''Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir... *** Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun, karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. *** Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.'' *** Ömrümüzden gidenlerin, eksilenlerin, çalınanların haddi hesabı yok. İçinde yaşadığımız sistem bizi günden güne buna zorluyor. Sürekli bir yarış ve koşturma halinde olmanın verdiği bir bezginlikle... *** Toplum olarak seviyoruz galiba, başkalarının başarılarına pay çıkarmayı, hakkını yiyerek, üstüne basarak mutlu olmayı. Doğamız gereği olsa bu bencillik. 'Kendine müslüman' tabirini yaşamanın her alanında uygulamayı. Bir kitapta okumuştum ve bayaa etkileyici gelmişti. Bencillik affedilmelidir” diyordu yazar ve ekliyordu: “Çünkü hiç iyileşme ümidi yok.” Ne doğru bir tespit değil mi?Tam olarak ne demek istediğimi bu anektod en iyi şekilde anlatacaktır size *** Aynı kalp rahatsızlığıyla aynı kaderi paylaşan iki yaşlı adam aynı odayı da paylaşıyorlardı. Tek fark biri cam kenarında diğeri ise duvar dibinde yatıyordu. Cam kenarındaki yaşlı adam her gün camdan bakarak arkadaşına dışarısını anlatırdı. “Bugün deniz sakin, yine de hafif rüzgar var sanırım çünkü uzaktaki teknenin yelkenleri rüzgarla doluyor. Park bu sabah sakin, iki salıncak dolu iki salıncak boş, dünkü sevgililer yine geldi, aynı yere oturup konuşmaya başladılar, el ele tutuştular, ne kadar da yakışıyorlar birbirlerine. Erguvan ağaçları ne kadar güzel açmış, her yer mor bir renk almış, erik ağaçları da beyaz çiçekleriyle onlara eşlik ediyor. Denizin üzerindeki martılar bugünkü yemeklerini arıyorlar, ne güzel de dalıyorlar suya” *** Günler böyle geçip gidiyordu ta ki cam kenarındaki yaşlı adam kalp krizi geçirene kadar. İşte o anda duvar kenarındaki adam düğmeye bassa kurtaracaktı arkadaşını ama şeytana uydu, bunca zamandır sadece dinleyebiliyordu, artık görebilirdi de, işte bunun için düğmeye basmadı ve hemşireyi çağırmadı. Aynı kaderi paylaştığı kişiyi ölüme gönderdi, ama o bunun haklı bir savunma olduğunu düşünüyordu. *** Ertesi gün hastabakıcılar ölen yaşlı adamın yerine kendisini koymaya gelmişlerdi. Hemen yatağının yerini değiştirdiler, İşte o günlerdir bakmak istediği manzarayı nihayet görecekti. Başını kaldırdı ve pencereden baktı “ SİMSİYAH BİR DUVAR”

Editör: TE Bilisim