Geçmişten günümüze kadar varlığını sürdürmüş olan ebru sanatı farklı şekillerde yansımaya devam ediyor.  Ankara Kalesi Pilavoğlu Han'da bulunan Angora Sanat Atölyesi'nde ebru sanatı kumaşta hayat buluyor. Atölye'nin sahibi Gülten Gökalp Çuhadar '' Ebru sanatını kumaşa basmak normal kağıda basmaktan çok daha zorlu ve kirli bir iş. Kumaşı boyadan önce hazırlamak gerekiyor.''diyerek bu sanatın ,inceliklerini ve zorluklarını gazetemize anlattı. Ankara Kalesi Pilavoğlu Han'da yer alan Angora Sanat Atölyesi'nde ebru sanatı farklı biçimlerde hayat bulmaya devam ediyor. Alışılmışın dışında  ebru sanatının kağıt yerine kumaşa basıldığı bu atölyede bizi Gülten Gökalp Çuhadar karşılıyor. Gelin, Angora Sanat Atölyesi'nin sahibi Gülten Gökalp Çuhadar'ı yakından tanıyalım. ''İsmim Gülten Gökalp Çuhadar. Emekli  İngilizce öğretmeniyim.32 yıl boyunca İngilizce öğretmenliği yaptım.Emeklilik geldiğinde bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum. Tesadüfi bir şekilde Çankaya Belediyesi'nin Halk Eğitim Merkez'inin kapısında 'Ebru kursu açılacaktır' yazısını gördüm. O yazı benim hayatımı değiştirdi. Resmen çocukluğuma döndüm o an. Ebru sanatına  dair esasen hiçbir fikrim olmamasına rağmen çocukken evimize giren dergilerlerde görmüştüm bu sanatı. Taa o zamanlar sevmiştim.  Çocukken renklerle oynamak çok hoşuma giderdi. Küçük renkli ipleri birbirine bağlar, örerdim.'' ''EBRU, MEŞAKKATLİ BİR SANAT'' İnsan hayatı ilginç. Öğrencilik yıllarınız oluyor, meslek edineyim diye uğraşıyorsunuz. Anne babanızın evinde ne varsa hep orada gerçekleşiyor.Sonra hayata atılıyorsunuz, mesleğiniz oluyor. Daha sonra hayat eşinizi seçip evleniyorsunuz hayatınızın bundan sonrası anne baba evine benzemiyor.Daha çok sorumluluk sahibi oluyorsunuz.Ben hayatımda 32 yılımı tamamladığım zaman başka uğraşlara zaman ayıramamıştım. O yüzden emeklilik döneminde karşıma ebru sanatının çıkması beni çok mutlu etti. Haftada 1 gün olmak üzere 5 ay kursa gittim ama her gidişimde düşünüyordum bu değişik bir iş, sadece kağıtta kalmış neden kumaşlara, başka objelere uyarlanmamış, tasarlanmamış diye. Her kursa gittiğimde ebru sanatıyla daha başka neler yaparım diye düşünüp durdum. Kolay bir sanat değil etraf bir hayli kirleniyor özellikle evde çalışmaya o kadar da uygun değil.  Ebru, meşakkatli bir sanat. Kurs bittikten sonra evinizde tekne açmazsanız bu sanatı ilerletemezsiniz. Kurs bitimine doğru da iyice sabırsızlanmıştım. Daha sonra ebru sanatını  evde  büyük bir cesaretle borcamda, fırın tepsisinde falan denemeye başladım. Ne kadar gazete, poşet serseniz de eninde sonunda mutfak dolapları kirleniyor. Yani mutlaka bir yerlere sıçrıyor.Ebru sanatına evde karşı çıkan biri yoksa yapabilirsiniz ama  evde bir muhalif varsa mümkün değil yapamazsınız. Dalgalı ebru yapımını daha çok sevdiğini dile getiren Çuhadar,'' Geleneksel ebru sanatında suyun üstünde gördüğümü alıp yansıtmak beni çok tatmin etmedi ama dalgalı ebruda çok heyecan verici oluyor.Ortaya nasıl bir sonuç çıkacağını görmüyorsunuz. Kağıdı dalgalandırarak koyuyorsunuz ve aldığınızda çok ilginç görüntüler ortaya çıkıyor. Aynı bir kompozisyon gibi. Onun sayesinde kendimi bir ormanda,bir kayalıkta görüyor gibi oldum hayal gücüme etki etti'' ifadesini kullandı. Ebru sanatını kağıtla yapıyorsunuz ama daha sonra elde birikiyor diyen Çuhadar, bu sanatın daha hale kalıcı hale gelmesi için uğraşırken şunları söylüyor: ''ÜRETMEK ÇOK GÜZEL, SATMAK ÇOK ZOR'' ''Ebru'yu hediye ediyorsunuz, saklıyorsunuz, duvara asıyorsunuz ama yine tatmin olmuyorsunuz. Ebru sanatını daha işlevsel bir hale getirmek istiyorsunuz. Şunun bilincindeydim üretmek çok güzel, satmak çok zor... Satmak ayrı bir beceri istiyor. Kadın, erkek her şeyden önce insan olarak devamlı üretmeliyiz. Ebru sanatını kumaşa basmak normal kağıda basmaktan çok daha zorlu ve kirli bir iş. Kumaşı boyadan önce hazırlamak gerekiyor.Hem boyut olarak hem de şab adı verilen bir suda beklettiğimiz için. Arkasından hiç durulamadan kurutup kumaşı ütülemek gerekiyor.''  ÇUHADAR:''ŞİMDİ ÇOK MEMNUNUM'' Bu işe nasıl başladığını ve kendi atölyesinin kuruluş aşamalarını anlatan Çuhadar ''Hem endişeleniyordum hem kaybedecek bir şeyim yok diyordum.Evde tekneleri önce büyütmeye başladım.(Ebru sanatında havuza tekne adını veriyoruz) Eşimde bana bu konuda destek oldu ve yavaş yavaş bu işi yapmaya başladım. İlerlettikçe kermeslere gitmeye başladım. Sergiler açtım, fuarlara katılmaya başladım. Fuarlara katıldıkça da insanlar şimdi paramız yok, gelip kendi yerinizden satın alsak demeye başladılar.Bu sözler beni bir hayli cesaretlendirdi.  Böylece ilk dükkanımı çıkrıkçılar yokuşunun başında açtım.Daha  sonra Ankara Kalesi Pilavoğlu Han'ın açıldığını duydum ve buraya geldim. Şimdi çok memnunum.'' dedi. ''YABANCILARIN İLGİSİ BİZDEN DAHA FAZLA '' Özellikle el sanatlarına ilginin bize oranla  yabancılarda daha yoğun olduğunu belirten Çuhadar ''El sanatlarına bakış açısında ve rağbette kendi vatandaşlarımızı da göz ardı etmek istemem ama şöyle bir durum var bizlerde, '' Ben de kursa gider yaparım, ben de öğrenirim' tarzında. Tam satışımı yapacağım alınan ürünü paketleyeceğim zaman 'Neyse ben vazgeçtim, kursa gidip kendim yapacağım laflarını çok duyuyorum. Yani insanlarımız her işte olduğu gibi bunun da kolay olduğunu düşünüyor.  Bu işi yapmak için çok büyük sevgi, sabır ve özverinizin olması lazım. Hoşgörü gerektiren bir sanat.Onun için dışarıdan göründüğü gibi değil.                 Yabancılar ise el sanatları diyince müthiş derecede saygı duyuyorlar.Ebru da taklit yapamadığınız ve eserler çoğunlukla doğaçlama olduğu için daha özgün bir sanat ortaya çıkıyor böylece daha çok beğeniyorlar.'' ifadesini kullandı. ''KADIN-ERKEK DEMEDEN ÜRETMELİYİZ'' Son olarak okuyucularımıza mesajını ileten Çuhadar,''Emekli olmadan önce insanların kendilerine yavaş yavaş bir hobi edinmelerini tavsiye ederim.  Emeklilikten sonra insanın meşguliyetinin olması gerekiyor. Ev hanımlığı yapmak kesinlikle çok kolay değil fakat şu da var ev hanımlığının tatmini yok. Evi o an temizliyorsunuz ama yarım saat sonra hiç yapmamış gibi oluyor. Onun için tatminsiz. Bence ev hanımlarının çoğunun hastalanmasının sebebi de bu. Kadın-Erkek demeden üretmeliyiz. Üretim insanı dingin tutuyor.  Evin dışına çıkmak insanı daha dinç ve huzurlu kılıyor.65 yaşımda olmama rağmen ben her gün Ulus'tan, Operadan, Sıhhıye'den Kale'ye yürüyorum.Hareketli olmak, evin dışında bir faaliyette bulunmak insanı pozitif kılıyor'' dedi. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim