Ankara’nın en eski ailelerinden olan Kalıpçızade ailesinin oğlu Dr. Bülent Kalıpçı, 7 göbekten beri Ankaralı olduklarını ifade ederek Milli Mücadele döneminde ailesinin canla-başla mücadele ettiğini ifade etti. Atatürk’ün Ankara’yı çok sevdiğini söyleyen Kalıpçı, “Atatürk, Ankara ve Ankaralıların benim gönlümde müstesna yeri vardır sözü ile Ankaralıların millî mücadele dönemindeki gayretini her seferinden belirtmiş, Ankara’dan ayrılmamış bir liderdi. Ankara Atatürk’ün bizzat yarattığı bir şehirdir” dedi. Dr. Bülent Kalıpçı ile eski Ankara’yı, Ankara’da yaşanan değişime nasıl baktığını ve tıp doktoru olmasından dolayı 1960’larda Ankara’nın sağlık konusunda nasıl olduğunu konuştuk. 1960’larda Ankara’nın ilk polikliniğini kurduğunu ifade eden Kalıpçı, şuan sağlığın ticarileştiğini ifade etti. 21 yıl boyunca Ankara Kulübü’nün başkanlığını da yapan Kalıpçı Ankara’nın şu anki durumuna ilişkin konuşarak, bazı sokaklar restore edilse de eski sokaklardan asla eser kalmadığını belirtti. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 1930 yılında Ulucanlarda bulunan Kalıpçızade Konağında dünyaya geldim. Ailemizin birçoğu babam da dahil olmak üzere bu konakta dünyaya gelmişler. Benim doğduğum konak Ankara’nın en eski konaklarından ve Milli Mücadele döneminde savaşın kazanılması için canla başla mücadele edilen de bir konak. Sakarya Savaşı esnasında trenle Ankara’ya getirilen yaralılar için herkes elinden geleni yapıyormuş ve tedavi olunacak alan da çok azmış. Bundan dolayı bizim konağın bahçesi de yaralıların tedavi edilmesi için kullanılmış. Bu gibi nedenlerden dolayı da ben burayı restorasyon esnasında kutsal bir alan olarak gördüm. Bu konağın taşı, toprağı her noktası benim için çok önemli. Restorasyonun da aslına uygun gerçekleşmesi için elimden gelen her şeyi yaptım. “KONAK HEP KALIPÇIZADE AİLESİNİNDİ” Konağın geçmişinden bahsedebilir misiniz? Ben konağın evveliyatına ilişkin çeşitli araştırmalarda bulundum. Araştırmalar sonucunda fark ettim ki 1840 yılında bir nüfus sayımı yapılmış ve sayım esnasında konağın bizim ailemizde olduğu tespit edilmiş. Yani konak hep Kalıpçızade ailesindeymiş. Bizim konak o dönem bu civarın en büyük konaklarındanmış. Bu bölge de doğup büyüdüğüm için her noktasının ben ve ailem için çok büyük kıymeti var. 600 yıllık cami olan Telli Halil Camisi konağımızın tam karşısında yer alıyor. Biz babamla bayram namazlarımızı orada kılardık mesela. Ya da evimizin hemen üzerinde bulunan Ulucanlar Caddesi o zamanlar bakımsız, toprak bir caddeydi. O caddede birçok esnaf bulunurdu. ANKARA’NIN İLK POLİKLİNİĞİ KURULDU Siz tıp doktorsunuz, biraz da bunun üzerine konuşalım mı? Bütün hayatım Ankara’da geçtiği gibi tahsilimi de Ankara’da tamamladım. Ankara Üniversitesi Cebeci Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Sonra büyük sorumluluk ve cesaretle Ankara’nın ilk polikliniğini kurdum. Polikliniğim ise Anafartalar Caddesi’nde yer alıyordu. İlkin 6 doktorla başladım sonra 10 doktorla birlikte şubeleri olan bir poliklinik olarak devam ettim. Polikliniğin üstündeki boş daireye de konutumu taşıdım. Fedakârca ve işimi çok severek 50 seneyi aşkın mesleğimi yaptım. “HASTALAR MÜŞTERİ GİBİ GÖRÜLÜYOR” 1930 yılından bu yana esasında Ankara’da yaşanan değişimlere de tanıklık ediyorsunuz. Bu anlamda sağlık konusunda Ankara’yı eskiye nazaran nasıl görüyorsunuz? Ben polikliniğini kurduğum zamanlar şimdiki gibi ulaşım olanakları çok iyi değildi. Biz doktorlar gece kalkar arabamıza atlar hastanın yanına gider onu muayene ederdik. Ya da hasta yakınları gelir bizi evimizden alırlardı. Benim dönemimde gece yarası kalkıp hastanın ayağına gidiyorken şuan hastaneye gidilse dahi hastalarla o kadar ilgilenilmiyor. Şuanki duruma bakılırsa bunu doktorların yapması da zaten mümkün değil. Öncelikle ben görevimi yaptığım zamanlar muayene ücretlerini diğer doktorlara göre olabildiğince düşük tutardım. Şu anki tutumdan dolayı üzülüyorum. Hastalar müşteri gibi görülüyor. Gerek özel hastaneler gerekse özel muayenehaneler hastadan daha ne kadar çok para alabiliriz derdine düşmüş gibiler. ANKARA ESKİ ANKARA DEĞİL Peki, Ankara’da yaşanan değişim hakkında ne düşünüyorsunuz? Şehir yenilendi. Eski Ankara, Ankaralıların güvenilir insanların yaşadığı bir şehirdi. Kapımızı açık tutsak dahi kimse evimize girmezdi. Fakat şuan bunu görmek mümkün değil. Biz restorasyonu yaptırırken bile konağımıza kaç kere hırsız girdi. Maalesef artık bunu görmek mümkün değil. Biz de bu geleneği yaşatmak adına konağımızı yeniletme kararı aldık. Zaten bu bölgede aileden kalan konağı yaptıran tek kişi benim. Diğer konakların hepsi el değiştirdi. Bölgenin restorasyonunun da istenildiği gibi olduğu söylenemez. Çünkü ben çocukluğumdan beri yaşayan bir insan olarak Ulucanlardaki konaklara bakınca eskisi gibi olduğunu söylemek pek mümkün değil. Hatta tanınmayacak hale geldiğini de söyleyebiliriz. “ANKARA TAM BİR ATATÜRK ŞEHRİ” Atatürk’ün Ankara sevgisi hakkında neler demek istersiniz? Ankara tam bir Atatürk şehri. Baştan beri Atatürk’e sahip çıkmıştır. 27 Aralık’ta seymenlerin Atatürk’ü Dikmen sırtlarında karşılayıp Onun ile göz göze gelip, gönül gönüle vermeleri Atatürk’ü Ankara’ya bağlamış, Ankara’yı sevdirmiş ve Atatürk’ü Ankaralı yaptırmıştır. 21 sene boyunca Ankara Kulübünün başkanlığını yaptım, şuan ise Onursal Başkanlığını yapıyorum. Ankara’nın Başkent olduğu tarih 13 Ekim Ankara için önemli bir tarih. 5 Ekim 1922’de ise “Beni Ankara’nın hamiyetli hemşehrileri arasına girmeye davet suretiyle tecelli eden iltifatınıza samimi ruhumdan arz-ı şükran eylerim…” diye başlayan tarihi mektubuyla Atatürk, Ankara halkı tarafından kendisine yapılan hemşerilik teklifini kabul etmiştir. Atatürk o tarihten beri Ankaralıdır. Ankara Kulübü tarafından da bu tarih çok önemsenir ve Ankaralılar adına Ankara Kulübü başkanı konuşma gerçekleştirir. İlk başkan olduğum sene yani 1989 yılında 5 Ekim’de ilk kez Anıtkabir’i ziyaret etmeye başladık ve o seneden sonra her yıl artan bir sayı ile Anıtkabir ziyareti gerçekleşti. “ATATÜRK’TEN SONRA ANKARA HEP GERİYE GİTTİ” Atatürk Ankara’yı sevmiş, Ankara ve Ankaralıların benim gönlümde müstesna yeri vardır sözü ile Ankaralıların millî mücadele dönemindeki gayretini her seferinden belirtmiş, Ankara’dan ayrılmamış bir liderdi. Ankara Atatürk’ün bizzat yarattığı bir şehirdir. İhmal edilmiş bütün Anadolu şehirleri gibi Ankara’da ihmal edilmiş. Atatürk zamanında ise Ankara bir lokomotif olmuştur. Atatürk’ten sonra Ankara hep geriye gitti. Son senelerde neredeyse Ankara’nın Başkent oluşu bile tartışılır hale geldi. Yeni yeni yüksek binalar yapıldı ama hepsi ruhsuz binalar. Ankara’nın eski binaları Ulus’ta yer alan binalardır. Ulus ise Ankara’nın merkezi olarak kabul ediliyordu. Şuan bu durum tamamen değişti neredeyse. Umuyoruz ki Ankara’ya hak ettiği değer verilecektir. (Türkan ÇATAL YILDIZ)    

Editör: TE Bilisim