Mustafa Aktaş 17 senedir müzik aletleri üretiyor. Aktaş'ın yaptığı müzik aletleri arasında zurna, mey, balaban, davul, kaval, ney ve kemane yer alıyor. Kültür Bakanlığı enstrüman çalgı yapım bölümü sanatçısı Mustafa Aktaş ile bir müzik aletinin nasıl ortaya çıktığını konuştuk. AKTAŞ: ÜRÜNLERİMİN HEPSİ EL İŞİ ENSTRÜMANLAR Küçük yaşta babasının torna atölyesinde çalıştığını söyleyen Aktaş, ‘’Babadan öğrendim bu mesleği. 2000 yılından beri müzik aleti yapıyorum. Profesyonel anlamda işimi biraz daha ilerlettim. Kültür Bakanlığı enstrüman çalgı yapım bölümü sanatçısı oldum. Şu anda Kültür Bakanlığı’nın birçok sanatçısına, konservatuvar öğrencilerine, Ankara ve İstanbul devlet sanatçılarının birçoğuna enstrümanlarını ben yapıyorum. Bunun dışında, yurtdışına, Avrupa’ya, Kanada’ya da enstrüman yaparak gönderiyorum’’ dedi. Birçok yerden sipariş aldığını ve üretimlerin tamamının kendine ait olduğunu belirten Aktaş, şöyle devam etti, ‘’Ürünlerimin hepsi el işi enstrümanlar. Kendi ürettiğim, davul, keman, zurna, kaval, mey, ney hepsini el işi olarak yapıyorum. Türkiye’nin bütün yörelerinin zurnalarının üretimi benim elimden geçiyor. Bunun dışında, ülke sınırlarının dışına çıktığımızda, örneğin Selanik yöresinin zurnalarını veya diğer müzik enstrümanlarını şu anda ben yapıyorum.’’ ‘’HER BİRİNİN ÇIKARDIĞI FARKLI BİR TON VARDIR’’ Bir müzik aletinin ortaya çıkış aşamalarını sıralayan Aktaş, ‘’Malzeme olarak ahşap kullanıyorum. Genellikle üflemeli enstrümanların üretiminde, erik, kayısı ağaçları ham malzeme olarak kullanılıyor. Bunların dışında bir de tropik iklim ağaçları vardır. Mesela Afrika zeytin ağacı, abanoz, black wood gibi birçok ağaç müzik aletlerinin yapımında kullanılıyor. Türkiye’de, yani bizim ülkemizde yoğun olarak tercih edilen, iyi tınıyı, doğru tınıyı veren ağaçlar arasında erik, kayısı ve kiraz ağacı vardır’’ şeklinde konuştu. Müzik aletlerinin, geçmişten günümüze, yörelere göre çıkardıkları seslerin farklılaştığını anlatan Aktaş, ‘’Müzik aletlerinin, her birinin çıkardığı farklı bir ton vardır. Bunu farklı aletler için söylemiyorum. Örneğin bir zurnanın farklı tonlar çıkaran, daha değişik tınıları barındıran birçok çeşidi vardır. Yörelere ve bölgelere göre şekillenen ve oranın sesi olarak akıllarda kalan zurnaların, çıkardığı seslerde de değişiklikler oluyor. Kısacası yörelere göre zurnanın sesi de değişir. Sivas zurnasının sesi farklıdır, Gümüşhane, Bayburt, Sinop, Kastamonu yörelerinin zurnalarının tınısı farklıdır. Ben bu ayarı, akortlarını düzenledikten sonra seslerini kontrol ederek yapıyorum’’ dedi. ‘’BU TINILARI BULABİLMEK İÇİN 17 SENEDİR UĞRAŞIYORUM’’ Mesleğin kendisinde bir tutku haline geldiğine değinen Aktaş, 17 yıldır bu işi severek yaptığını söyledi ve, ‘’Bu el yapımı müzik aletlerinin, mağazalarda satılan ve envayi çeşidi bulunan ürünlerden farkları var. Bu enstrümanların, dizaynından, çıkardıkları seslere, düzenlenen akortlarına kadar her şeylerini kendim ayarlıyorum. Sağlıklı bir enstrüman ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Mesela, bana diyorlar ki söğüt, kavak ağacından bir alet yap getir diyorlar. Bunun özel isteğinde bulunanlar da var kısacası. Hazır müzik aletleri, olabildiğince ucuza mal edilip, pahalıya satılmaya çalışılıyor. Biz bu fiyatlara profesyonel enstrüman üretmeye çalışıyoruz. Müzik aletlerinde tını dediğimiz olay çok önemli. Ben bu tınılar bulabilmek için 2000 yılından beri, yani yaklaşık 17 senedir uğraşıyorum’’ dedi. ROZİTA MERVE HAMİDİ

Editör: TE Bilisim