Yaklaşık 42 yıldır Ulus Halinde esnaflık yapan Hasan Hüseyin Çelik, denetim olmadığı için haksız kazançla mağdur edildiklerini söyledi. Ulus Halinin çevresinde seyyar  satıcılardan geçilmediğini belirten Çelik, seyyar satıcılara herhangi bir denetim yapılmadığını ifade etti. Seyyar satıcıların çoğunun Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden torpilli geldiklerini ve burada tezgah açtıklarını savunan Çelik, bu şekilde mağdur edildiklerini söyledi. Yeni gelen bir belediye başkanına sorumluluk yükleyemeyeceğini de vurgulayan Çelik, “Denetim yapılırsa hiçbir sorun kalmayacaktır. Söylediklerimin çoğu denetimsizlikten kaynaklanıyor. Ama altı ayını doldurduklarında onlara da sorululuk yüklerim. Eleştiririm. Zamanla oturur diye düşünüyorum. Çünkü vergisini veren bizler seyyar satıcılar eliyle mağdur ediliyoruz” diye konuştu. “GÜNLÜK TAZE MEYVE VE SEBZENİN ADRESİYİZ” Bayramın yaklaşmasıyla birlikte gün içerisindeki yoğunluğumuz artığını kaydeden Çelik, “Fakat gün içerisindeki yoğunluk ile bayram arifesindeki yoğunluk birbirini tutmaz. Herkes genellikle kendi ihtiyaçlarını en ucuza ve en kaliteli şekilde bulabilme telaşı ile Ulus Haline gelirler.  Ulus Hali günlük sebze ve meyvelerin en taze olduğu yerdir. Vatandaş da taze meyve ve sebzeyi burada bulabileceğini iyi biliyor. Sakat atı, balı, baharatı, meyveyi, sebzeyi hem ucuza hem de kaliteli olarak temin edebilirler. Büyük marketlere baktığınızda; kalitesiz ve gramajı düşük ürünlerin üzerine düşük fiyat koyarak ucuza sattıklarını lanse etseler de bir nevi hile ile ucuzluğu yansıtırlar ama asla kalite ve ucuzluğu yansıtamazlar. Ama biz küçük esnafız. Bizimle pazarlık etme imkânları var. Örnek veriyorum; 52 liralık ürünü 50 liraya bizden alabilirler ama büyük marketlerde 10 kuruşları bile eksik olursa bir şey alamazlar. Yeri geldiğinde tanıdığımız için poşet parasını da almıyoruz” dedi. “ŞİKAYETLERİN KAYNAĞI BELEDİYENİN DENETİMSİZLİĞİDİR” İnsanlara daha iyi hizmet verebilmek adına ellerinden gelen her şeyi yapamadıklarından şikâyetçi olan Çelik, “Belediye konusunda çok geride ve eksik kaldığımızı söyleyebilirim. Dışarıdan çok şikâyet geliyor diyorlar. Şikâyet Halin esnafından gelmiyor. Şikâyet belediyenin denetimsizliğinden geliyor. Nedir; etrafımızı saran ve kuruş vergi vermeyen seyyarlara bir şey diyen yok. Islak mendili 1300 lirayı alıyorum fakat ben bunu 1500’e satarsam buranın elektrik faturasını karşılayamam. Ama kapımın önünde vergi ve kira bile vermeyen seyyar satıcı ıslak mendilin üç tanesini 5 liraya satıyor. Bu hem bana engel hem de devlete engel. Sonuçta devlet vergi alamıyor. Hem belediye tarafından hem de haksız bir kazançla mağdur ediliyoruz” şeklinde konuştu. “ESNAF OLARAK BİZİM DE SUÇUMUZ BULUYOR” Çelik, “Biz seyyar satıcılarına konuştuğumuz zaman sadece tamam diyerek gidiyorlar. Aslında dönüp bakılırsa Halin girişine el arabaları park ediliyor. Bunda belediyenin pek bir suçu yok. Esnaf olarak bizim de pek bir suçumuz yok. Sonuçta belediye getirip oraya el arabası bağlatmıyor. Bağlayan yine bizim esnaflarımızdan birisi. Ama onu uyarmak da ya da onu oradan kaldırmakta belediyenin görevidir. Duyarsız insanlara duyarlılığı öğretmek onların görevidir. Ben esnaf olarak müdahale ettiğimde kavga etmek zorunda kalıyorum. Kavga çıkması da hiç iyi lanse edilmiyor. Halde yine kavga çıktı deniliyor” ifadelerini kullandı. “BURANIN SAHİBİ BEN DEĞİLİM, HALKTIR” Bu iş yerini ben çalıştırıyor olabilirim ama burası buraya gelen halka ait’ diyen Çelik konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bana ait değil. Yani ben sadece burada duran bir aracı ve vesileyim. Yani esnafa saygı olmayabilir. Sen halka saygı göstereceksin. Ben burayı bir arkadaşa devreder giderim ama halk yine buraya gelir. Demek ki buranın sahibi ben değilim, halktır. Biz bunun bilincinde olarak eğer halka hizmet edersek tabiki buraya bir sürü müşteri gelir. Mesela bizim otopark sorunumuz var. Otoparkı bir lira yapmak çözüm değildir. Ulucanlardaki esnaf bile buraya geliyor park edip gidiyor. Bu çözüm üretmiyor. Bu halka hizmet değildir. Halka hizmet dedin mi denetim olur, kontrol olur. Belediyenin adamı mı yok birilerini görevlendirmeleri gerekir. Zabıta nasıl olmaz. Çıkıp kontrol yapmaları gerekir. Müşteri seyyar satıcı ile kavga ettiğinde beş dakika sonra onu orada bulamayabilir. Ama bizi rahatlıkla bulur. Ceza kesebilir, dükkanımızı kapatabilir, hemen her şeyi yapabilir. Çünkü bu olanakları var. Seyyar satıcıya ne yapabilirler? Hiçbir şey.” “ŞUAN SATTIĞIMIZ MALI YERİNE KOYAMIYORUZ” Bizim içimizde sorunlu kimseler yok mu? Elbette ki var. Ama onu içinde asimile edebilecek devletin bir gücü vardır. Bende yolun ortasına bir şeyler koyuyorum. Müşterinin geçebileceğiz yol sınırlı oluyor. Millet sıkışıyor. Ben memnun olduğum için koymuyorum. Herkes koyunca kendini aptal hissediyorsun. Malını öne çıkararak pazarlamaya çalışıyorsun. Demek istediğim konu yine denetime geliyor. Denetim yapılırsa hiçbir sorun kalmayacaktır. Söylediklerimin çoğu denetimsizlikten kaynaklanıyor. Yeni gelmiş bir belediye başkanına bir sorumluluk yükleyemem. Ama altı ayını doldurduklarında onlara da sorululuk yüklerim. Eleştiririm. Zamanla oturur diye düşünüyorum. Seyyarların hepsi Büyükşehir Belediyesinden torpilli gelip mal açıyorlar. Yoksa öyle herkes istediği şekilde gelip yer açamaz. Gidip müdahale ettiğimizde; biz ‘Büyükşehir Belediyesinden izinliyiz’ diyorlar. Yolun ortasına tezgâh açmak benim karım değil, seyyarlar satış ve pazarlama yapınca ben de ürünümü pazarlamaya çıkarmak zorunda kalıyorum. Fakat bizi bunu yaparak halin içine değil, dışına müşteri çekiyoruz. Mesela burası meyve, sebze hali. Ama halin dışına meyve sebze tezgâhı açtırıyorlar. Bu tezgâhlar açtırıldığında içerde kirasını ve vergisini ödeyen esnaf ne yapacak. Müşterinin halin içine girmesine gerek kalmıyor. Malımızı kime satacağız peki. Şuan sattığımız malı yerine koyamıyoruz. Durum kötü çünkü. Sigorta bile arttı. Diyecek bir şey bulamıyorum şuan. İyi günler bizi bekliyor mu? İnşallah bekliyor. (Kadir GÜRHAN)    

Editör: TE Bilisim