Bugün yolda işe gelirken dilime bir nakarat dolandı. ''Yağmuru kim döküyor, Ünzile kaç koyun ediyor, dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor.''. Aslında bu bir şarkı değil, cehaletimizin, geri kalmışlığımızın birer aynası. Bu şarkıyı ilk Sezen Aksu'dan dinlemiştim yıllar evvel. Ne yalan söyleyeyim üzerine bu kadar düşünmemiştim. Sanırım yaş ilerleyince, kendi ayaklarının üzerinde durunca daha yakından anlamaya başlıyor insan... Bu parçanın hikayesini öğrendiğimde daha benimseyerek dinlemeye başladım. Ne acıdır ki, gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunda, kız çocukları daha ergenliğe girmeden evlenmek zorunda bırakılıyor. 'Dünya üzerinde 15-19 yaş aralığındaki her 5 kız çocuğundan 1'inin genç yaşta evlendirildiği, bu evlilikler sırasında başlık parası alındığı ve bu çocukların kocaları tarafından zarar gördüğü tespit edilmiş. Elleri, kalem, defter kitap, oyuncak tutacakken daha 'oyun'sandıkları bir dünyanın içine sürüklenen çocukların hislerini anlayabilmek de ayrı bir olgunluk gerektiriyor. Peki neden hep gelişmekte olan ülkelerin kurbanı bu çocuk gelinler? Yoksulluk, ataerkil zihniyet, aile içi şiddet gibi, kadının ikinci sınıf bir varlık yerine konması gibi faktörler ne yazık ki çocuk gelin sayısını arttırıyor. Aslına bakılırsa çocuk gelin, çocuk istismarının gözle görülür, elle tutulur bir hal almasıdır. Çocuk evlilikleri aynı zamanda ekonomik bir problemdir. Altında yatan birçok şeye rağmen en büyük problem eğitim düzeyinin belli bir seviyenin üstüne çıkamamasıdır. Toplumda kadının sadece ev işlerine bakan, eve hapsolmuş, sınırları belli bireyler olarak algılanması bu inancında kuşaktan kuşağa anlamsızca yayılmasıdır. Gözden kaçan tek noktaysa cinsiyet kavramlarının yalnızca biyolojik olarak fiziksel farklılıkları işaret etiğidir. Halbuki kız çocukları gelecek nesillerin de teminatı umudu ,saçlarını yandan iki örgüyle ayıran elleri tabak çanak yerine kalem, kağıt tutan nesilleridir. Kız çocuklarını okutmayıp, evliliğe hapsettiğinde onun sadece geleceğini elinden almazsın. Daha oyun sandığı bir dünyanın içersinde yeşerttiği hayalleri, umutlarını en kötüsü de çocukluğunu çalarsın. Sanırım ileri de bir kızım olduğunda ona tembihleyeceğim tek şey kendi kendisine yetmesi, kendi ayaklarının üzerinde durması olacak. Cinsiyetçiliği bir kenara bırakıp, eğitimli, özgüvenli, topluma faydalı çocuklar yetiştirin. Dayaktan uslanan değil, sevgiden uslanan bireyler bizlere umut.. Unutulmamalıdır ki dünyada çocuk gelin yoktur, çocuk gelinlere dilsiz, sağır kalan zihniyetler vardır.