Günümüzde toplumsal bir sorun olarak çözüm bekleyen madde kullanımının ilkokul çağındaki çocuklara kadar inmesi, tehlikenin geldiği boyutları gözler önüne seriyor. Psikolog Furkan Bardak, özellikle ergenlik dönemindeki bireylerin  bu dönemin getirmiş olduğu biyolojik farklılıklar nedeni ile önemli bir risk grubu olduğunun altını çizerek madde kullanımının en sık 15-25 yaş arasında görüldüğünü kaydetti. Bardak, aileleri ve gençleri bağımlılık riski durumunda veya bağımlılık karşısında nasıl davranılması gerektiği konusunda da uyardı. Araştırmalara ve Birleşmiş Milletler 2018 raporuna göre dünyada 31 milyon insan uyuşturucu madde bağımlısı. Madde bağımlılığının zararları ve toplumda yarattığı etkileri konuşmak adına bir araya geldiğimiz Psikolog Furkan Bardak ile madde kullanımının sosyolojik ve psikolojik bağlamda olumsuz etkilerini ve çözüm önerilerini ele aldık. Uyuşturucu madde bağımlılığı nedir? Madde bağımlılığının farklı tanımları yapılabilir. Fakat en basit anlamı ile  madde bağımlılığı, bir kişinin kendisine zarar veren uyuşturucu bir maddeyi kullanması sonucunda fiziksel, psikolojik ve toplumsal anlamda zarar görmesine rağmen maddeyi kullanmaya devam etme davranışıdır. Madde bağımlılığını anlamada önemli iki kavram “tolerans” ve “yoksunluktur”: Diyelim ki kişi herhangi bir madde kullanıyor ve kullandığı maddenin dozu  yetmiyor; bu durumda istediği etkiye ulaşmak için kullandığı maddenin dozunu artırıyor. İşte bu durum maddeye karşı geliştirilen tolerans olarak adlandırılır. Madde kullanan bir kişinin maddeden yoksun olduğunda ortaya çıkan terleme, gerginlik, titreme gibi fizyolojik belirtilere ise yoksunluk belirtileri deriz. Bu iki kavram madde bağımlılığında çok temeldir. ‘’MADDE KULLANIMININ EN SIK OLDUĞU YAŞ GRUBU 15-25 ARASI’’    Araştırmalara göre madde kullanımı en çok kaç yaş aralığında görülüyor? Bununla alakalı olarak gerçekleştirmiş olduğunuz sosyolojik tespitleriniz nelerdir? Son üç yılda ülkemizde ve dünyada yapılan araştırmaları incelediğimizde elde ettiğimiz sonuçlara göre madde kullanımının en sık olduğu yaş grubunun 15-25 arası olduğunu gözlemliyoruz.Bu yaş grubunun ülkemizde lise ve üniversite seviyesinde olduğunu ve madde kullanan akran grupları ile doğrudan etkileşim halinde olmaları, özellikle ergenlik dönemi içerisinde yeni heyecan ve farklılıklar arama ihtiyacı, kimlik arayışı ve bağlanma ihtiyacı, merak duygusu, üniversite hayatı ile farklı şehir ve yaşam koşullarının ortaya çıkması, yine üniversite grubu için aileden uzak kontrolün az olduğu ortamların oluşması gibi unsurlar bu yaş grubunu risk haline getiriyor. Özellikle ergenlik dönemindeki bireyler bu dönemin getirmiş olduğu biyolojik farklılıklar nedeni ile önemli bir risk grubudur. Bu yaş grubundaki bireylerin karar verme, muhakeme edebilme, problem çözme, planlama yapma ve kontrol etme gibi işlevlerin yürütüldüğü beyinlerinin ön kısımları (frontal korteks) henüz tam anlamı ile gelişmemiştir. Bu sebepten dolayı doğrudan heyecan ve zevk arama ihtiyacı ile maddeye yönelebiliyorlar. Sosyo-ekonomik olarak baktığımızda, erkeklerin kadınlara oranla daha fazla madde kullandığını görüyoruz. Bunun ötesinde kişinin varlıklı veya yoksul olması madde kullanımında önemli bir unsur değil, varlıklı kişiler daha fazla mutlu olmak veya haz almak için, yoksul kişiler de var olan duygusal boşluklarını gidermek, sorunlarını unutmak veya başa çıkma gibi sebepler ile madde kullanabiliyorlar. Bazı toplumsal çalışmalarda madde kullanımının 9-10 yaşlarına kadar düştüğü sonuçları da görmekteyiz. ‘’BİREYSEL OLARAK HEPİMİZ SUÇLUYUZ’’ Hangi kişiler risk altında? Aslında baktığımızda ülkemizde veya dünyada yaşayan herkes risk altında. Hepimiz bir gün madde kullanma riski ile karşılaşabiliriz. Burada önemli olan, risk yaratan durumları ortadan kaldırmaktır. Siz veya ben neden madde kullanmıyoruz? Çünkü en temelde maddeye ve madde kullanımının zararlarına karşı bilinçliyiz. Yaşadığımız hayatı madde kullanarak mahvetmek istemiyoruz.  Sağlığımıza önem vermek, toplumda saygı görmek, kişisel hayatımızda ve kariyerimizde başarılı olmak, bizi seven insanları (ailemiz, arkadaşlarımız vb.) üzmemek gibi bazı önemli gerekçelerden dolayı madde kullanmıyoruz. Bu açıdan baktığımızda bunların önemini kavrayamamış veya bu konuda yeteri kadar bilinçlenmemiş ve bilgilendirilmemiş kişiler risk grubu içerisinde değerlendirilebilir.  Bunların ötesinde yapılan bilimsel çalışmalara baktığımızda yalnızlık çekenler, ailesi, arkadaşları veya çevresindeki insanlardan yeteri kadar sosyal destek alamayanlar, medyanın (yazılı, görsel ve dijital) veya madde kullanan akran gruplarının etkisinde kalanlar (burada özellikle ortaokul,  lise ve üniversite  seviyesindeki öğrenciler) ,toplumsal anlamda dışlanma ve ya damgalanma gibi etkenler ile karşı karşıya kalanlar, özellikle ergen yaş gruplarında bazı fizyolojik ve psikolojik değişikliklerin etkisinde olanlar, bazı psikopatolojik rahatsızlıkları olanlar yani hastalığın getirmiş olduğu yük ile mücadele edemeyenler, aşırı derecede hedonik (zevk odaklı) olup merak edenler risk grubu içerisinde.Bir başka gözlemim; çevresel ve ya kentsel organizasyonların zayıf olduğu ortamlarda yaşayan kişiler de önemli bir risk altında. Özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyük ve çok nüfuslu şehirlerimizin bazı bölgeleri insanların giremeyeceği şekilde. Bunun önemli bir risk olduğunu düşünüyorum. Çünkü şehirlerimizin bazı sokakları ve caddeleri özellikle günün bazı saatlerinde inanın çok büyük tehlike arz ediyor. Bunun bence önemli bir nedeni kentsel veya çevresel olarak yeteri kadar bakım yapılmamış veya dönüştürülmemiş olmasıdır. Çünkü madde kullanan kişiler için insanlardan uzak ve yalnız kalabilecekleri, diğer insanların girmek istemeyeceği veya giremeyeceği; yeteri kadar ışıklandırılmamış karanlık yerler, peyzaj açısından yoksun ve izole alanlar, yıkılmış veya harap olmuş evler tercih sebebi oluyor ve bu da riski giderek artırıyor.   Madde kullanımı şüphesi duyulduğunda ne yapılmalı veya tam tersi ne yapılmamalı? Hangi davranışlardan kaçınılmalı? Bu soruyu bağımlılığı önlemek bağlamında cevaplamak iyi olabilir. Bağımlılıkta önemli bir konudur önleme veya riski azaltma. Çünkü bağımlılık bir beyin hastalığıdır ve kalıcı hasarlara sebebiyet verir. Bu açıdan değerlendirdiğimizde tedavi ederken harcadığınız zamanı önlemek için harcamaya tercih edebilirsiniz. Bunu şuradan anlayabiliriz ülkemizde birçok kurum ve kuruluş bağımlılığı önleme konusunda maddi ve manevi olarak çok fazla çabalıyor. Tabi ki tedavide önemli ama önlemek bence bir adım daha önde gibi. Bu açıdan ben biraz sosyolojik ve psikolojik bir önleme düşüncesi ortaya atabilirim. “Neden bağımlı oluruz?” sorusunun bir çok cevabı olabilir. Fakat bunlar arasında benim önemli gördüğüm kişinin sosyal ve duygusal boşluk, eksiklik veya yetersizlik yaşaması. Çünkü bağımlı olan insanlar kendilerinde olmayan veya eksik olan şeyleri uyuşturucu maddeler ile doldurmaya eğilimlidir.  Peki madde kullanımı şüphesi duyulduğunda ne yapmalıyız veya yapmamalıyız? Öncelikle madde kullanımı şüphenizi gidermelisiniz. Çünkü kişi kullanmıyor olabilir sizin vereceğiniz tepki ile güven kaybı ortaya çıkar, kişi kullanıyor  da olabilir yine vereceğiniz yanlış tepki kullanımı artırabilir. Onun için şüphelerinizi ortadan kaldırıp kullanımın olup olmadığını veya risk durumlarını anlamalısınız. Bunun için de bilinçlenmeniz, bir uzmana danışmanız ve bu konuda yardım almanız gerekiyor. Baktığımız zaman çoğu kişi bu konuda uzman değil yani bir bağımlılık riski durumunda veya bağımlılık karşısında nasıl davranılması gerektiğini bilmiyor. Bu aşamada bilinçlenmek, öğrenmek bence önemli bir ilk yardımdır. Onun için bu konuda çalışan uzmanlara danışıp kullanım şüphesine karşı önemli tedbirler almak veya mücadele etmek faydalı olabilir. Kullanım riski altındaki bir kişiye karşı tepkileriniz dışlayıcı, zarar verici, onur kırıcı veya psikolojik olarak zorlayıcı olursa onu korumuş olmuyorsunuz. Bu çok ciddi bir durumdur çünkü geri dönüşü olmayan durumlara sebebiyet verebilir. Bu konuda daha bilinçli daha dikkatli ve olabildiği kadar daha kucaklayıcı bir tavır ile hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun adımlarını veya yöntemlerini ülkemizde birçok kurum ve kuruluş ücretsiz eğitimler olarak veriyor. Özellikle bu konuda Yeşilay’ın çalışmalarını destekliyorum ve önem veriyorum. Bunun ötesinde Sağlık Bakanlığının, Milli Eğitim Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, sivil toplum kuruluşlarının, devletin diğer kamu organlarının çalışmalarının ve politikalarının takip edilmesinin değerli olduğunu düşünüyorum. Bu kurum ve kuruluşlar bağımlılık ile ilgili neler yaptıklarını internet aracılığı ile dijital ortamlardan duyuruyor. Teknoloji çağındayız ve bir çoğumuz bu kurumların neler yaptığını tek bir tıklama ile öğrenebilir.Öğrendiğinde ve yeteri kadar bilinçlendiğinizde benim tavsiyem bu öğrendiklerinizi uygulayabileceğiniz çalışma gruplarına veya ortamlarına katılmanız olacaktır. Bu konuda da birçok üniversite veya yukarıda saydığım kurumlar bununla ilgili çalışmalar gerçekleştiriyor. Onlara da iştirak etmeniz faydalı olacaktır. Birleşmiş Milletler 2018 raporuna göre ne yazık ki dünyada 31 milyon insan uyuşturucu madde bağımlısı. Bu insanların bağımlı olmasında bireysel olarak bizlerin de etkisi var tabii ki de. Biz uyuşturucu kullanan bireyler ile karşılaştığımızda onları toplumdan uzaklaştırılması gereken canlılarmış gibi görüyoruz, dışlıyoruz veya görmezden geliyoruz. Bireysel olarak hepimiz suçluyuz. ‘’TEDAVİ,SADECE HASTANEDE UZMANLAR EŞLİĞİNDE OLMUYOR, AYNI ZAMANDA YAKIN ÇEVRE DE TEDAVİNİN BİR PARÇASI’’      Madde kullanımında tedavi nasıl ilerliyor ve süreç nasıl işliyor? Ülkemizde madde bağımlılığının tedavisinde devlet hastaneleri, özel klinikler, üniversite hastaneleri etkin rol üstlenmektedir. Bunlar arasında en etkin kurum AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi)’lerdir. Bu merkezlerde madde kullanan kişilere bazı detokslar, psikoterapiler, grup terapileri ve ilaç tedavileri uygulanıyor. Ardından psikososyal destek sağlanarak tekrardan topluma kazandıracak çalışmalar yürütülüyor.  Tedavi aşamasında ilk olarak  madde kullanan kişinin tedavi olmaya istekli olması gerekmektedir. Tedavi olmak istemeyen ve zorla tedavi merkezlerine gönderilen kişilerin tekrardan maddeye başlama ihtimalleri çok yüksektir. Kişinin tedavi olmaya gönüllü olması gerekmekte, bundan sonraki süreçlerde kişinin maddeyle olan ilişkisi tam anlamı ile kesilir ve tedavi süreci başlamaktadır. Tedavi sürecinde maddenin kişiye verdiği fiziksel zararların giderilmesi, bunun ötesinde madde kullanan kişilerin problem çözme becerileri, iletişim becerileri, sosyal becerilerin de birtakım hasarlar da meydana geliyor. Tedavi sürecinde bu tarz becerilerin kazandırıldığı uygulama çalışmaları da gerçekleştiriliyor. Bu uygulama çalışmaları ile kişinin hem fizyolojik hem de psikolojik olarak güçlenmesi sağlanıyor. Tedavi aşamasında rehabilitasyon süreci de çok önemlidir. Tedavinin son aşamasını içerir.  Bu aşamada kişiye daha çok bireysel ve toplumsal açıdan güçlendirici destek sağlanır. Çünkü madde bağımlısı olan bir kişinin tedavi olduktan sonra tekrardan madde kullanma (relaps) oranı çok yüksektir. Tedavinin başarılı olması için bu sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor. Kişiye mesleki beceriler, problem çözme becerileri ve iletişim becerileri rehabilitasyon sürecinde uygulanan önemli aşamalardır. Tedavi sadece hastanede uzmanlar eşliğinde olmuyor, aynı zamanda aile, yakın akrabalar, arkadaşlar ve toplumun geneli de tedavinin bir parçası. Madde bağımlısı bir kişinin ailesi ve sevdiği insanlardan gördükleri sosyal ve duygusal destek tedavinin sürdürülebilirliği açısından çok önemlidir. Tedavi süreci tamamlanıp tekrardan topluma dönen bağımlı kişiye olan davranışlarda toplumumuz açısından çok değerlidir. Çünkü toplumsal damgalanma “bağımlı kişi, uyuşturucu kullanmış, bundan uzak durun” gibi söylemler madde bağımlısı olan kişiye büyük zararlar veriyor ve tekrardan madde kullanmasına neden olabiliyor. Tedavi aşaması gerçekten çok boyutlu bir süreçtir bunu sadece doktorlara, psikologlara, sosyal çalışmacılara ve diğer sağlık personeli sorumluluğuna vermek bence hiçbir zaman yeterli değildir. Hem toplumsal bilincimiz hem de devletin kamu kurum ve kuruluşlarının gerçekleştireceği tedavi politikaları çok önemlidir. Son olarak okurlarımıza herhangi bir mesajınız veya eklemek istedikleriniz var mıdır? Madde bağımlılığı toplumumuzda her açıdan önemli bir konu, hem bağımlılığın önlenmesinde hem de tedavisinde disiplinler ve kurumlar arası çalışmaların yürütülmesi gerektiği bilinmekte. Birçok içeriğe ve değişkene sahip olan madde bağımlılığı konusuna ben kendi bilgi birikimim ve deneyimlerim penceresinden değerlendirdim. Umarım burada konuştuklarımızın okurlara bir faydası olur. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)  

Editör: TE Bilisim