Her düşüncenin her inancın olaylara ve yaşanmışlıklara karşı farklı bir açıklaması ve yorumu var. Kimisi bu açıklamaları mantık çerçevesine yerleştiriyor, kimisi ise saçma sapan temellere oturtuyor. Ancak her kesimin, ortak paydada birleştiği nokta aynı. İslam dini hoşgörünün dinidir. İslam dini ‘bir elin verdiğini diğer elin görmediği’ bir anlayıştır. İslam dini, yaratanla yaratılan arasındaki manevi yolculuktur. Bu bağlamda, İslam dini, üçüncü kişileri bağlamayan sadece kul ile Allah arasında olan bir inanış biçimidir. Tüm bu yargılar bağlamında İslam dini, herkese göre, özünden ayrıştırılmaya çalışılan, yobazlıkla cehalet arasına sıkıştırılan, egemen güçler tarafından iktidar aracı olarak görülen bir düşünceye büründürülüyor. Yani bizler, aslına bakarsanız gerçek İslam dini ile dayatılan İslam dini arasındaki gerçekleri biliyoruz. Ancak buna rağmen, tüm güzel kavramları tek bir çatı altında toplayan bu dine karşı, ya önyargılı davranıyoruz ya da yukarıda bahsettiğim etkilerden dolayı onu yozlaştırıyoruz. Bu iki anlamsız düşünce kendiliğinden oluşmuyor tabi. Günlük yaşantımızda vuku bulan olaylar ve etken güçlerin söylemleri bizleri bu noktalara götürüyor maalesef ki! Bizleri, neler rahatsız ediyor dersiniz? Öncelikle, inandığı için değil ama belli çıkarlar için başörtüsü takan kadınlar… Başörtüsü dışındaki giyim şekillerine bakıldığında o kadar çok belli ediyorlar ki kendilerini! Gündeme gelmek için dini argümanlar geliştiren ünlüler… Bu sadece söylemle de kalmıyor tabi. Giyim kuşamını günlük yaşantıya uymayacak kadar uç noktada değiştirenler var. Bu değişimle boy boy poz verip magazin sayfalarında, kendilerine yer buluyorlar. İçlerinde bir dönem evliliği uğruna dinini değiştirenler bile var. Herkes seçimlerinde özgürdür ve sonsuz saygı duyarım ama bu eylemden sonra 180 derecelik bir dönüş yapan bu arkadaş, şimdilerde neredeyse dini vaazlar veriyor. Yaptığı ibadeti insanların gözüne gözüne sokan insanlar… Düşünsenize, namaz kıldığını göstermek için takunyayla bulunduğu kurumun içinde dolaşan insanlar var. Kıldığı namazı, tuttuğu orucu ya da yaptığı yardımları göstermeye çalışan bu insanlar, sadece kendi yaptıklarını göstermekle kalmayıp, insanları da bu eylemlere göre değerlendiriyorlar. Hadsizce dini içerikli sorular yöneltip aldıkları cevaba göre yargılamalarda bulunabiliyorlar. Tüm bunların oluşmasına ortam hazırlayan siyasi söylemi, unutmamak lazım tabi. Alakalı alakasız her durumda, dini ön plana çıkaran siyasiler… Dogmatik bir anlayış olan dinin, siyasi ortama dahil edilmesi dindarlık anlayışını arttırmak yerine dinsel yozlaşmayı ortaya çıkarıyor. Müslümanların çoğunluğunu oluşturan Arap dünyasının halini yazmaya bile gerek yok zaten. İslam dini ile kendilerini özdeşleştirmeleri, oluşan önyargıların esas sebebi desek abartmış olmayız herhâlde! Oysaki dinimizin gerçek öğelerini ve güzelliklerini bir kavrayabilseler bunların hiçbirine ihtiyaç duymayacaklar. Sadece dini söylemleri kullananlar için geçerli değil tabi bu durum. ‘’Bunlar Müslümansa ben değilim kardeşim’’ deyip işin içinden çıkanlar için de geçerlidir. Çünkü her iki durumda da ciddi bir yozlaşma yaşıyoruz.

Editör: TE Bilisim