Ankara’nın hükümet merkezi olup olmaması Cumhuriyet aydınlarının da tartışma konusudur. Bu mesele 1923’te zaferin hemen ardından uzun bir yurt gezisine çıkan Mustafa Kemal’e de sorulur. İzmit Kasrı’nda gazetecilerle sohbette Ankara’nın neden başkent olduğu ve imarı ile ilgili şu bilgileri aktarır: “Ankara emin olun çok lâtif bir yerdir. Ufukları vâsidir ve şimdi bir Amerika kumpanyasıyla görüşüyoruz. O da oranın imarı için bir proje yapıp hükümete vermiştir. Onun teminatına göre dünyada bu kadar lâtif bir şehir olmayacaktır. Şimdiki gar da büyük bir gar oluyor. Cenuba doğru daha garlar olacak ve aynı zamanda yüz yetmiş beş metre arzında bir bulvar yapıyor. Bir tepe var, o, dairenmâdâr büyük bir park gibi oluyor ve parkın daha cenubunda bir göl olacaktır. Zât-ı âlileri zannederim bunu bilirler. Bu göle nazır ve büyük parkın içerisinde, tepenin zirvesinde gayet lâtif ve cesim bir Büyük Millet Meclisi binası oluyor ve onun civarında vekâletler devairi bulunuyor. Ve bir de mahfel yapılıyor. Hülâsa Ankara, dünyanın en güzel bir şehri oluyor. Elektrik tenviratı da olacaktır. Velhasıl her şeyi olacak. Onun için çalışmaya, her taraftan daha elyaktır. Binâenaleyh bütün nazarlarınızı oraya dikiniz. Merkez-i hükümet neresi olacaktır diye bahsedilmiştir. Lozan Konferansı netayicinin bugüne kadar vasıl olduğu hadde ve vasıl olacağı hudutlara yakın olan yerlere nazarlarımızı dolaştırdık. Merkez-i hükümet neresi olmalıdır? Bendenizce iki nokta-i nazardan tetkikat yapmak icap eder. Birisi, her nev’i taarruz ve tecavüze karşı yerinden kıpırdamayarak, muhafaza-i kuvvet ve sükûnet edebilecek bir yer olmalı. Bu itibarla bittabi memleketin merkezini araştırmak lâzım. Yoksa bir geminin topundan telaşa düşecek bir yerde merkez-i hükümet olamaz. İkincisi, merkez-i hükümet öyle bir yerde olmalıdır ki hükümet nazarını memleketin bütün muhitâtına müsavi surette atfedebilsin. Eğer memleketin bir köşesine çekilirsek o halde gayr-ı mamur ve bizden uzak olan yerleri unutabiliriz. Bilirsiniz ki Anadolu bugün şarktan garbe, şimalden cenuba kadar bilâistisna her noktası bir harabe halindedir. Baykuş yuvası halindedir. Yani kasaba, şehir denecek hiçbir yeri yoktur. Ne için böyledir? Bunun için birçok esbâb vardır. Fakat o esbâbtan birisi de merkez-i hükümetin İstanbul’da olmasıdır. İstanbul, tabiî gayet lâtiftir, vâsi bir yerdir. Memleketimizin en mamur ve mütemeddîn bir kısmıdır ve orada oturmakla bu mamûriyeti kesbetmiştir. Fakat bu medeniyet ve bu vüsat içinde bütün nazarlarımız, bütün mevcudiyetimiz meczup kalmıştır. Asıl menabi’-i hakikîyye ve tabiîyye nazarlardan uzak kalmıştır. Onunla iştigal edememişizdir, yalnız oradan almışızdır. Bu memlekette çalışmak isteyenler ve bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli ve bu zavallı milletle aynı şeraiti yaşamalı ki ne yapmak lâzım geleceğini ciddî surette hissedebilsin. Bir insan Ankara’da başka türlü düşünür, İzmir’de, İstanbul’da başka türlü düşünür, Paris’te büsbütün başka türlü düşünür. Binâenaleyh onun için merkez-i hükümetin Anadolu’da olması lâzım gelir. Orada çalışmak lâzımdır. Hakikaten Anadolu’nun ortasından başka bir yer düşünmek istersek vüsat ve mamûriyeti ve güzelliği itibarıyla hatıra gelebilecek yerlerden birincisi İstanbul, ikincisi Bursa, üçüncüsü İzmir’dir. Şimdi efendim, İstanbul birçok nukat-ı nazardan merkez-i hükümet olamaz ve bu salâhiyeti kaybetmiştir. Bursa dahi dâhilde olmakla beraber emin değildir. Yine sahilin topçu ateşi altındadır. Bir düşman donanması, Bursa’yı bombardıman edebilir. İzmir de aynı esbâbtan dolayı merkez-i hükümet olamaz. Anadolu’nun ortasında merkez olacak bir şehir ancak Ankara, Kayseri, Sivas müsellesi dâhilinde bir noktada olmak lâzım gelir. Fakat böyle bir noktada yeni bir şehir yapıp o şehrin bütün memleketle ittisâlâtını temin etmek biraz güçtür. Bu müsellesin bir re’sinde bulunan Ankara, Türkiye’nin pekâlâ merkezi olabilir ve hadisât da orasını merkez yaptı ve feyizli bir merkez yaptı. Binâenaleyh Ankara’ya karşı nankörlük etmek câiz değildir. İstanbul birçok nokta-i nazarlardan yine kıymetini, şerefini mahfuz tutacaktır ve Ankara’da oturmak ve çalışmakla beraber hepimiz oradan müstefit olacağız. Yani merkez neresi olacaktır? İstanbul’un merkez olabileceğini düşünmek varid-i hatır mıdır? Merkez İstanbul’da olmadıktan sonra Eskişehir mi olsun? Varsın Ankara olsun.” (Mustafa Kemal, 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktaran Sinan Onuş, yakında kitap olarak yayımlanacak.) Sürecek…

Editör: TE Bilisim