Türkiye Yazarlar Birliği Kurucusu ve Eski Başkanı Mehmet Doğan’la yazarlık ve yazar hakları üzerine konuştuk. 1978 yılında kurulan Türkiye Yazarlar Birliği’nin yıllardır sürdürdüğü çalışmaları da aktaran Doğan, artık Türkiye’nin her bölgesinde şubeleri olduğunu ve çalışmaların sürdüğünü anlattı. “NECİP FAZIL KISAKÜREK’TEN CEMİL MERİÇ’E KADAR BİRÇOK YAZARA ÖDÜL VERDİK” “1978’de yani 39 yıl önce kuruldu Türkiye Yazarlar Birliği 14 tane farklı yazarın bir araya gelmesiyle kuruldu. O tarihten bu yana da hep Ankara’da faaliyet gösteriyor. Sonra şubeler açıldı 13 ilde şubelerimiz var. Dolayısıyla Türkiye’nin neredeyse her bölgesinde faaliyet yapıyor. 39 yıl içerisinde bizim yaptığımız bir takım mesleki faaliyetler var, yazarlık, yazar hakları üzerine. Kültürel faaliyetlerimiz var hem ülkede hem ülke dışında. Uluslar arası veya sadece ülkede gerçekleştirdiğimiz. Bunların içerisinde sürekli olan yılın yazarlar ödülü bu yıl 35.yılında 35 yıldır Türkiye’de bu ödülü veriyoruz. Ödül vermediğimiz bilinen yazar yok gibi bir şey. Necip Fazıl Kısakürek’ten Cemil Meriç’e kadar birçok yazara ödül verdik. 20li yaşlarda gençlerden ve ölümlerinin üzerinden 20 yıl geçmiş yazarlara kadar bizim ödül listemizde yer alıyor.” “ÇOK SATAN KİTAPLARIN BİRÇOĞU KALICI ESERLER OLMUYOR” Ödüller verilirken, uzman bir kadronun uzun çalışması sonucu ödüllerin belirlendiğini anlatan Doğan şunları aktardı: “Ödüllerimizde yazarların yıl içerisindeki çalışmaları yayınları takip ediliyor. Bunlar bu konuyla ilgili uzman arkadaşlar tarafından yakından takip edilip araştırılıyor. Onlar farklı alanlarda şiir, roman gibi bilgileri topluyorlar sonra kasım ayından itibaren burada değerlendirme süreci başlıyor. Biz tabii yazı da yazıyoruz yayın evlerine, kurumlara, kuruluşlara, onlardan gelen bilgileri de topluyoruz. Sonra her konum üzerine ayrıca, günlerce toplantılar değerlendirmeler yapılıyor. Aralık sonuna doğru da sonuçlar alınıyor. Yani her yılın ödülleri o yılın en etkileyici ve kaliteli yazarlarına gidiyor. Üst üste aynı yazara ödül vermemeye gayret ediyoruz. Hikaye dalında bir ödül alan belki başka bir dalda aldığı oluyor. Biz kitap satışına bakmıyoruz. Çok satan kitapların birçoğu kalıcı eserler olmuyor elbette çok satan ve iyi olan yazarlar kitaplar bunun dışında.” Bir diğer faaliyetlerinin Türkiye sanat Yıllığı olduğunu söyleyen Doğan, 35 yıldır yayınladıkları yıllığı anlattı. “Bu da Türkiye’nin bir yıllık kültürel dökümü yani hangi alanda ne yapılıyor bunların değerlendirmesi yapılıyor. Başta da bir giriş kısmı var burada da Türkiye’nin o yıl ki siyasi sosyal durumu ve yayınlarla ilgili değerlendirmeler var. Sonunda da kronoloji var. Yani o yıl içerisinde kayıplar da var. Yıllık çok kalıcı bir yayın, yıllar sonra bile önemli bir kaynak oluyor. Bu yıl ki yıllığımızda bir on on beş güne kadar çıkmış olacak.” “PROFESYONEL OLARAK YAZARLIK YAPANLAR OLSAYDI BU HAKKI KAZANIRDIK” “Bundan 28 yıl önce ikinci milli kültür şuarası yapılmıştı. Oraya ben bir bildiri sundum. “Tanınmayan meslek: Yazarlık” diye orada özetle şunu söyledim. Yazarlık çok önemli bir meslek bizim arka planımızda, tarihimizde bizlerin büyük yazarları var onların önemli eserleri var. Bizim millet oluşumuzda onların önemli bir yeri var bu arka planla biz güçlü bir toplumuz, milletiz. Ama yazarlık hep farklı mesleklerle yürütülen bir iş oldu. Yazarlığın ayrıca meslek olarak tanınmasını içeren bu talebi dile getiren bir sunumdu. Ben o zamanlar bir yerde çalışmıyordum sadece telif hakkıyla geçiniyordum. Ve SGK’ya gidiyorum beni almıyorlar güvenlik şemsiyesine, Bağkur’a gidiyorum onlar da almıyor ki zaten memur değiliz. Eğer böyle tanımlansaydı yazarlık mesleği gidip SGK primlerimi yatırıp o mesleği öyle sürdürebilirdim ben. 1998’de biz bunu denedik fakat başarılı olamadık. Yazarla genellikle gazetecilik ya da öğretmenlik yapıyorlar. Profesyonel olarak yazarlık yapanlar olsaydı bu hakkı kazanırdık. Eskiden kültür kitapları 5 bin basılırdı ve telifi çok olurdu şimdi bin basılıyor telifi de olmuyor. Şimdi telifle geçinmek imkansız.” Atlas YANAR

Editör: TE Bilisim