Aşık Zeki Hayaloğlu ile aşıklık geleneği üzerine sohbet gerçekleştirdik. 1992 yılında Erzincan’da yaşanan deprem faciası sonrasında eşini ve babasını depremde kaybeden Hayaloğlu, depremden sonra Sivas’a yerleşmiş ve aşıklığa orada devam etmiş. Aşıklığın usta-çırak ilişkisi ile öğrenileceğine dikkat çeken Hayaloğlu, şuan kendisinin de çıraklarının olduğundan bahsetti. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde yer alan aşıklık geleneği, kültür varlığımızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Aşıklık geleneğini kısaca tanımlamak gerekirse, çağlar süren deneyimlerden geçerek biçimlenmiş, kendine özgü icra töresi, geleneğe dayalı yapısı, âşık olmak, âşıklığı sürdürmek için uyulması gereken kuralları olan bir gelenektir. Aşıklık, aşık edebiyatı başlığı ile edebiyat içerisinde de yer alan, ozan - baksı geleneğinin Anadolu'da yaşama biçiminin değişimiyle ortadan kalkması üzerine oluşmuştur. Aşıklık geleneğinde çalgı aracı olarak saz kullanılır. Aşıklık geleneğinde sazlı (telden), sazsız (dilden), doğaçlama yoluyla, kalemle (yazarak) veya birkaç özelliği birden taşıyan geleneğe bağlı olarak şiir söyleyenlere "âşık", bu söyleme biçimine "âşıklık - âşıklama", âşıkları yönlendiren kurallar bütününe de "âşıklık geleneği" adı verilir. Aşık Zeki Hayaloğlu sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Kendimi bildim bileli, sazla birlikte yaşayan bir aşığım. 1992 Erzican depreminde göçük altında kalan eşimin ve babamın can vermesi ile Sivas’a göçtüm. 1992’den beri de Sivas’ta yaşıyorum. Sivas demek, aşıklık demek, türkü demek, deyiş demek. Ben de bundan dolayı yaşamıma orada devam ediyorum. “AŞIKLIK ÇOK ESKİ BİR GELENEK” Aşıklık geleneğini bize anlatabilir misiniz? Aşıklar ezelden beri toplum içerisinde saygı duyulan kişilerdir. Çok eskiden beri gelen bir gelenek olduğundan kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar olarak da ifade edilir. Âşıklık geleneği diğer kültür değerlerinde olduğu gibi, belirli bir işlevi yerine getirmek, bir ihtiyacı karşılamak üzere geleneksel kültürün yarattığı kültür değeridir. Bununla birlikte halk şiirinde Aşıkların şiirlerini dörtlük düzenine göre söylemesi ise gelenektendir. Yine dörtlük düzeninde hece ölçüsünü ve bu ölçünün yedili, sekizli, on birli olanlarını kullanmaları geleneğin belirgin örneklerindendir. AŞIKLIK ALLAH TARAFINDAN VERİLEN BİR YETENEK… Aşıklığın Allah tarafından insana verilen bir yetenek olduğunu düşünüyorum. Aşıklık sıfatını almak da zaten birkaç şekilde olur. Aşıklar Aşıklığa başlamayı ya da yetişip usta Aşık olmayı geleneksel bir unsur olarak gördükleri iki önemli yol, usta yanında yetişme ya da rüyada bade içerek badeli Aşık olmak şeklinde tanımlarlar. Hiç şüphesiz bunlardan en önemli olanı ise “Rüya sonrası Aşık olma” ya da diğer adıyla “Bade içme”dir. Rüyada Aşıklığı almaktan bahsetmek gerekirse, bu Türk Halk Edebiyatında sıkça karşımıza çıkan bir motiftir. Bize eskilerden beri anlatılan bir aşıklık alma geleneğidir. Genellikle halk hikayelerinde yer alan bu motif bazı Âşıkların hayat hikayeleri içinde de görülmektedir. İnanca göre rüyasında bunu gören kişi bade, şerbet, su gibi içilecek bir şey olabileceği gibi elma, nar, ekmek, üzüm gibi herhangi bir yiyecek de olabilir. Aşık edebiyatında rüyada bade içme geleneğimizin bir parçasıdır. Gene inanışa göre ise Aşık olmak için ya usta yanında yetişmek ya da mutlaka "pir" elinden bade (içki) içmek gerekir. Rüyada Aşık olacak kişiye bade yani içkinin şunlar tarafından verildiğine inanılır: Bir pir tarafından, Üçler tarafından, Beşler tarafından, Yediler tarafından, Kırklar tarafından verilir. Aşık olmak için ikinci yolun ise usta-çırak ilişkisinden geçtiğini söylemiştiniz. Biraz da usta-çırak ilişkisinden bahsedebilir misiniz? USTA –ÇIRAK İLİŞKİSİ İLE AŞIK OLMA Sorduğunuz soru çok güzel bir soru. Çünkü rüyada Aşık olmanın yanında Aşık edebiyatında yüzyıllar boyu yaşatılan geleneklerin en önemlilerinden birisi de usta çırak geleneği çerçevesinde Aşık olmaktır. Bizim de yetişmek şeklimiz olan usta-çıraklık ile Aşıklar genellikle bir usta aşığın yanında onun çırağı olarak yetenekler ölçüsünde olgunlaşırlar. Bu olmazsa olmazlardandır, çünkü gelenek gereği icracılık ve aşığın şairlikteki ustalığı için üstat da denilen bir aşığın yanında ders almaları gerekmektedir. Aşıklık olma yoluna baş koymuş kişinin yani genç aşığın ustasının yanında çok büyük bir sabır göstermesi gerekmektedir. Eğer ki genç aşık gerekli sabrı göstermişse ustasının hayır duasını alarak tek başına halk önüne çıkma iznine de kavuşmuş demektir. “AŞIK VEYSEL’DEN İLHAM ALDIM” Sizin ustanız kimdi? Benim ustam Aşık Çobanoğlu’ydu. Sonrasında ise Aşık Davut Sulari oldu. Davut Sulari’den saza hâkim olmayı, saz nakşını öğrendim. Ama esas ustam için Aşık Veysel diyebilirim. Çünkü ben ondan ilham aldım. Aşıkların ustası Veysel Baba’nın da dediği gibi “Sen babanı, ben ustamı unutma”. Bundan dolayı usta Aşıklık geleneğinde çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü usta, çırağına nakış verir, onu nakşeder. Bizim de şuan yetiştirdiğimiz çıraklarımız var. Bunlardan birisi ise Aşık Erkani. Erkani uzun süredir bizim yanımızda olup bizden eğitim alan ve Aşıklığı öğrenmek isteyen bir isim. Ancak Erkani bizle çok vakit geçirmiş olmasına rağmen “Benim hala sizlerden öğrenecek çok şeyim var” diyor. Şunu da belirtmek gerekir ki Aşıklık doğaçlama ile de müziğin yapıldığı bir gelenektir. Atışma esnasında Aşıklar önceden yazılmış eserler ile atışmazlar. ATIŞMA SIRASINDA İĞNELEYCİ SÖZLER KULLANILIYOR Aşıkların atışmasına girmişken biraz atışmadan bahsedebilir misiniz? Atışma, Aşıklık geleneğinin önemli parçalarından birisidir. Atışmayı kısaca tanımlayacak olursak, Aşıkların doğaçlama, karşılıklı olarak belirli bir kural çerçevesinde söyleşmelerine "atışma" denir. Aşıkların dinleyenler karşısında, deyişme sırasında birbirlerine iğneleyici sözler sarf etmeleridir. Fakat iğneleme mizah çerçevesi içinde yapılan söyleşmeleridir. İğneleme kırıcı olmaz. Karşılaşma, Aşıkların rakibine üstün gelmek için soru cevaplı tarzı seçmesi ya da onu mat etmenin yollarını aramasıdır. Atışma, en az iki aşığın dinleyici huzurunda karşı karşıya gelerek birbirlerini sazda ve sözde belli kurallar çerçevesinde denenmeleri esasına dayanır. “AŞIKLIĞIN YÜKÜ AĞIRDIR” Peki, Aşıklık geleneği istenilen boyutta devam ediyor mu? Çocuklarınız içerisinde Aşık olan var mı? Aşıklık geleneğini sürdürmek için biz Aşıklar elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Çıraklarımıza öğretmek istiyoruz, onlar da zaten çok hevesliler. Ama çocuklarımızın Aşık olma konusuna gelecek olursak onlar bağlama çalıyorlar, neredeyse gece gündüz de bizi dinliyorlar. Ama hiçbirinin Aşık olmasını istemedim. Çünkü Aşık olmanın yükü ağırdır, taşıması zordur. Bu ağır yükü onlara yüklemek istemedim. Zaten Aşık olmak için de kimseyi zorlayamazsınız. Bunu kişi kendisi istemelidir. Beni zorlayan kimse olmadı ya da illa Aşık olacaksın demedi. Bizim çıraklarımız da kendi istekleri ile bizim yanımızda yetişmek isteyen insanlar. Bundan dolayı çocuklarıma bu konuda zorlayıcı olmadım. UMARIM YÜZYILLARCA BU GELENEK DEVAM EDER Son olarak şunları söylemek gerekirse, Turizm ve Kültür Bakanlığı biraz daha bu geleneğin yaşaması için elinden geleni yapmalıdır. Kimse zorla Aşık edilemez, bu içten gelen bir şey dedik. Ama Aşık olmayı isteyenler de devlet tarafından desteklenmelidir. Çünkü Aşıklık ile hayatta kalmak çok zor. Aynı zamanda kişinin para da kazanması gerekiyor. Bu nokta da devlet yardımcı olmalı diyerek sözlerimi bitirirken umarım yüzyıllardır süren geleneğimiz, yine yüzyıllarca devam eder. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim