Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” isimli kitabını bilir misiniz? Bence edinmelisiniz. Beş Şehir’de, Ankara’yı şöyle anlatır: “Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Asırlar içinde uğradığı istilalar, üst üste yangınlar ve yağmalar şehirde geçmiş zamanların pek az eserini bırakmıştır. Acayip bir karışıklık içinde bu tarih daima insanın gözünün önündedir. Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer vardır. Bu terkiplerin en manalısı, imparator Augustus’un şerefine toprağa dikilmiş mermer bir kaside olan Roma mabedinin kalıntılarıyla yanı başındaki Hacı Bayram-ı Veli Camii’nin beraberce teşkil ettiği zıtlar mecmuasıdır. Bitmiş veya tam diyebileceğimiz hiçbir eser, bu toprağın macerasını bu kadar güzel hülâsa edemez.” *** Hep dikkatimi çekmiştir, kimi zamanlar şehirlerle ilgili kitaplar art arda yayımlanır. Kimi kişisel yayın olur, kimi ise devlet kurumları tarafından yapılır. Sonra bir anda bu furya diner. Sonra ne olur bilinmez benzer yayın furyası yeniden hortlar. Bu eserlerin kimi gerçekten değerli, bilgilendirici eserlerdir. Kimi ise oldukça acemice hazırlanmış, günü kurtaran olur. Bugün, kişisel kütüphanemin en güzel yerinde duran, iyi hazırlanmış ve 2012 yılında Ankara Üniversitesi Yayınevi’nden çıkan “Cumhuriyet’in Ütopyası: Ankara” isimli kitaptan söz edeceğim. Kitap, lalettayin hazırlanmış bir eser değil. Her bir bölümünün emek yoğun olduğunu hissettiren bir eser. “Bu kitap, yaşadığımız ve sevdiğimiz şehre bir gönül borcudur” diyen 688 sayfalık kitabın Sunuş’unda uzun uzun düşünmemi sağlayan şöyle bir ifade yer alıyor: “Her şehir sakini, kendi kurduğu şehirde yaşar. Ve bir şehir de farklı dönemlerde, çeşitli değişkenlere bağlı olarak yıkılıp yeniden kurulur. Yapılarıyla ve ruhuyla…” Ankara da aslında birçok kez yıkılan ve yeniden kurulan bir şehir. “Cumhuriyet’in Ütopyası: Ankara” isimli çalışma, 40 yazarın katkısıyla Ankara’nın başkent oluşundan önce ve sonra geçirdiği fiziksel ve söylemsel inşa sürçlerini, kurumların ve insanların hikâyelerine eşlik ederek anlatan derleme bir kitap. Kitaptaki yazarlar uzmanlık alanlarında anlattıklarıyla evlerin içlerine giriyor, konser salonlarında, sınıflarda oturuyor. Tribünlerde bağırıyor, türbelerde mum yakıyor. Evet, kitapta Ankara hakkında pek çok bilimsel hikâye anlatılıyor. Bunlar, “Orta Zamanlar”dan bugüne, taşra kasabasından başkente, Taşhan Meydanı’ndan Kızılay’a uzanan hikâyeler. Yaşadığımız bu şehrin, Ankara’nın evleri, sokakları, kurumları ve insanları, bu hikâyelerin kahramanları oluyor. Kitabın bir diğer güzel yanı ise bazı bölümlerine kimilerini ilk kez göreceğiniz fotoğraflar ve haritalar eşlik ediyor. Aslında hikâye dediğime bakmayın, her biri bilimsel makaleler ancak bir akademik tez havasından koparak yazılmış makaleler. Örneğin, günümüzde Atatürk Orman Çiftliği ile Anıttepe-Bahçelievler arasında kalan bölgelerin Frig döneminde mezarlık alanı olarak kullanıldığını biliyor muydunuz? Ben yeni öğrendim…

Editör: TE Bilisim