Eğitim sözcüğünün söz­lüklerde iki karşılığı var: Biri belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandır­ma, yetiştirme ve geliştirme işi. Diğeri de yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliş­tirmelerine katkıda bulunmak. Topluma yeni katılmış bireylere belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandır­mak, yetiştirmek ve geliştirme­lerini sağlamak örgün eğitimin görevi. İçinde yer aldıkları toplumların kültürlerine/yaşam biçimlerine uyum sağlamaları, toplum içinde saygın kişiler ola­bilmeleri için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları öğrenmelerine; kişiliklerini geliştirmelerine yar­dımcı olmak da aileden başlayan ve örgün eğitimle bütünlenen bir süreç. Eğitimin amacı da en geniş tanımı ile bireylere arzulanan davranış değişikliklerini kazan­dırmak. Birlikte, topluluklar halinde yaşamak zorunda olan insanların ilk çağlardan başlayarak sürdür­dükleri bir çaba eğitim. Örf, adet, inanç ve toplumsal kuralların do­ğumlarından başlayarak topluma katılan bireylere aşılanmasının nedeni de toplumların düzenini ve devamlılığını sağlamak. Okulların amacı da mevcut bilgi birikimini yeni kuşaklara aktararak toplumların gelişimi­ne katkıda bulunmak. Okullaş­manın geçmişi; Sümerlerde örgün eğitimin varlığından söz edebildiğimize göre yazının icadına kadar uzanan bir süreç. Fakat konunun uzmanı bilim insanları eğitimin tarihini, daha eski dönemler yerine MÖ 4-3. yüzyıl ile MS 3-4. yüzyılları kapsayan Antik dönemden başlatmaktan yana. Çünkü eğitim bu dönemde önemli bir tartışma konusu olarak ele alınmış. Doğu ve Batı’da uygar devletlerin eğitime yaklaşımları esas alınarak incelenmiş. Sokrat, Aristo, Eflatun başka olmak üzere birçok düşünür de eğitimin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği konusunda önemli düşünceler ileri sürmüş. Eğitimin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği, gelişmiş ülkelerde günümüzde de üzerinde düşünülüp tartışılan bir konu olmayı sürdürü­yor. Bertrand Russel, yakın geçmişte eğitimin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği üzerinde duran, toplumda yarışmacı düzeni körükleyerek sür­düren ve yarışmacı eğitim anlayışı­na karşı bireyi önceleyen bir öncü. Eğitim ile ilgili görüşünü şöyle sıralamış:  

  1. Hiçbir şeyden hiçbir zaman emin olmayın.
  2. Ortada olan gerçekleri gizleyerek bir yere varacağınızı sanmayın, hakikat er ya da geç ortaya çıkacaktır.
  3. Başarılı olmak için asla düşünmenin önüne geçmeye çalışmayın.
  4. Farklı fikirler karşısında, bu fikirler en yakınınızdan geliyor bile olsa, bu fikirlere karşı otorite kurmaya değil argümanlar üretmeye çalışın. Çünkü otorite kurarak kazanılan zaferler aldatıcı ve geçicidir.
  5. Başkalarının kurmaya çalış­tığı otoriteleri hoş görmeyin, çünkü her zaman farklı otorite odakları var olacaktır.
  6. Zararlı olduğunu düşündüğü­nüz fikirleri güç yoluyla bastırmayı düşünmeyin, bunu fikirler zaten sizin yerinize yapacaktır.
  7. Sıra dışı fikirlerden kork­mayın, bugün genel kabul görmüş birçok fikir vaktiyle sıra dışı görü­lüyordu.
  8. Pasif tartışmalar yerine ente­lektüel düşüncenin hazzına varmaya çalışın, düşünceye değer verdiğiniz­de, düşüncelerle
  9. Doğrular sizin yararınıza olmasa dahi, her zaman dürüst olmaya azami ölçüde dikkat edin, hakikatin üstünü örtmek size daha fazla zarar verir.
  10. Sahte bir cennette yaşayan­ların mutluluğuna gıpta etmeyin, bunun gerçek mutluluk olduğuna sadece aptallar inanır.
Bu öneriler çağdaş bir eğitimi ön koşulları. Fakat gelişmiş kimi ülkelerde bile henüz tam anlamı ile benimsendiğini söylemek mümkün değil. Eğitimi “mış” gibi sürdüren az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de bu anlayıştan oldukça uzak. Bu ülkelerin çocuk ve gençlerinin çağın gerektirdiği bilgi birikimini edinmeleri kişiliklerini oluşturmaları bu istisnalar dışında çok zor.   Yapılandırmacı Eğitim Anlayışında Öğretmenin Rolleri Yapılandırmacı eğitim anlayışında öğretmenin rolleri değişmiştir. Özellikle geleneksel öğretme tarzına göre yetişen öğretmenlerin yukarıda ve­rilen rolleri terk etmeleri, yeni rolleri benim­semeleri gerekir. Bu yeni roller şunlar olabilir:
  1. Öğrencinin katılımını ve kabulünü öne çıkar­ma
  2. Öğrenci otonomisini destekleme ve onların farklı yönlerini görme
  3. Her öğrencinin kendi başına ve diğerleri ile etkinlik yapmasını teşvik etme, gerekli araç-gere- ci öğrencilerle bulma
  4. Öğrencilerin ön bilgilerini dikkate alarak yeni öğrenilecek bilgilerle ilişkilendirme, yani yeni bilgi­leri önceki bilgiler üzerine kurma
  5. Öğretim esnasında sınıflandır, çözümle, tah­min et, oluştur vb. eylem ifadelerini kullanma
  6. Öğrencilerin kavramlardan ne anladıklarını ve sorulara verdikleri cevapları açıklamalarını isteme
  7. Öğrencinin inisiyatif kullanmasına, dersi değerlendirmesine ve birinci elden yani kendisinin doğrudan deneyim kazanmasına olanak sağlama
  8. Sınıfta işbirliğine dayalı öğrenme, probleme dayalı öğrenme, sorgulamaya dayalı öğrenme, gözlem, buluş yoluyla öğrenme yöntemlerini kul­lanma
  9. Öğrencilere kendi düşüncelerini oluştur­maları için fırsat verme
  10. Öğrenciye kendi görüşü içindeki tutarsız­lıkları ortaya çıkarabileceği etkinlikler yaptırma
  11. Soruları cevaplandırmak için öğrencilere uzun süre tanıma
  12. Sınıf ortamına aynı konu ile ilgili değişik fikirler getirerek öğrencilerin geniş bir bakış açısı kazanmalarına yardımcı olma ve farklılıklardaki güzellikleri bulmalarını sağlama
  13. Öğrencilerin kendilerini anlamaları için onlara rehberlik etme
  14. Öğrencileri tartışma ve karşılaştırma yap­maya teşvik etme
  15. Ölçme ve değerlendirmeyi sınıftaki öğretim­ birlikte götürme
  16. Sonuçtan çok, öğrencinin yaşadığı öğren­me sürecini değerlendirme
  17. Değerlendirmeyi sadece yazılı yoklama veya çoktan seçmeli test sonuçlarına göre değil, öğrenci ürün dosyası, rapor, ödev, proje vb. ölçme sonuçlarına göre yapma
  18. Olayları açıklarken basite indirgememe ve gerçek dünyanın, karmaşıklığını göz önünde bulundurma
Yukarıda görüldüğü gibi yapılandırmacılık anlayışına göre öğretmenin rolleri geleneksel anlayıştan farklı hale gelmiştir. Öğretmen öğren­meyi kolaylaştırıcı bir yardımcı, dost ya da kendine gereksinim duyulan, yardım alınabilecek bir danış­man konumundadır. Öğretmen sınıfta işbirliği­ni ve etkileşimi kolaylaştırıcı tutum ve davranışlar sergiler. Öğrenme sürecinin öğrenci merkezli olmasına çaba gösterir. Öğrencilerin bireysel fark­lılıklarına uygun seçenekler sunar ve her öğrencinin kendi kararını kendisinin oluşturmasına yardım eder. Öğretmen bilgileri doğrudan aktar­maz, öğrencilerin kendi bilgilerini yapılandıracak­ları ortamı hazırlar. Yapılandırmacılık anlayışına göre oluşturulan yeni ilköğretim programı (1-5. sınıflar) ve buna yönelik olarak hazırlanan öğret­men klavuzu, öğrenci klavuzu ve ders kitaplarına bakıldığında öğretmen davranışları şöyle sırala­nabilir:
  • Öğrenciden etkinlik yapmasını isteme
  • Öğrenciden etkinlikle ilgili işleri nasıl yap­tığı isteme
  • Öğrenciden sınıfa ders araç gereci getirmesini isteme
  • İşlenecek konu ile ilgili öğretim materyal­lerini hazırlama
  • Öğrencilerden etkinlikle ilgili sorulara cevap vermelerini ve bu cevapları sınıfla paylaş­malarını isteme
  • Öğrencilere öğrenirken rehberlik etme
  • Öğrencilerin öğrenme materyallerini incelemelerini isteme
  • Öğrencilerin sonuçlara verdikleri cevap­ları dinleme
  • Öğrencilerin öğrenilen bilginin günlük ha­yattaki bilgilerle ilişkisi kurmalarını sağlama
  • Öğrencilerden araştırma yapmalarını, rapor yazmalarını isteme
  • Öğrenciyi düşünmeye teşvik etme, tartış­ma yaptırma
  • Kavramların anlamlarını öğrencilere bul­durma
  • Öğrenci ürün dosyasını oluşturmada öğrenciye yol gösterme.
  • Gözlem, çoktan seçmeli test, yazılı yoklama, boşluk doldurma, eşleştirme, öz değer­lendirme ve özet çıkarma şeklinde ölçme araçlarından yararlanma.
  • Sınıflandırma, ilişkilendirme, analiz, sen­tez, tahmin etme, sorun çözme ve yaratıcılık gibi becerilerin gelişmesine ağırlık verme.
  • Öğrencilerin bireysel farklılıklarını göz önüne alarak sınıfta öğretimi ona göre düzenleme.
  • Öğrencilerin birbirleriyle ve öğretmenle karşılıklı iletişim ve etkileşime girmelerini sağlama.
  • Öğrencilerin kendilerini değerlendirmeleri­ni özendirme.
  Sonuç Bilginin mutlak doğru değil olası doğru olduğunu; bilginin doğruluğunun kişiye, gruba, yere ve zamana göre değişebileceğini; bugün doğru olarak kabul edilen bilgiye gelecekte yanlış denilebileceğini öğretmenlerimizin görmeleri ve kabullenmeleri gerekmektedir. Diğer taraftan bu son kabuller doğrultusunda öğretmen merkezli, konu merkezli, program merkezli öğretimden, öğrencinin etkin katıldığı öğretime doğru yaşanan değişmeler öğretmenin öğretim işindeki rolünü önemli ölçüde değiştirmiştir. Öğrenmede sorumlu­luğun öğrencide olması, öğretmenin rolünün kalmadığı anlamına gelmemektedir. Öğretmen­lerin rolleri geleneksel anlayıştaki kendi kararlarını uygulama yerine öğrencilere yol göstermek, öne­rilerde bulunmak, gerekli durumlarda açıklama yapmak, fikir vermek, rehber olmak ve onların gelişimini gözlemek şeklinde özetlenebilir. Öğret­menin rolleri bilgiyi aktaran değil, bilgiyi öğren­mek için etkinlik yaptırma; sonuçları ölçüp değer­lendirme değil, süreci ölçüp değerlendirme; öğrenciyi bilgi ile doldurulması gereken boş kutu­lar olarak görme değil, onları bilgileri arayıp bulan, problem çözücü olarak görme; kaynak olarak sadece ders kitabını görmek değil, öğrenme alanı ile ilgili çok değişik materyallere doğrudan ulaştır­ma; değerlendirmeyi öğretimden ayrı olarak değil, öğretimin bir parçası olarak görme şeklinde değişmiştir. Öğretmenlerimizin hizmet öncesinde ve hizmet içinde bu rol ve beklentiler doğrultusunda yetişti­rilmeleri gerekir. Ayrıca, öğretmenlerimiz kendi­lerini yenilemede ve geliştirmede gönüllü ve istek­li olmalıdırlar. “24 Kasım Öğretmenler Günü” tüm öğretmenlerimize kutlu olsun!