Baharın gelişiyle birlikte fidan dikme ve çiçek bakma sezonu da açılmış oldu. Başkent Ankara’da bir yerel gazetede çalıştığım için kentin sorunlarından da doğal olarak haberdar oluyorum. Hatta üç yıldır bu sorunların çözümü için elimden gelen ne varsa bir gazeteci olarak yapmaya çalışıyorum. Bu kentin sorunları, beni bir gazeteci olarak ilgilendirdiği kadar, kentte yaşayan bir vatandaş olarak da ilgilendiriyor. Gazetecinin birinci görevi nasıl ki kamuya doğru ve tarafsız bilgi aktarmak ise, ikinci görevi de kamunun sorunlarını gündeme getirmek ve onlara çözüm üretmektir. Tarafsız ve doğru bilgi aktarıyor musunuz diye sorabilirsiniz. Elbette ki kocaman bir hayır. Bu tartışmayı başka bir yazıya bırakarak esas konumuza dönüyorum. Gazeteciler, gazete patronları, İletişim Fakültesi hocaları ve öğrencileri basının dördüncü güç konumunu hep tartışır dururlar. Basının dördüncü güç (yasama, yürütme ve yargıdan sonra) konumu tartışmalı olsa da iyileştirme gücünün oldukça yüksek olduğu tartışmasız bir gerçek. Çünkü üç yıldır yerel de birçok haber ile kamunun onlarca sorununu çözüme kavuşturduğumuzu biliyorum. Bunu bir başarı olarak söylemiyorum. Bu, benim olduğu kadar bütün meslektaşlarımın da en temel görevidir. Yerel gazetecilikte birinci yılını doldurduktan sonra haberde tekrara düşmek kaçınılmaz oluyor. Bunu siz okuyucular bilemiyor olabilirsiniz fakat yerel gazetelerde çalışan gazeteci meslektaşlarım iyi biliyor. Üç yıldır yerel bir gazetede çalışıyorum ve her yılın bahar aylarında fidan ve çiçek sezonu açıldığı için Ankara Kalesi dibindeki fidancılar ile röportaj yapıyorum. Onların en temel sorunlarını elimden geldiği kadar dile getirmeye çalışıyorum. Fidancılar, iki yıldır dile getiremedikleri yeni bir sorunu dile getirdiler. Fidancılar, yıllardır satışlarını elektriksiz, susuz ve tuvaletsiz yapıyorlar. Yanlış duymadınız tuvaletleri yok. Başkent’in göbeğinde satış yapan fidancıların ve oraya giden müşterilerin gidecek tuvaletleri yok. En yakın camiye ya da kıraathaneye gidip geliyorlarmış. Bir yer belki elektriksiz olabilir. Fakat susuzvetuvaletsiz olamaz. Olması mümkün değil diyeceğim ama mümkün işte. Fidancılar ‘tuvaletiniz var mı?’ sorusu ile bir kez daha karşılaşıp aynı şekilde mahcup olmak istemiyor. Zaten yeteri kadar mahcup olduklarını düşünüyorum. Bu çiçekçilerin ya da fidancıların ayıbı değil, devletin ve devlet kurumlarının, büyükşehir belediyesinin ya da yerel belediyenin büyük bir ayıbıdır. Bu sorun Başkent Ankara’nın büyük bir ayıbıdır. Bu ayıbın bir an önce yetkililer tarafından çözüme kavuşturulması gerekir. Yoksa yüzümüz kızarmaya ve utanmaya devam edeceğiz. Fidancıların tuvalet sorunu büyük bir sorundur bu sorunun derhal giderilmesi gerekir. Fidancılara gereken önem verilmelidir. Günümüz kentleşmesiyle birlikte her yerde beton yapılar yükselmeye başladı. Yeşil alanlar gittikçe azalıyor. Temiz hava ve yeşil alanların korunması, geliştirilmesi için fidan ve çiçek alıp bakmamız gerekir. Ancak bu şekilde doğayı korumuş oluruz. Bir hayvanı beslediğimiz gibi bir çiçeği ve fidanı da besleyebiliriz. Unutmayın fidan sevgidir, bir fidan da siz alabilirsiniz.

Editör: TE Bilisim