İngilizce öğrenmek, İngilizce konuşmak artık bir meziyet değil, gereklilik… Hatta bazı kurumlarda gereklilik olmaktan da çıktı. İş başvurunuzda İngilizce dil bilginiz olduğu kabul ediliyor, ardından başka yabancı bir dil bilip bilmediğiniz soruluyor… Kısacası İngilizce artık ‘yabancı’ bir dil değil, tam tersine en yakın dil… Yani üniversite mezunu olmak, ya da alanda herhangi bir eğitim almış olmak artık iş başvurularında yeterli olmuyor. İngilizce konuşuyor, anlıyor ve okuyor olmanız ön koşul olarak belirtiliyor. Normal düzeyde bilinen İngilizce de kabul görmüyor. Her açısıyla bilmek zorunda olduğumuz belirtiliyor. Peki, eğitim, öğretim hayatımız boyunca neredeyse sürekli olarak dersini aldığımız, çocukluğumuzdan beri öğrenme gerekliliğimizin bize fısıldandığı bu güzel dili neden bir türlü öğrenemiyoruz? Eğitim alanında eksikliklerimiz mi var yoksa yapısal olarak yatkın mı değiliz? Gözümüzü İngilizce öğrenmek ve konuşmak konularında bu kadar korkutan nedir? Dil öğrenmek her şeyden önce bir beceri. Bu bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda. Bazılarımızın beyin yapıları, sinir dalgaları dil öğrenme konusunda biraz daha elverişli bir konumda bulunuyor. Ne kadar çabalarsa çabalasın bu dili öğrenemeyen bir güruh da var tabi bunun yanında… Dil öğrenmenin en kolay yolu öncelikle ondan kaçmayı bıraktığımızda başlıyor. İngilizce bir metin görüp oradan sessiz sakin uzaklaşmak maalesef bize o dili öğretmiyor. Eğitim sistemimizle öğrenemememizin yegane nedeni bence ‘gramer’ konusunun her şeyden üstün tutulması ve ezberin iyi bir eğitim şekli olarak bize yansıtılması. Gramer dil öğrenmeye çalışan birini ürküten ve sistemden soğutan bir yaklaşım. Tabi ki gerekli, tabi ki öğrenmemiz gerekiyor ama bu biraz daha sonraki aşamalarda çok daha rahat yapabileceğimiz bir kısım. Konuşmayı ve okumayı öğrendikten sonra gramer kendiliğinden oluşmaya başlıyor. Onun bilimsel ve dilsel temellerini öğrenmekse tamamen bize bırakılması gereken bir konu. Yani İngilizce derslerinde gramer kadar konuşma ve okumaya da yıllarımızı ayırsaydık bu dili çoktan öğrenmiş olurduk. Bize ne İngilizceden, biz kendi dilimizle konuşmak ve çalışmak istiyoruz diyebilirsiniz… Ama maalesef günümüz dünyasında bu artık mümkün değil. İngilizcenin dünya tarafından kabul görüldüğü gerçeğiyle artık barışabilirsek, bu dil ile olan bağımızı da kuvvetlendirebiliriz. Bu nedenle dilden korkmadan onu her gördüğümüz yerde anlamaya çalışarak bu zorlu süreci aşabiliriz… Dünya dilinin her ne kadar sevgi olması gerektiğine inananlardan olsam da İngilizce öğrenmeliyiz…
Editör: TE Bilisim