Karl Marks ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı, ‘Komünistler Birliği’nin 23 sayfalık programı “Manifesto”nun ilk cümlesinde şöyle diyordu: “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor - Komünizm hayaleti. Avrupa’nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün avı için ittifak halindeler, Papa ile Çar, Metternich ile Guizot, Fransız radikalleri ile Alman polisleri.” Komünizm bitti. Artık korkusu da kalmadı. Batı bu kez yeni bir korku üretti: İslam… Günümüzde İslam korkusu ve özelde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan korkusu, Batı’nın üstünde, 170 yıl önceki bir hayalet gibi dolaşıyor. Geçtiğimiz Nisan ayında, Erdoğanofobi kervanına bir yenisi eklendi. 24 Haziran’da cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimi yapılması kararının alındığı 22 Nisan 2018’den bir hafta önce Washington merkezli Center for Security Policy (Güvenlik Politika Merkezi) tarafından bir kitap yayımlandı. “Türkiye Artık Müttefik Değil. Erdoğan’ın Yeni Türk Halifeliği ve Batıya Karşı Yükselen Cihadist Tehdit” başlıklı kitapta, NATO üyesi Türkiye’nin, Batıyla süre gelen ilişkilerinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisiyle “dramatik” ve “köklü” bir yön değişikliğine uğradığı ileri sürülüyor. 10 ayrı uzmanın kaleme aldığı makalelerden oluşan kitapta, adı konulmasa da “seküler bir vesayet”ten söz edilirken, Türkiye’de söz konusu vesayetle mücadele eden İslamcı hareketlerin bunu nasıl yürüttüğü mercek altına alınıyor. İmparatorluğun ve hilafetin yıkılmasıyla birlikte geride kendini sürgünde hisseden derinden muhafazakâr İslami kitleler bıraktığına vurgu yapılan kitapta, Cumhuriyet Türkiyesi’nde kendine mecra arama aksiyonundaki iki ayrı İslami akımdan söz ediliyor. Bunların birisi, Said Nursi’nin kurucusu olduğu Nurculuk olarak isimlendiriliyor. Nursi’nin politika, askeriye ve yargıya ilişkin düşüncelerinin genç öğrenciler tarafından benimsenip gizli bir örgütlenme modeliyle büyüdüğüne işaret ediliyor. Kitapta, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin faili olarak Türk mahkemelerinde kesinleşmiş mahkûmiyeti bulunan Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) elebaşı Fetullah Gülen’in hareketi de söz konusu Nurculuk akımının devamı olarak tarif ediliyor. Nurculuk akımının karşısına ise adı verilmese de Milli Görüş konuluyor. Erdoğan’ın imam hatip lisesinden mezun olduğu 70’ler milat kabul edilirken, bu tarihlerden sonra yükselmeyi sürdüren bir “Erdoğan gerçeği” üzerinde duruluyor. Kitapta Gülen’e, “cihadist Sünni din adamı” gibi oldukça kafa karıştırıcı bir isimlendirme yapılmış olması da kitabı hazırlayanların Türkiye’yi okuma konusunda zihinlerinin bir hayli karışık olduğunu gösteriyor. Kitabın aslında nasıl bir çizgide ilerleyeceği, Önsöz’deki imzadan hemen kestirilebiliyor. Güvenlik Politikaları Merkezi’nin başkanı Frank J. Gaffney daha önce de Erdoğan eleştirilerinden öte, “düşmanca” ifadeleriyle gündem olmuştu. “Türkiye Artık Müttefik Değil. Erdoğan’ın Yeni Türk Halifeliği ve Batıya Karşı Yükselen Cihadist Tehdit” isimli kitabın yayıncısı Center for Security Policy’nin (Güvenlik Politikası Merkezi) kuruluşu 1988 yılına uzanıyor. Gaffney, merkezin hem kurucu hem de hâlâ başkanlığını yürütüyor. Kuruluşun üyeleri arasında Türkiye’nin yakından tanıdığı ‘Karanlıklar Prensi’ lâkaplı Richard Perle gibi Neo-Con isimler yer alıyor. 2010 yılında hazırladığı bir raporda Gaffney, camileri ‘fitne üretilen yerler’ olarak niteleyerek Amerika’nın pek çok eyaletinde cami karşıtı kampanyaların ön saflarında yer almıştı. Yine eski bir Pentagon danışmanı Harold Rhode da kitapta makalesiyle yer bulan isimlerden. İslam konusunda “uzman” olan ve iyi derecede Türkçe, Arapça, İbranice, Farsça bilen Rhode, Irak Savaşı öncesi hazırlıklarda da önemli bir rol oynadı. Rhode, Bush yönetiminin anti-Arap politikasını şekillendiren kişi olarak anılıyor. Rhode’u, Savunma Bakanlığı’nda düz bir memurken kuyudan çıkaran ise Richard Perle’den başkası değil. Rhode aynı zamanda birçok kaynakta, İslamizm karşıtı “gizli doktrinin” de arkasındaki isim olarak anılıyor. Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz…
Editör: TE Bilisim