Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersin Özarslan, İletişim Fakültesinde ders olarak okutulan ‘Yazma Yol ve Usulleri: Hayali Kurgu Yazarlığı’ isimli dersle alakalı çıkarılan 8 sayfalık ‘Açık Pencere’ isimli dergi hakkında konuştu. Özarslan, Açık Pencere’nin şuan 4’üncü sayısında olduğunu belirterek Türkiye’de Türkçeye gereken önemin verilmediğinin altını çizdi. Türkiye’de ilk defa fakültede okutulan bir dersin yayınının çıktığını söyleyen Özarslan, fakülteye başlayan öğrencilerin iyi bir lise eğitiminden geçmediklerinden direkt fakülteye geldiklerinden dolayı Türkçeye gerekli düzeyde hakim olmadıklarını da vurguladı. Özarslan puan türü nedeniyle iletişim fakültelerini kazanan öğrencilerin okula başladıktan sonra işi yürütebilecek nitelikte olmadıklarını söyledi. Bunun nedeni ortaöğretim sisteminin çökmesine bağlayan Özarslan, “Özellikle bu sahanın kolay olduğunu zannedenler var. Gazeteciliğin kolay olduğunu zannedenler var.  Ama herkes haber yazamıyor. Herkesin haber yazması mümkün değil. Gazetecilik bu bakımdan bir mizaç mesleğidir. O yüzden bazıları ‘gazeteci doğulur, gazeteci olunmaz’ der. Bu doğru değil, gazeteci doğulmaz gazeteci olunur” dedi. “TÜRKÇE FUKARALIĞI” Muhabirlerde şuanda ‘Türkçe Fukaralığının’ olduğunu vurgulayan Özarslan sözlerine şöyle devam etti: “Muhabirlerde neredeyse üslup adına hiçbir şey koy. Kavram kullanımında ise bir zaaf var. Herkes, her kelimeyi istediği anlamda kullanabiliyor. Kelimenin hangi anlamları içerdiğine bile bakmıyorlar. Çoğu zaman da Türkçe olmayan kelimeleri kullanıyorlar. Bu sorun ancak fakültede iyi bir dil eğitimi almakla çözülür. Ben de bu durumu düzeltmek adına fakültemde seçmeli dersler açtım. ‘Yazma Yol ve Usulleri: Hayali Kurgu Yazarlığı’ dersi de bunun için açılmış derslerden birisi. Dersin uygulama yayını olarak da Açık Pencere’yi çıkarmaya başladık.” “FAKÜLTELERDE TÜRK DİLİ DERSİNİN İPİ ÇEKİLDİ” Fakültelerde Türk Dili dersinin ipinin çekildiğini ifade eden Özarslan, “Türk Dili dersi bir zamanlar müfredatta zorunlu dersler arasında yer alıyordu. Türk Dili dersini alan kişi ise az çok Türkçeye hakim oluyor, imlayı öğreniyor, sözcüklerini de ona göre seçiyordu. O dönemler bu dersin esasında milli bir birliğe de faydası olduğu fark edilmişti. 1980’lerde dersin kredisi düşürüldü. Bu ders o zamanlarda ortak duygu, ortak evren de oluşturuyordu. Derse olan önem ise zamanla azaldı. Ve şuan Türk Dili dersi uzaktan eğitimle veriliyor. Bu ise fakültelerdeki öğrencilerin Türkçeye olan önemlerini azaltıyor ve Türkçe’nin inceliklerini, doğru Türkçe’nin nasıl kullanılması gerektiğini bilmelerini engelliyor” diye konuştu. “CÜMLE KURMASINI BİLMEYEN ÖĞRENCİLER VAR” Lise eğitiminin istenilen seviyede olmadığını ifade eden Özarslan fakültelere altyapısı sağlam öğrencilerin gelmediğini ifade etti. Özarslan konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Fakültemize gelen öğrencilerin bir kısmı üniversite sınavlarına hazırlanırken büyük bir özveri ile hazırlanırken fakülteye geldiklerinde ders çalışmak istemiyorlar. Bazıları ise akıllılık yapıp fakülteye gelir gelmez iş hayatına da atılıyorlar. Fakülte kendileri için ikinci derecede bir yer oluyor. Fakülteyi de bitirir bitirmez işlerini elde etmiş de olabiliyor. Aynı şeyi fakültemizde haber konusunda yapmaya çalışıyoruz. Haber dersini iki şubeye ayırarak ders vermeye başladık. Ama cümle kurmasını bilmeyen, lisede ne yazık ki onun eğitimini alamayan kişiye haber yazmayı burada nasıl öğretebiliriz?” ‘AÇIK PENCERE’ ‘Yazma Yol ve Usulleri: Hayali Kurgu Yazarlığı’ dersinin amacının iyi ve güzel yazma becerisini öğrencilerine anlatmak olduğunu kaydeden Özarslan dersin uygulama yayını olan Açık Pencere’yi de bundan dolayı çıkardıkları ifade etti. Bir dönem fakültenin öğrencisi olan ve iyi bir yazar olduğunu belirttiği Mustafa Çiftçi’yi örnek gösteren Özarslan, “Doğru zamanda, doğru eserler, doğru malzeme ile donatıldığında kişi güzel yazılar yazar. Nitekim fakültemizde hala böyle öğrencilerimiz de var. Dersin uygulama dergisinde de yazılarını yazarak kendilerini ortaya koyuyorlar. Dersi alan öğrencilerin hatalarına telafi etmiyorum, zaaflarını kendileri görsünler diye” dedi. “YAZI YAZMAK BİR FİİLDİR” Öğrencilerin Türkçeyi kullanmalarında ya da Türkçeye hakim olmalarında dersin ve derginin faydasının olup olmadığını sormamız üzerine Özarslan soruyu şöyle cevaplandırdı: “4’üncü sayının sonunda bunu görmek mümkün değil. Fakat yazma sıkıntısı olanlarda mesela cümlede ya da kavram seçimi gibi konularda yazılarını okuduğumuzda fark ettiğimiz hataları öğrencilere söylüyoruz. Ama iyi yazma, yaza yaza öğrenilecek bir şey. Şuan yazma işleminin bir fiil olduğunu öğrencilerin kafasına oturtmaya çalışıyoruz. Onlara diyoruz ki yazmak işi bir fiildir, bir iştir. Bir boş zaman meselesi değildir. Söylediğimiz bir başka şey ise günlük tutmalarına yönelik. Çünkü bir insanın kendine karşı en samimi olduğu vakit günlük tuttuğu vakittir. Çünkü kişi kendisine karşı yalan söyleyemez.” “DERGİ İÇİN DIŞARIDAN DA TALEPLER GELİYOR” Biz bir dersin yayın organı olmak üzere bir mütevazi yayın ortaya çıkardık diyen Özarlsan şunları kaydetti: “Açık Pencere’yi sadece derse tahsis etmek doğru değil. Dersi almayan talebelerimize de açtık yayını ve hatta dışarıdan da dergide yazı yazmak için talepler geliyor. Ama şimdilik sadece öğrencilerimizin yazıları ile dergiyi götürmek istiyoruz. Okulumuzun gazetesi olan Gazete Gazi’ye ilave olarak çıkardığımızı da söyleyebiliriz. Dergimizi de elimizden geldiğince sürdürmeye çalışacağız.”  “GAZETECİ DOĞULMAZ GAZETECİ OLUNUR” İletişim Fakültesine gelen öğrencilerin sayısını biz belirlemiyoruz. Fakat biz araştırma üniversitesi olduğumuz için, müracaat ettik. Çünkü 80 kişilik bir sınıfta özellikle meslek derslerini vermek oldukça zor oluyor. Bu yüzden haber yazma derslerini ikiye bölmek zorunda kaldık. Puan türü nedeniyle burayı kazanıp gelen öğrencilerimiz bu işi yürütebilecek durumda değiller. Böyle olunca bir hata ile başlamış olunuyor. Özellikle bu sahanın kolay olduğunu zannedenler var. Gazeteciliğin kolay olduğunu zannedenler var.  Ama herkes haber yazamıyor. Herkesin haber yazması mümkün değil. Gazetecilik bu bakımdan bir mizaç mesleğidir. O yüzden bazıları ‘gazeteci doğulur, gazeteci olunmaz’ der. Bu doğru değil, gazeteci doğulmaz gazeteci olunur. “GAZİ’DEN KENDİNİ YETİŞTİREN KİŞİLERİN AÇIKTA KALACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM” Gazi İletişim Fakültesi benzerleri arasında en önde. Bu kadarını beklemiyordum. Bir gıpta var. Adam yetiştirme, nitelikli eleman yetiştirme ve sahaya eleman kazandırma hususunda Gazi en önde. Biz umumiyetle gazetelerin tepelerine değil de orta kısmına adam yetiştirmişiz. Fakat yavaş yavaş gazetelerin tepelerine de yetiştirdiklerimiz oldu. Örneğin Derya sazak ve Melih Gökçek buradan çıkmadır. Anadolu Ajansı ve TRT’ye de gönderdiğimiz birçok Gazili bulunuyor. Gazi’den hakkıyla mezun olan hiç kimse açıkta kalmıyor. Piyasa da çalışamayacak olanlar ise, ya kendi işini kuruyor ya da memur oluyorlar. Gazi’den kendini yetiştiren kişilerin açıkta kalacağını düşünmüyorum. Sadece gazetelerin değil, piyasanın da ihtiyacı var. Herkes yazar olmak istiyor, bu mümkün değil. “İLETİŞİM FAKÜLTELERİNİN SAYISI TÜRKİYE’NİN İHTİYACININ ÜSTÜNDEDİR” 70 civarında iletişim alanında eğitim veren mektep var. 42’si iletişim fakültesidir. Diğerleri ise başka fakültelerin bünyesinde açılmış durumda. Bu kadar iletişim fakültesi Türkiye’nin ihtiyacının üstündedir. Bu fakülteler daha fazla açılmamalıdır. Programların Türkiye’ye hizmet edecek şekilde düzenlenmesi lazım. İletişim fakültelerinin geleneği biraz batıcıdır. Halbuki batıcılık başka bir şey, batılılık başka bir şey, memleketin ihtiyacına göre adam yetiştirmek başka bir şey. Örneğin Afrin harekatında kamera karşısına geçen arkadaşlarımız darmadağın oldular. Daha önce aynı şey Gölcük depreminde de olmuştu. Dört tane kalıp cümlenin üstüne çıkamadılar. Halbuki insan düşünür düşünürken bulur ve söyler. Gazeteci, kendisinin toplayarak bir araya getirdiği malzemeyi, onu bilme ihtiyacı içindeki insanlara, ihtiyacını karşılamak üzere dile, söze çeviren insandır. Bu dil ve söz işi bir metindir. İfade sağlam, ciddi, düzgün, samimi, doğru ve ciddi olmalıdır. Güzel de olmalıdır. Güzel olduğunda da sonuna kadar okur. Şuan Türkiye’de basının en ciddi problemi; okunacak ciddiyette yazının olmamasıdır. İnanmayanlar eski gazetelere baksınlar. Eski gazetelerimiz, bugün ki televizyonun ve radyonun görevini de görürler. “TÜRKÇE, YAHYA KEMAL’İ, EVLİYA ÇELEBİ’Yİ, PEYAMİ SEFA’YI ÇIKARAN DİLDİR” Türkçenin anlatımı Hint-Avrupa dil gurubundan daha geniştir. Türkçe hala büyük bir dildir. Türkçe, Yahya Kemal’i, Evliya Çelebi’yi, Peyami Sefa’yı çıkaran dildir. Herkesin bu kişileri okuması gerekir. Okuyan kazanır okumayan kaybeder. İyi, nitelikli yazarları okuyarak nitelikli bir dil öğrenilir. Eğer Türkiye’de de yazı yazmak isteyenler, söz almak isteyenler, kendilerini ispatlamak istiyorlarsa ve nitelikli olmak istiyorlarsa bu dili nitelikli kullanan kalemleri okumak zorundadırlar. Belli bir zaman diliminden sonra neyin iyi neyin kötü olduğunu anlamış olacaklar. Talebelerimize bakıyorum şairlerin, yazarların sadece adlarını biliyorlar. Eserlerini okuyan yok. Bizim zamanımız da, çocukluğum da bize eser okuturlardı. Biz de meraklıydık ve bir şeyler öğreniyorduk. Gazetecilik sahası, Türkçe bakımından son derece ciddi bir zaaf içerisinde. Bunun da farkında değiller. Hala yabancı dili Türkçeden önde tutuyorlar. Hiçbir gazeteci tükenmez kaleme verdiği önemi Türkçeye Türkçenin imlasına kuralına önem vermiyor. “İLETİŞİM FAKÜLTELERİNDEN MEZUN OLAN ÖĞRENCİLER, GAZETELERİN HUKUKİ LEHÇESİNİ DE BİLİR” Talebelerimizi staja gittiği çoğu yerden memnun değil. Bazı yerlerde talebelerimize karşı ayaklar altında dolaşma ne yapıyorsan yap yaklaşımı mevcut. Dolayısıyla talebemizi her yere göndermiyoruz. Ancak bazı gazetelerle münasebetimiz varsa, öğrencilerimizi bu yerlere gönderiyoruz. Bazı öğrencilerimiz de stajını kendisi ayarlıyor. Biz de kendisini bu kurumlara yönlendiriyoruz. Fakat her talebe staj yapmaya yanaşmıyor. Çünkü bazen önerilen yerler beğenilmiyor. Çocuklara, ‘gittiğiniz yeri staj olarak görmeyin, bu yerlere gelecek olarak da bakabilirsiniz’ diyorum. Mahalli gazeteler mutlaka iletişim fakültesi mezunlarını istihdam etmeli. Mesela yazı işleri müdürlerinin böyle bir diploması olmalı. Fakat bunu kanunlaştıramadık. Çünkü iletişim fakültelerinin mezunu, bir gazetenin hukuki lehçesini de bilir. Bu konu da birtakım faaliyetlerimiz var bunu sürdüreceğiz. (Kadir GÜRHAN-Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim