Kazaziye, tamamen el işçiliğiyle yapılan bir sanat kolu. 24 ayar saf altın veya bin ayar saf gümüş, 0.08 mikron kalınlığında ince tel haline getirilmesiyle oluşan kazaziye, elbiselere dahi işlenebiliyor. Bununla birlikte örgü teknikleri kullanılarak farklı takılar yapılıyor ve gerdanlık, bileklik hatta ayakkabılar da üretiliyor. 18 yıldır kazaziye sanatı ile ilgilenen ve geçimini bu şekilde sağlayan Sevinç Naldöğen Kök, kazaziye ile ilgili sorularımızı cevaplandırdı. KAZAZİYE, TRABZON ÜRÜNÜ Esasında Trabzon'a özgü olan kazaziye sanatını kimi tarihçiler Fatih Sultan Mehmet'in 1461'te kenti fethine dayandırıyorlar. Bununla birlikte Trabzon'da doğan ve 15 yaşına kadar bu kentte yaşayan Kanuni Sultan Süleyman için de iyi bir kazaziye ustası olduğu söyleniyor. Yok olmaya yüz tutan kazaziye sanatıyla 18 yıldan bu yana ilgilenen Sevinç Naldöğen Kök ise bu sanatla nasıl tanıştığıyla alakalı şunları söyledi: “Kazaziye ile tanışmam büyükşehir belediyesinin kurslarında oldu. Kurstan sonra meslek olarak seçmeye karar verdim ve Trabzon’a bu işi öğrenmek için gittim. Çünkü bir işi o işi yapanın elinden öğrenmek lazımdır, yani usta-çırak ilişkisine önem vermek gerekir. Trabzon’da 3-4 sene eğitim aldıktan sonra tekrar Ankara’ya döndüm ve Ankara’da çalışmaya başladım. Kültür Bakanlığı tarafından ‘Somut Olmayan Kültürel Miras’ listesine eklendi. Bakanlıktan aldığım belge ile de Balkanlara giderek usta-çırak ilişkisi ile 2 yıl orada usta yetiştirdim. Şuan ise Ankara Kalesi’nin yakınlarında bir atölyem var. Orada hem üretiyorum hem de özel dersler veriyorum.” SABIR İSTEYEN BİR İŞ Kazaziyenin nasıl yapıldığı ile ilgili bilgiler veren ve mesleğin inceliklerini anlatan Kök, kazaziyenin sabır gerektiren bir iş olduğunu belirterek şunları aktardı: “Kazaziye 0.08 kalınlığında saç kılı kadar ince olan telin kullanılmasıyla yapılan bir sanat dalı. Anadolu’ya Lidyalılardan kaldığı söyleniyor. M.Ö 6 binli yıllarda yapıldığından bahsediliyor. 24 ayar altın, 1000 ayar gümüşten yapılıyor. Yapımı çok sabır isteyen bir iş. Yapımı ise şöyle, saç kılı kadar kalın olan ince teli önce makinede işlenecek hale getiriyorum. Ondan sonra iğneyle yapmaya başlıyorum. 2 tane aletimiz var, şiş gibi. Onunla zincirlerini örüyoruz. Birde biz dediğimiz bir alet var, onunla da diğer aparatları yapıyoruz. Kazaziyede yapıştırma, kaynak gibi hazır aparatların hiçbirini kullanmıyoruz. Mesela bir tasarım yaptıysak onu dikerek yapıyoruz, dikişi kapatmak için de örgü yapıyoruz. Kilit kısmı bile elde yapılıyor. Üretim çok çabuk olan bir iş değil, dediğim gibi sabır gerektiriyor. Ama çok keyifli bir iş. Ben çok severek yapıyorum. Kazaziye ile tanışan da severek yapmaya başlıyor.” “BİR TESPİH 1 HAFTADA YAPILABİLİYOR” Kazaziye ile bir ürünü yapmanın biraz uzun sürdüğünü ifade eden Kök, bir ürünün yapım aşamalarıyla ilgili şunlara değindi: “Bir zinciri örmesi 3-4 gün bile sürebiliyor. Ama bu daha çok şuna bağlı, oturdukça uzun uzun zincirler örüyorum ben. Sonrasında da bir ürünü yaparken kullanacağım kadar daha önce ördüğüm zincirlerden keserek kullanıyorum. Sonrasında da diğer aparatları örerek tasarım aşamasına geçiyorum. Yani 1-2 ay üretim yapıyorum, sonrasında da tasarım kısmına geçiyorum. Ama tek başına bir tespih yaptığımı düşünürsek 1 haftamı alabiliyor. Ama öncesinde elimizde yapılmış malzeme varsa eğer ve birde ekip varsa çok daha çabuk çıkıyor. Tek başına yapılıyorsa eğer zincirinden başlanılıp tasarımına kadar devam ediyorsa tabi ki daha uzun sürüyor.” “KAZAZİYEDEN ÇOK KAZANDIĞIM SÖYLENEMEZ” Kök, el emeği fazla olan ürünler yapıyoruz ama satışlar biraz düşük olduğundan dolayı fiyatları da biraz aşağıda tutuyoruz diyerek yaptığı ürünlerden elde ettiği kazançlara dair şunları söyledi: “Hammaddesi de pahalı, ama buna rağmen fiyatları biraz düşük tutuyoruz. Mesela toptancı gelip benden ürün alıyor, neredeyse gümüş fiyatına almak istiyor. Benden ucuza aldığı ürünü kendisi 3 katına satışa sunuyor. Yani arada kazananlar onlar oluyorlar. Satış oldukça da insanların ilgisine şahit oluyorum ve o zaman daha çok mutlu oluyorum. Yani bu işten çok büyük bir kazanç sağladığımı söyleyemem. Zaten el sanatlarına çok büyük bir ilgi olmadığını siz de biliyorsunuz. El emeği, göz nuru el ürünleri yapan zaanatçıların zengin olduğu görülmemiştir, benim de için de zaten bunun bir önemi yok açıkçası. Geçimimi bundan sağlıyorum, iyi kötü yetiyor bana. Yaptığım işten keyif de alıyorum. Atölyemin yeri de çok güzel. Koç Müzesi’nin karşısında Pilavoğlu Han’dayım.” KAZAZİYE YOK OLUYOR Kazaziye sanatının yok olmaya yüz tutmuş sanatlardan birisi olduğunun altını çizen Kök, “Ben bu mesleğin, bu sanatın devam etmesini çok istiyorum ve bunun için uğraşıyorum. Atölyemde de bunun için eğitim veriyorum. Çünkü bu işi Trabzon’da da aile yapıyor ve onların çocukları bilmiyor bu işi. Ben hevesle gelip insanların öğrenip, bu işi kendilerine meslek olarak seçmelerini istiyorum. Atölyeme de gelenler oluyor öğrenmek için. Sabır gerektiren bir iş olduğunu söylemiştim. Bundan dolayı da hemen para getirdiğini söyleyemem. Ama atölyeye öğrenmek için gelenler bu işten hemen para kazanmak istiyorlar. Bu konuda bu mesleğin çok büyük sıkıntıları var ne yazık ki. Ben 18 yıldır Ankara’da bir ekip kuramadım. Daha usta olmadan hemen ders vermeye başlıyorlar. İşi tam öğrenemedikleri için ortaya güzel sonuçlar da çıkmıyor. 3 ayda öğrenince kazaziyeci olunmuyor. En az 2 yıl geçmesi gerekiyor ki ortaya düzgün ürünler çıksın. İşin açıkçası kazaziyenin devam etmesi için insanlar yetiştirmek istiyorum ama yetiştirecek insan bulamıyorum” dedi. BALKANLARDA YOĞUN İLGİ VAR Kök, el sanatlarının kaybolmaması gerektiğine değinen Kök, “Ben Balkanlara bu işi öğretmeye gittiğimde insanların el sanatına olan saygısını görünce neye uğradığımı şaşırdım. Kendim bile kendi yaptığım işin kıymetini anladım. Balkanlardaki öğrencilerimin çok yetişkin insanlardı ve her meslek kolundan insanlar vardı. Hatta kazaziyeyi öğrenmek isteyen erkekler de vardı. Akşamları işten çıkıp mesleği öğrenmeye geliyorlardı, beni ve mesleğimi de baş üstünde tutuyorlardı diyebilirim. Aynı ilgi ne yazık ki kendi ülkemde yok. Ülkemizde sanata ilgi yok. Sanata para kazanma aracı olarak bakılıyor. Para kazanılmayınca da iş bırakılıp başka işlerle ilgilenmeye başlanıyor. Aynı şey alıcılar için de geçerli. El yapımı ürünleri almak yerine plastik ürünlere para harcıyorlar. Fakat el ürünleri bir toruna, çocuğa hediye bırakılacak kadar değerli ürünlerdir. Çünkü emek var” şeklinde açıklamalarda bulundu. “SANAT ESERİNİN GELENEĞİ BOZULMAMALI” Sanat eserlerinde modernleşme olabileceğini ama bunu yaparken de ruhuna uygun yapılması gerektiğini, geleneğinin bozulmaması gerektiğini belirten Kök, konuyla alakalı şunları söyledi: “Kazaziye ya da diğer sanat eserlerinde de modernleşmeye doğru bir gidiş var. Ama bir sanat eseri ne kadar modernleştirilebilir? Belirli kuralları var çünkü yapılan işin ve o kuralların da dışına çıkılamıyor. Pazar olsun diye sanat eserlerinin ruhuyla oynanıyor, eserin geleneği bozulunca da o sanat eseri olmaktan çıkabiliyor. Ben mümkün olduğunca geleneği bozmadan modernize ederek çalışıyorum. ” (Türkan ÇATAL)      

Editör: TE Bilisim