Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili muhteşem bir doğaya sahip yarımada ülkesi olması sebebiyle turizm açısından çok önemli bir avantaja sahip. Sanayi Devriminin sona erdiği bu yüzyılda bacasız fabrika diye adlandırılan turizm sektörü ise büyük önem kazanmıştır. Ülkemiz 2016 yılında gerek Suriye savaşı gerek Ruslarla yaşadığımız uçak düşürme mevzusu yüzünden 2015 yılına göre 11 milyon turist kaybetmiştir. Bu 11 milyon turistin ülkemize kaybettirdiği kazanç ise 8 milyar dolar. 2017 yılında yüzde 27 artışla ülkemizi ziyaret eden turist sayısı 32 milyon kişiyi aşmıştır. 2017 yılında 4,7 milyon turistle Rusya birinci olurken, Almanya 3,5 milyon kişi ile ikinci, İran 2,5 milyon kişi ile üçüncü oldu. Ülkemize gelen turistlere baktığımız zaman Ruslar ülkemize Rusya’ya yakın ve ucuz olduğu için, Almanlar orada yaşayan Türkler sayesinde ülkemizi bildikleri ve yabancılık çekmeyecekleri için, yine aynı şekilde İran ise hem coğrafi olarak yakınlığından dolayı hem de kültürel farklılıklar olmadığından ülkemizi tercih ediyorlar. Peki,genel olarak baktığımızda ülkemize gelen turist sayısının üçte birini üç ülkenin karşılıyor olması bir başarı mı? Bu üç ülkeden herhangi biriyle bir sıkıntı yaşandığında direkt turizm gelirlerimiz de düşüyor. Buna karşı nasıl önlemler almamız gerekiyor derseniz, üzerinde yaşadığımız topraklar dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış ve yine dünyanın en büyük imparatorluğunun merkezini oluşturmuş, yazımın başında da söylediğim gibi üç tarafı denizlerle çevrili turizm açısından harika bir ülke. Biz dünyaya bu güzelliklerimizi yeterince anlatabiliyor muyuz diye kendimizi sorgulamalıyız. Mesela Antalya’da bugüne kadar turizm sektörünün deniz, kum ve güneş avantajlarıyla büyüdüğünü görmekteyiz. Bu sene Antalya’ya gelecek yabancı turist sayısının 14 milyonu geçeceği tahmin ediliyor. Bu güzel şehrin birçok tarihi alanları ve doğal güzellikleri var, ama nedense Kasım ile Nisan ayları arasında neredeyse yok denilecek kadar turist Antalya’yı ziyaret ediyor. Sağlık için gelen turistlerin altı kat fazla harcama yaptığını göz önüne alırsak, Sağlık Bakanlığının ve Kültür ve Turizm Bakanlığının el ele verip, ortak bir plan çıkartıp sağlık turizmi için yeni stratejiler üretmeleri gerekmekte. Antalya’da yer alan Akdeniz Üniversitesi Hastanesi küçümsenmeyecek kadar başarılı bir hastane. Yaz ayları dışında da hem tarih hem de sağlık açısından turist çekebilecek bir ilimiz ve diğer sahil kentlerimizin de Antalya’dan kalır yanları yok. Türkiye tanıtım fonunu ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye’yi tanıtmak için ayırdığı fonları Türkiye Cumhuriyetleri ve Balkanlara giderek değil tüm dünyaya açılarak, memleketimizi bütün güzelliklerini anlatarak kullanmasını, bizi dünyaya daha iyi anlatmasını temenni ediyor, esenlikler diliyorum.

Editör: TE Bilisim