, pazarda, hareketlilik biraz daha artıyor. Geçen sene işler çok daha iyiydi. Bu sene, geçen seneye oranla, işler, yarı yarıya düştü. Çalışmak çok güzel, evde oturup, televizyon izleyip, oturmaktansa, burada çalışmak çok daha iyi. Burada sürekli insanlarla iletişim halindeyim, sohbet ediyoruz. Örneğin bir müşterim 2-3 defa geldikten sonra arkadaş oluyoruz. Çalışma hayatının içinde olmayı öneriyorum’’ dedi. ‘’OTURAN KADINLARA ŞUNU DEMEK İSTİYORUM BOŞ DURMAYIN’’ Gülten Kedik: ‘’ 13 - 14 yıldır el örgüsü patik, yelek, bebek elbisesi, hırka, lif ve şal yapıyorum. Sattığım ürünlerle hem ev geçindirip hem de bir üniversite öğrencisi okutuyorum. 8 yaşımdan beri örgü örüyorum anneannem öğretti. İlerde ekmek paran olur demişti haklıymış. Düzenli bir işte çalışamıyorum hem çalışma saatleri uzun hem de şeker hastasıyım dayanamıyorum. Evde örüyorum satıyorum çok şükür. Evde boş kaldığımda 10- 12 saat örgü örüyorum, diğer günlerde 4- 5 saat pazara çıkıyorum. Bebek patikleri küçük olmasına rağmen çok zahmetli günde 3 tane patik anca örebiliyorum. Günde 1 tane bebek yeleği anca örüyorum. İpini kaliteli kullanırsan el örgüsüne talep çok, günlük kazancımız hiç belli olmuyor bazen hiç kazanmıyorsun bazen 100 lira kazanıyorsun. Örneklerimi internetten alıyorum. Mesela şimdi yaz geliyor bayan ayakkabıları örüyorum bir sürü sipariş aldım bire bir aynısını örüp teslim ediyorum. Evde oturan kadınlara şunu demek istiyorum boş durmayın, kocanızın eline bakmayın. Kadınlar isterse ayakta kalabilir, eşimi 15 yıl önce kaybettim 18 yaşında bir oğlum var Kırıkkale Üniversitesi’nde Elektrik-Elektronik Mühendisliği okuyor’’ dedi.   “HASTAYIM AMA GÜNDE 5 SAATTEN FAZLA UYUYAMAM” Seher Polat, 67 yaşında 44 yıldır el örgüsü ürünler satarak geçimini sağlıyor. Polat: ‘’Bir kadın vardı o Almanya’ya örgü ördürüyordu. Bize arabayla çuvallarla ipi getiriyordu kapının önüne döküyordu. Bende bütün komşulara mahalleye dağıtıyordum, ördürüyordum. Daha sonra paralarını veriyordum, Tabi ben de kızlarım da gece 2’ye kadar örgü örüyorduk. Ben modellerini çıkartıyordum kızlar isimlerini veriyordu. Bir sürü model çıkartıyordum kafamdan. Kadına teslim ediyordum o da bana toplu para veriyordu. 4 tane çocuğum var yaptıklarımı satarak hepsini evlendirdim, çeyizlerini aldım. Daha sonrada pazarcılığa başladım 17 yıldır da pazarcılık yapıyorum. Şirketin diktiği oyaları beğenmediğini söyleyen Polat, “bunları kendim dikiyorum, şirket güzel yapmıyor, kendim makine aldım onunla yapıyorum. Eskiden ayak makinası kullanıyordum ama artık yaşlandım ayaklarım çok kötü oldu elektrikli makina aldım onunla gece 2’ye kadar dikiyorum. Sabah mesela gelmeden 17 tane yemeni ütüledim. Dantel işi yapıyordum, kazaklar yapıyordum. Güzel bir oya yapsam 2 günde yaparım, geniş model olursa mesela 4 güne yapıyorum. 67 yaşındayım yaşlıyım, hastayım ama günde 5 saatten fazla uyuyamam. Sipariş üzerine de örgü örüyorum. Tezgahımı kendim diziyorum, ben ince çalışırım 1 saate dizerim’’ şeklinde konuştu. ‘’YAZ KIŞ BURADA EKMEĞİMİZİN PEŞİNDEYİZ’’ Zeliha Akbaş: “5 yıldır pazarda çalışıyorum hazır da satıyorum ama genelde el emeğimi çıkarıyorum tezgaha. Pazarcılık çok zor, Ankara’nın kışı çok ağır oluyor. Yazın hadi neyse üzerimize su döküyoruz, serinliyoruz ama kış çok zor oluyor bizim için. Eksi on derecede pazardaydık kışın. İşlerimiz günden güne değişiyor, kısmet işi biraz aslında. Ben 53 yaşındayım, trafik kazasından dolayı felç geçirdim. Sağ kolum tutmuyordu ama yaz kış burada ekmeğimizin peşindeyiz’’ diye konuştu. Fatma Karakuş, “Ben tezgahta çoğunlukla evde yaptıklarımı satıyorum. Bulgur, yarma, erişte, gözleme, bazlama, patik… Ben şeker tansiyon kalp hastasıyım elbet kolay değil sokakta çalışmak ama mecbursun. 73 yaşındayım. Ben çalışmayı seviyorum, kimseye yük olmak istemiyorum sabah 7 akşam 7 pazardayım. Ticari taksiyle gelip gidiyorum. Evde yaptıklarımı satacağım güne göre belirliyorum, fazla yaparsam ertesi güne satamam onları ama bu da üründen ürüne değişiyor. Bazlama ve gözleme günlük ama erişte kuru olduğu için daha uzun gidiyor. Ürünlerimiz genellikle günlük öyle de olmak zorunda çünkü Çankaya Belediyesi gelip denetliyor bizi. Onun için satabileceğim kadar getiriyorum. Belediyemizden çok memnunuz, Allah razı olsun belediyeden” dedi. Atlas YANAR, Zeynep NAMLI, Rozita Merve HAMİDİ