Uzun zamandır bu söz üzerine birkaç satır yazmak istiyordum. Ne kadar yazmak istesen de yazmak istediğin şeyin günü gelmeli. Çünkü günü gelmeyen şeyin üzerine bir şeyler karalamak imkansızdır. Bu konu üzerine bir şeyler yazmanın günü bugündür diyerek yazıya başlıyorum. Aslında çok basit gibi gözüken bir sözün her geçen gün artan işsizlikle birlikte nasıl önem kazandığına, işverenlerin, patronların bu sözü niçin sık kullanmaya başladığını ve bu söze karşı birçok çalışanın çaresiz bir şekilde nasıl da reaksiyon gösteremediğinden bahsetmek istiyorum. ‘Birçok işsiz var ona göre’ sözünü işsizler değil, işi olan ve iyi kötü kendini geçindirebilen kişilerin iş alanında yoğun bir şekilde maruz kaldığı bir sözdür. Bu söz sadece işverenin baskı aygıtı değil, çoğu zaman eşin, çocuğun ve arkadaş ortamın tarafından da baskı aracı olarak kullanılabiliniyor. Tabii ki de kullanım şekillerini kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Eşiniz, çocuklarınız ve yakın arkadaşlarınız bu sözü gayet masum bir şekilde, işsizlik rakamlarına bakarak sana karşı kullanmış olabilirler. Fakat işveren açısından bakıldığında aynı masumiyetten bahsedemezsiniz. Çünkü işverenin bu sözü sana karşı kullanması üstü kapalı bir gözdağı niteliği taşımaktadır. Birçok işsiz var ona göre! Sen ise bu gözdağına karşı hiçbir reaksiyon göstermeden aynı koşullarda aynı şartlarda çalışmaya devam etmek zorunda bırakılıyorsun. Sözün kendisine bakıldığında mobbing görevi de görüyor. Bugün iyi kötü bir işi olan, herhangi bir işyerinde çalışan onlarca işçinin bu mobbinge maruz kaldığını söyleyebilirim. Bu söz ile her karşılaştığımda aklıma, Kibar Feyzo'dan akıllara kazınan Şener Şen’in şu monolog cümlesi geliyor: Vallaha sataram köyü haa. Köyün sahibi, Ağası Şener Şen, köylünün her hak isteyişi karşısında bu sözü kullanarak fakir gariban köylüyü susturabiliyor. Bu söz günümüzde ‘Birçok işsiz var ona göre’ye evrilmiş durumda. İşveren, zam isteyen, daha iyi koşullar talep eden işçinin karşısına bu değneği ile çıkınca işçiyi susturabiliyor. İşçinin aynı koşullarda çalışmaya devam etmesini sağlamak, işveren için neredeyse çantada keklik avlamaya dönüşmüş. Ülkede var olan işsizlik, çok az paralarla çalışmaya çalışan işçilere karşı bir araç olarak kullanılıyor. Hem de müthiş bir baskı aracı… Sendikalı olmak, örgütlü olmak da bir fayda getirmiyor. Zaten ciddi bir örgütlülükten bahsetmek  de imkansız. Her kes haklı olarak eve ekmek götürmenin peşine düşmüş durumda. Ya çalışmaya ya da kapıyı çarpıp işsiz kalmaya devam etmek size kalmış oluyor.. Ekonomik ilişkilerin bütün diğer ilişkilerimizi belirlediği bir dönemde ikincisini yapmak elbette ki daha zor.  

Editör: TE Bilisim