Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, “Pek çok ortak sınama ile karşı karşıya bulunulan bir dönemde kaleme alınan bu rapor, daha ziyade AB’nin kendi varoluşsal krizlerini yansıtmaktadır” dedi. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Kaymakcı, düzenlediği basın toplantısında Avrupa Komisyonu tarafından 2019 yılı genişleme paketi kapsamında yayınlanan Türkiye raporunu değerlendirdi. Genişleme konusunun Avrupa Birliği için önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Kaymakcı, “Genişleme politikasının stratejik önemi her geçen gün artmakta. Genişleme strateji belgesinde de vurgulandığı üzere daha güvenli, daha güçlü bir AB için genişleme politikası kilit öneme sahip. Burada kilit öneme sahip ülke de aday ülkeler arasında Türkiye. Genişleme paketinin bir parçası olan 2019 yılı Türkiye raporu, 1998 yılımdan beri hazırlanan bir rapor. Ülke raporları, doğası gereği eleştirel raporlar. Bu raporlar aday ülkelerin standartlarını yükseltmesini yönelik metinlerden oluşuyor. Türkiye raporda yer alan tutarlı ve makul eleştirileri tabi ki dikkatle not edecek ve reform çalışmalarında katkıda bulunan yapıcı unsurlar olarak kullanacaktır. Ancak raporda yer alan haksız ve orantısız eleştirileri ise kabul etmemiz mümkün değildir” diye konuştu. “AB, kendi iç sorunlarından kaynaklanan önyargıların nedeniyle ülkemize tarafsız yaklaşamamakta” Ayrıntılı bir değerlendirmenin komisyonla ayrıca paylaşılacağını kaydeden Kaymakcı, “Pek çok ortak sınama ile karşı karşıya bulunulan bir dönemde kaleme alınan bu rapor daha ziyade AB'nin kendi varoluşsal krizlerini yansıtmaktadır. Avrupa parlamentosu seçimlerinde de görüldüğü üzere popülist akımlar, Avrupa kamuoyunda karşılık bulmuş ve bakış açısı AB kurumlarına da sirayet etmiş görünmektedir. kurucu ideolojisinden uzaklaştığı izlenimi veren AB, kendi iç sorunlarından kaynaklanan önyargıların nedeniyle ülkemize tarafsız yaklaşamamakta ve Türkiye'deki mevcut durumu doğru tespit edememektedir. Katılım perspektifinden uzak bir dille kaleme alınan raporda, ülkemizden kilit olarak bahsedilmesi yetersizdir. Bizim AB ile ilişkilerimizin temeli tam üyeliğe dayanmaktadır. Biz, AB ile al ver ilişkisine dayanan ve daha çok AB çıkarlarına hizmet eden bir ilişkiden yana değiliz. Hem AB'nin hem Türkiye'nin çıkarına, hatta ötesine katkıda bulunacak tam üyelikten bahsediyoruz” şeklinde konuştu. “Stratejik ortak ve bölgenin önemli aktörü” Raporun yayınlanmasından sonra yapılan açıklamalarda, Türkiye'nin, aday ülkenin yanı sıra aynı zamanda “stratejik ortak ve bölgenin önemli aktörü” olarak nitelendirildiğini vurgulayan Kaymakcı, “Türkiye ağırlığının, büyüklüğünün ve değerinin yansımasında temsilcinin ifadelerinde ve raporun sayfa sayısında yansıtmış oldu. Türkiye, müzakere süreci AB tarafından siyasi nedenlerle engellenen ve buna rağmen bu sürece sahip çıkan bir ülke. Raporda, Türkiye'nin Avrupa değerlerinden uzaklaştığına dair, tutarsız ve geçersiz bazı ifadeler var. Türkiye sapasağlam yerinde duruyor. Türkiye, Avrupa'nın parçasıdır” ifadelerini kaydetti. “AB'nin sağ duyulu davranması gerekmektedir” AB'nin, Kıbrıs sorununu haksız bir şekilde ortaya çıkararak katılım sürecini zora soktuğunu belirten Kaymakcı şunları dedi: “Gümrük Birliğiyle ilgili olduğu iddia ettiği, 8 faslın müzakerelere açılmasını engelledi. Şu anda 14 fasıl müzelere sürecimizde, siyaseten engellenmiş durumda. Kıbrıs ve Yunanistan'a ilişkin, AB'nin tarafsız ve haksız tutumunun ülkemiz için bir anlamı yok. Raporda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan tezlerini savunan bazı iddialar var. Bizim bu iddiaları kabul etmemiz mümkün değil. Avrupa Birliği'nin herhangi bir üyesinin üçüncü ülkelerle herhangi bir sınırını belirleme yetkisi yoktur. Türkiye, bu konuda uluslararası hukuka uygun hareket etmektedir. Dolayısıyla burada AB'nin sağ duyulu davranması gerekmektedir.”