Devletin yereldeki en küçük temsilcisi olan 53 bin muhtarın 97 lira olan maaşı 17 yılda 21 kat artarken, 10 milyon asgari ücretli çalışanın ücreti ise 17 yılda 9 kat artıyor. 10 milyon işçi gece gündüz çalışarak eve ekmek götürmenin derdine düşüyor, muhtarlar ise mahallenin sorunlarını çözmek için aday olma sırasına giriyor!! Eeee boşuna dememişler ‘insanın karnı tok olunca yapamayacağı şey yoktur’ diye. Sırf bu yüzden büyüklerimiz tarafından ekmek kavgasına muhtaç bırakılmıyor muyuz? Ekmek kavgasına muhtaç bırakılan bizler doğal olarak, ne mahallenin sorunlarını düşünür olduk ne de ülkede rahmet okunan hukuk, adalet, eşitlik ve demokrasi kavramlarını. İletişim fakültesine ayak bastığınızda öğreneceğiniz kaçınılmaz konuların başında; haber nedir? Haber etiği nedir? Hak habercilik nedir? Savaş ve barış muhabirliği nedir? Yurttaş gazeteciliği, gazeteciliğin olaylar karşındaki tarafsız tavrı, kamu adına kamuya doğru haber ulaştırma bilinci, haberi eleştirel okuma yöntemleri gibi önemli başlıklar gelir. Benimle aynı fakültede hatta aynı sınıfta olan ve bütün bu yukarıda saydığım başlıkları ders kapsamında gördükten sonra mezun olan ve şu an Suriye sınırında görev yapan birçok meslektaşım bulunuyor. Bu işin çok kolay olmadığını silah sesleri gölgesinde büyüyen biri olarak iyi biliyorum. Fakatına gelince; bir mesleğin eğitimi niçin alınır? O mesleğin kurallarını içselleştirmek için değil mi? Yoksa ben mi yanlış biliyorum. Yanlış biliyorsam birisi doğrusunu söylesin.  Mademki o mesleği içselleştirecek gücümüz yok, o zaman köşe başlarında üç ay gazetecilik eğitimi veren kurslardan eğitim alarak gazeteciliğe soyunmamız daha mantıklı ve doğru olmayacak mıdır? Bize gazeteciliğin etiğini dört yıl boyunca bağıra bağıra anlatmaya çalışan hocalarımıza karşı sorumluluğumuz yoktur diyebiliriz ama kamuya karşı sorumluluğumuz çok büyüktür. Bunu unutmamamız gerekir. Suriye sınırında Nusaybin’de yaşanan patlamada muhabir olan bir gazeteci meslektaşımız kendisine haber götürmekle yükümlü olduğu vatandaşı şikâyet ediyor. Devlette öğretmen olan vatandaş göz altına alınıp bırakılıyor sonra da görevinden uzaklaştırılıyor. Öğretmen ekmek parası ile cezalandırılıyor, gazeteci ise bir siyasi parti tarafından ödüllendiriliyor. Gazeteciliğin bu olmadığını mesleği içselleştiren herkes biliyor. Gazeteciliğin asker kamuflajı giyerek kameralar karşına geçip olayları aktarmak olmadığını bu mesleği içselleştiren biliyor. Asker kamuflajı  giydiğimiz anda kendimizi hedef haline getireceğimizi savaş muhabirliği derslerinde sayısız kere öğrenmedik mi? Bu yapılanın iliştirilmiş gazetecilik olduğunu meslek etiğini içselleştiren bilmiyor mu? Size bunu dayatan bir kurum olduğunu düşünmüyorum. Bu sizin tamamen kişisel tercihiniz. Fakat futbolcu, siyasetçi, vatandaş, ev hanımı kimliğinizden önce gazeteci kimliği ile orada olduğunuzu ve bu kimliğin o esnada diğer bütün kimliklerin önüne geçtiğini kavramanız bir zorunluluktur. Toplum olarak iyi bir yöne doğru sağlıklı bir şekilde yol almadığımız kesin. Sağlıklı bir şekilde yol almak dileğiyle…

Editör: TE Bilisim