Liderlik Enstitüsü'nün çatısı altında "Çocukları Anlama Sanatı" konulu söyleşi ile sosyal sorumluluk çerçevesinde ebeveynlere okul öncesi dönemi kapsayan 3-6 yaş arasındaki çocuklarla ilgili bilgiler verildi. Çocuk gelişimi, çocuklarla iletişim ve çocuk eğitimi hakkında bilgiler konuklarla paylaşılırken aynı zamanda ebeveynlerle sohbet de gerçekleştirildi. 25 yıldır okul öncesinde öğretmenlik yapan ve şuan Yenimahalle İngiliz Kültür Kids Aloud Anaokulu’nda yönetici olan Ebru Turan Vural eğitimde konuşmacıyken, tırnaklarını yiyen ya da parmağını emen çocuklar için şu ifadeleri kullandı: “Tırnağını yiyen ya da parmağını emen çocuklar için yapılması gerekenler öncelikle altında yatan nedenleri bulmak, davranışı pekiştirmemek ve en önemlisi bu davranışı takip etmek olacaktır.” “3 YAŞ ÇOCUĞU KALEM TUTMAYA BAŞLAR” 3 yaş çocuğuyla ilgili bilgiler veren Ebru Turan Vural, “4 ve 5 aylıktan itibaren bebekler kaşık tutmaya başlarlar ve ağızlarına net götüremezler. 8 aydan sonra bu durumda biraz daha ilerlemeler olur. 3 yaşına gelen çocuk ise artık kalem tutmaya başlamıştır fakat kaşığı ilk tuttuğu gibi kalemi de avuç içiyle tutmaya başlamıştır ve kalemi sıkarak tutar. Yani tutuş doğru ya da yanlış 3 yaş çocuğu artık kalem tutmaya başlamıştır. Kalem tutma ise okuma-yazma basamağının ilk evresidir. Kalem tutmayı öğrenen 3 yaş çocuğu artık resimler çizerek eğlenmeye başlamıştır bile. Sonralarda ise normal bir şekilde kalem tutma çocuk 6 yaşındayken anca oturur. Normal bir şekilde kalem tutabilen 3 yaşında çocuklar var mıdır? Tabi ki vardır. Çocuğun evde okula giden abisi ablası varsa, çocuğun önüne çok fazla kağıt kalem konmuşsa, ilgi alanı kalemler boyalar ise o zaman çocuk normal bir şekilde kalem tutmayı öğrenmiştir. Burada önemli olan ise çocuğun ince kaslarının gelişiyor olabilmesidir. 3 yaş çocuğunun ince kasları henüz gelişmediğinden kalemi avuç içiyle tutarak çizgiler çizmeye başlar. Çünkü çocuğun henüz kaba kasları gelişmiştir” ifadelerini kullanarak 3 yaş çocuğunun artık kalem tutmaya başladığından bahsetti. SINIRLI BOYAMA Bazı velilerin kreşlerin sürekli sınırlı boyama yapmasından şikayetçi olduklarını dile getiren Vural, sınırlı boyama hakkında şunları söyledi: “Sınırlı boyamanın pedagojik açıdan önemi büyüktür. Her şeyden önce boyama çalışması bireye duygusal açıdan bir dinginlik verir, onu rahatlatır. Okul öncesi yapılan bu faaliyet el-göz koordinasyonunu destekler, ince motor becerileri geliştirir ve okula bir ön hazırlık sağlar. Çocuktaki sanat ve renk algısına katkıda bulunur. Sanatsal bir bakış açısı oluşturmasında yardımcıdır. Dikkat ve konsantrasyon becerisini geliştirerek öğrenmeyi destekler.” Vural konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sınırlı boyamadan veliler bazen şikâyetçi olsalar da çocuğun okuma-yazma öncesinin ilk adımını oluşturmaktadır. Çocuğun yaptığı resimlerden tedirgin olup çocukta bir gerilik olduğunu düşünen veliler bile oluyor. Tedirginlik yaşamalarına gerek yok, 3 yaşındaki çocuktan aşırı sanatsal çalışmaları da boşuna beklemesinler. İyi resim yapan çocuklar olabilir. Onların ise ya resme ilgileri vardır ya da bu anlamda yönlendirilmişlerdir. Bütün bunlar karalama yapan çocukların geride kaldıklarını göstermez. ARKADAŞLIK KURMAK Çocukların 3 yaşında artık yaşıtlarıyla oynamak istediğini ve oynadığını da ifade eden Vural, “Çünkü arkadaşlık kurma isteği başlamıştır çocukta. 3 yaşındaki çocuk paylaşmayı bilmez. Çocuğun paylaşmayı bilmemesinin evin tek çocuğu olmasıyla da ilgisi yoktur. Çocuk ‘ben merkezi’ dönemdedir, etrafındaki her şeye kendisininmiş gibi davranır. 3 yaşındaki çocuğun dimağına yeni kelimeler yerleşmeye başladığında anne, babasını artık ayırmaya başlamışlardır. Çünkü anne ve babanın her şeyiyle ona ait olduğunu düşünmeye başlamıştır ve kendisince kimsenin anne-babanın yanına yanaşamayacağını ya da yanaşmaması gerektiğini düşünmeye başlamışlardır. Hiçbir şeyini kimseyle paylaşmayan çocuk anne ve babasını da paylaşmadığı gibi anne-babanın eşyalarını da kimseyle paylaşmak istemez. Öyle ki birçok anne-baba evlerine misafir geldiğinde bunu çok yakından gözlemleme fırsatı bulabilirler. Çocuk annesinin terliğinin dahi bir başkasıyla paylaşmak istemeyecektir. Bu durumdan dolayı endişe edilecek bir şey yoktur, çünkü o yaştaki çocuk için gayet doğal ve görülecek şeylerdir” açıklamalarında bulundu. “ÇOCUK KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMEK İSTER” Kreşe başlayan çocukların kreşlerinde kendilerini güvende hissetmek istediklerinin bunun için de evden ebeveynlerinin eşyalarını yanlarında getirdiklerinin altını çizen Vural, konuyla ilgili şunları aktardı: “Özellikle 3 yaş okul öncesi kuruma başladığı zaman ilk güven halkasını oluşturup oryantasyon dönemi bitinceye kadar veliler için çok anlamsız biz okul öncesi öğretmenleri için çok anlamlı olan şeyler yapmaya başlarlar. Örnek vermek gerekirse okul öncesine başlayan çocuk evden annesinin rujunu getirmeye başlamıştır. Ya da babasının eşyalarını getirmeye başlamıştır. Çocuk güvendiği herhangi bir nesneyi evinden kreşe getirmek isteyecektir, kreşte de kendisini güvende hissetmek ister. Bu noktada velilerin yapması gereken şey bunu okulun inisiyatifine bırakmak olacaktır. Veliler çocuklarıyla bu konuda kesinlikle inatlaşmasınlar, çünkü çocuk güven halkasını adım adım genişletecektir. Kendini güvende hissettiği mekana ait bir şeyi bundan dolayı yanında taşımak isteyecektir.” ÇOCUĞUN PARMAĞINI EMMESİ Zaman zaman çocukların parmak emdiğini söyleyen Vural, “Çocuk hiç parmak emmiyorken bir anda emmeye başlamış da olabilir. Böyle bir durumda ebeveynler paniklemesinler, sadece bunun önüne geçmek için geç kalmasınlar. Çocuğun parmağını emmesi içgüdüsel bir durumdur. Bunu ‘ben çocuğumu az emzirdim, bundan dolayı parmağını emiyor’ gibi sebeplere bağlayan ebeveynler de olabiliyor. Psikologlar ise parmak emmenin böyle nedenlerinin olamayacağını, altında başka şeylerin yattığını ifade etmektedirler. Daha öncesinde hiç parmak emmeyip 3 yaşında parmak emen çocuk kaygı düzeyini azaltmak için bir yola başvuruyor olabilir. Eğer ki bu durum bitmiyor ve aksine artıyorsa anne-baba paniklemekten ziyade geç kalmamak için bir klinik psikologdan yardım alabilirler” şeklinde konuştu. “ÇOCUĞUNUZLA İNATLAŞMAYIN” Vural, tırnak yiyen çocuklarla ilgili de konuşarak konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Tırnak yeme davranışı parmak yeme davranışı ile bire bir aynı değildir. Ama tırnak yeme davranış için her davranışta olduğu gibi şunu söylemek gerekir: ‘çocuğunuzla inatlaşmayın’ Oğlum elini ağzından çek, kızım elini ağzından çek kelimeleri esasında çocuğu cezbeden ifadelerdir. Çünkü çocuk tırnak yiyerek dikkat çekmeye başladığını düşünmeye başlamıştır. Eğer ki ebeveyn çocuğunun tırnaklarını yediğini fark ederse çocuğun ellerini kullandırıp, tırnağını yedirmemeye çalışmalıdır. Örneğin, ‘kızım bana şunu getirir misin’ gibi ifadeler kullanarak hem dikkatini dağıtmalı hem de çocuğun ellerini başka şeyler için çalıştırmalıdır. Yani çocuğu elini oynatacağı bir yerlere yönlendirmelidir. Çocuğu uyardıkça çocuk o davranıştan vaz geçmez, esasında çocuğun bu davranışı pekiştirilmiş olur. Aynı şeyi parmak emme için de söylenebilir. Şu noktada yapılması gereken altında yatan nedenleri bulmak, davranışı pekiştirmemek ve en önemlisi bu davranışı takip etmek olacaktır. Bu arada şunu da eklemek gerekir ki tırnak yeme kız çocuklarında, parmak emme ise erkek çocuklarında daha yoğundur.” Konuyla ilgili örnek veren Vural şunları söyledi: “Kreşimizdeki çocuklardan birisinin ailesi evde sürekli tırnağını yediğinden bahsettiler. Çocuğu okulumuzda psikologlarımızla,  öğretmenlerimizle birlikte uzun süre gözlemledik ve çocuğun okulda hiç tırnak yemediğini fark ettik. Elini ağzına dahi götürmüyordu. Evinde ise öğrendik ki tırnağını yemeye başladığı anda herkes onunla ilgilenmeye başlıyor. Örnekte de gördüğünüz gibi çocuk bunu ilgi mekanizması haline getiriyor ve bundan yararlanıyor.” (Türkan ÇATAL)