Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden Yrd. DOÇ.DR. Ömer Faik Anlı’nın ilk kitabı Bilim Savaşları okurla buluştu. Epistemoloji alanında uzmanlaşan Anlı, bize Bilim Savaşları’nı anlattı. BİLİM SAVAŞI’NIN CEPHELERİ “Bilim Savaşları esasında Felsefenin kendi içerisindeki bir terimden geliyor. 2000’li yıllara gelindiği zaman bu terminolojiyle ifade edilecek bir vaka oluşuyor. Bu vakanın temelinde modern veya aydınlanma taraftarı olan ve bilimi böyle tanımlayan insanlarla, bilimin artık değiştiğini ve daha öncesinde de yanlış tanımlandığını söyleyen Postmodernler arasında, kültür savaşları terimine gönderme yapılarak bilim savaşları adı kendiliğinden konuluyor. Bilim Savaşları ismi buradan geliyor.” Neyi biliyoruz? Nasıl biliyoruz? Veya bilimin epistemolojik ve kültürel anlamda otoritesi veya kültürdeki kurumsal ayrıcalığı konusunda bir kavga ve hatta hakikaten bir savaş olduğunu söyleyen Anlı: “ Bu savaşta da “teknoloji bizim için kabuldür” diyen akım veya düşünce biçimi var ama bilimsel düşünce veya aydınlanmadan doğan eleştirel araştırma ve düşünme dendiği zaman onun giremeyeceği alanların ilan edildiğini söyleyenler var. Şimdi bunlar biraz Postmodernizmi savunuyorlar. Şunu gördüm, ılımlı ön adıyla anılan dini referanslı hiçbir yaklaşımın Postmodernizmle bir kavgası yok ve postmodern bir bilimi çok rahat kabul ediyorlar. Teknolojiyi çok seviyorlar ama bir aydınlanma ekolü olarak bilime sınır çiziyorlar ve ‘modern bilimsel devrime özellikle biyolojide ve sosyal bilimlerde sınırlar koyup, oralara girmesin bilim, bilim oralara giremez’ diyorlar. Bu açıdan bir savaş var.” “YOKSULLUĞU NASIL ORTADAN KALDIRABİLİRİZ VE CAHİLLİĞİ NASIL YENECEĞİZ” Öncelikli bu kitabın hedef kitlesinin- okurunun alana tanışıklığı olan kişiler olduğunu ifade eden Anlı, bilimsel tartışmaların arkasındaki derinliği merak eden herkesin Bilim Savaşları’nı okuyabileceğini dile getirdi. “Yazarken özellikle şunu fark ettim; terimlere belki yabancıyız bilmiyoruz ama bilimle ilgili her an her yerde karar veriyoruz. Bunu bazen öğrencilerime derste şöyle örneklendiriyorum; biz diş fırçamızı bile İsviçreli Bilim İnsanları tavsiye etti diye alıyoruz. Bu elbette reklamcıların söylemleri ama sonuçta bu kabul görüyor. İşte bahsettiğim gibi bilimin bir otoritesi bir gücü var bu anlamda. Hakikati verdiği gibi bir ön kabulümüz var, ama birçok bilimsel başlıklar altında seçenek varken nasıl seçeceğiz? Örneğin en yakınlarımızdaki sağlık sorunlarında tıp, alternatif tıp, farklı tedaviler gibi tabirler kullanıyoruz. Bunların farkını yaratan ne? Biz bu tercihleri yaptığımız için bu tercihlerin arkasında, derininde nasıl tartışmalar var diyen herkes Bilim Savaşları’nı okur. Tek bir ön hazırlık gerektiriyor, belki hacimli bir kitap olduğu için ilk üç sayfada terminolojiye bir alışma devresinden sonra geri kalan sayfalar rahatlıkla okunabilir herkes tarafından. Bilim Felsefesinin ya da benzeri alanlarının terimlerini kitapta anlatmaya çalıştım ama biraz hakimiyet gerektirebilir. Kitabı yazdıktan sonra bunu fark ettim ama hep aklımdaymış bir hocamızın sözü: “insanlığın iki tane ayıbı var yoksulluk ve cahillik” işte bu Bilim Savaşları tam bu ikisi üzerineymiş. Yani yoksulluğu nasıl ortadan kaldırabiliriz, bununla ilişkili olarak cahilliği nasıl yeneceğiz. Çünkü bunlar hala iki ayıbımız. İkisine birden söz söyleyebilecek iki alan hep aklıma geliyordu: Bilim ve felsefe. İkisini de bu kitapta buluşturabildim.” FELSEFE HAYATLA İLGİLİ PROBLEMLERDEN KOPUK OLMAMALI Çalışma alanlarını sınırlandırarak anlatmayı doğru bulmadığını söyleyen Anlı, Karl Popper’dan ödünç aldığı bir ilkenin altını çiziyor: “Felsefe hayatla ilgili problemlerle ilgilenmiyorsa ne felsefeyi affedebilirim ne felsefeciliğimi” Uzmanlık alanı diyerek hayattan kopuk bir şey söylemek istemediğini vurgulayan Anlı, Bilim Felsefesi ve ya Epistemoloji ‘nin geniş yer verdiği iki alan olduğunu söyledi. “Bununla ilişkili olarak bilim incelemeleri olarak adlandırıyorum. Yani bilim sosyolojisinde takip etme, bilim tarihini, bilim psikolojisiyle ilgilenmeye çalışıyorum.” “POZİTİVİST OLMAK YA DA OLMAMAK İŞTE MESELE BU” Kitap çalışması olarak Bilim Savaşları’nın ardından gelecek çalışmasının son kontrollerinin kaldığını söyleyen Anlı, nu yıl içerisinde çıkacak olan yeni çalışmasını şöyle anlattı: “Hasan Ali Yücel ve Nusret Hızır üzerine, onların bilime bakış açıları üzerine bir değerlendirme çalışması geliyor. Bu belki de Türkiye açısından önemli bir tartışmaya da dokunacak bir çalışma. İsmi henüz konulmayan çalışmanın kod adı aslında “Pozitivist olmak ya da olmamak işte mesele bu” şeklinde bilimle veya bilgiyle ilişkimizin pozitivist olmasa bile hala aydınlanmacı kalabileceğine ve bu iki ismin buna örnek olduğuna dair bir çalışma geliyor. Sanırım 2017 içerisinde çıkmış olacak.” Kitap Tanıtımından “Bilim Savaşları: Modern Bilim İmgesinin Dönüşümü, temelleri Kopernik Devrimi ile atılan ve ancak 19. yüzyılda bir bütünlüğe kavuşan modern bilim imgesinin 20. yüzyılda geçirdiği büyük sarsıntıları ve sancılı dönüşümü, bu dönüşümün en son ayağı olan "Bilim Savaşları" tartışmasının ekseninde ele alıyor. Bilimin sınırları ve bilimsel araştırmanın mantığı hakkında yapılan tartışmaların yanı sıra toplumsal ve kültürel bir olgu olarak bilimin siyasi, iktisadi ve sosyal içerimlerini Comte, Carnap, Hessen, Hempel, Popper, Lakatos, Koyré, Duhem, Kuhn, Feyerabend, Quine, Latour gibi önemli bilim felsefecilerinin, tarihçilerinin ve sosyologlarının düşünceleri üzerinden değerlendiriyor. Başından beri iktidar mücadelelerinin alanlarından biri olan bilim etkinliğinin ve bilimsel bilginin siyaseti ve geleceği konusunda yeni olanakları işaret ediyor.” Atlas YANAR