Fotoğrafçı Sadık Erol, Sadık RL imzasıyla Ankara’da düğünlerden, sosyal etkinliklere, müzik kliplerinden albüm kapaklarına dek birçok alanı objektifiyle izliyor. Fotoğrafta gerek konu gerek renk ve doku itibariyle kentin önemini anlatan Erol, Ankara’nın fotoğrafçılar için zor ve çetin kent olduğunu söylüyor. FOTOĞRAFLA GÖRÜNÜRLÜK SAĞLAMAK Fotoğraf çekmeye 2010 yılında para kazanmak için başlasa da, fotoğrafın çocukluk yıllarından beri tutkusu olduğunu anlattı Erol: “Çocukluk yıllarımda ilk fotoğraf makinesi ile tanışmam Dedemin makinesiyle oldu. Dedemin fotoğraf makinesi ve daktilosu vardı. İkisine de çok meraklıydım, Dedemin Almanya’dan aldığı onun için çok değerli bir fotoğraf makinesiydi. Bana yavaş yavaş makinenin özelliklerini gösteriyordu. Bir gün Dedem bana incecik dikdörtgen bir makine verdi. İçinde film yoktu onunla oynuyordum, sonra Annemler bana Almanya’dan bir makine getirdi. Filmli kompak makinelerden filmleri takıp çıkarıyorum. Kaç tane film yaktım, öyle öyle öğrendim. Okul gezilerinde o makineyle bol bol fotoğraf çekiyordum, sonra fotoğrafçıya götürüp çıkarttırıyordum. Bir okul gezisinde 10 makara film bitirmişim bir keresinde. Her yeri çekmişim, Dolma Bahçeye gitmiştik gezi için, yasak tabii oralarda fotoğraf makinesi kullanmak. Ama gizli gizli çekiyorum. Öyle çok fotoğraf çekmiştim ki, fotoğrafları bir çıkarttırdım hepsi flaşlı camın parlamasıyla çıkmış, hiçbir şey görünmüyor. Bir başka geziye gittiğimde flaşı elimle kapayarak çektim, bu kez çıkarttırdığımda tüm çektiklerim kapkanlık çıktı. Ne yapayım ne yapayım derken az ışık yapayım diye düşündüm, iki parmağımı makinenin flaş patlayan yerine koyarak az ışık geçirmesini sağladım. On beş on altı yaşımdayım, götürdüm çıkarttırdım. Bu el yordamı denemelerimle fotoğraflar biraz daha iyiydi. Üstte ışık patlamış ama nesne yine de görünüyordu. Ama bunun yani elimdeki makinenin daha gelişmişleri olabileceğini o yıllarda hiç düşünmüyorum. ” Fotoğrafçılığa profesyonel olarak başladığı yıllardan bugüne giderek daha gelişmiş fotoğraf makineleri olduğunu dile getiren Erol, kompak makinelerden en son teknolojiyle donatılan profesyonel makineler arasındaki ortak paydanın fotoğrafı görebilmek, görünürlüğü sağlamak olduğunu vurguluyor. “Düğün fotoğraflarında da, bir müzik albümünde ya da en sevdiğim alan çocuk fotoğrafları çekerken de çoğu kez saatlerce çalışırız. Tabii, objektifin karşısında olanların sabrı burada çok önemlidir. Çalıştığımız uzun saatlerin içinde istediğim kareleri yakaladığım çok az sayıda fotoğraflarda olabiliyor. Burada çocukları biraz ayrı tutmak istiyorum elbet, çünkü çocuklarla çalışmak çok farklı bir iştir. Hem zor hem de çok keyifli ve verimli. Çünkü çocuklar objektif karşısında çok doğallar, ağlarken, gülerken, dans ederken onları çektiğimde objektifte bir sahicilik görüyorum. Çocukların fotoğrafta nasıl çıkacaklarına dair kaygılarının olmaması bu sahiciliği sağlıyor. Çalışırken hiçbir çocuk “bakayım nasıl çıktı” diyerek kasılmıyor.” Bu da fotoğrafa olanı olduğu gibi yansıtıyor.” “DÜĞÜN FOTOĞRAFÇILIĞINDA KENT TEMASI ÖNE ÇIKIYOR” Evlenen çiftlerin artık fotoğraf stüdyosunun dışına çıkarak, özellikle son yıllarda “dış çekim” olarak düğün paketinin önemli bir parçası olan kentin farklı yerlerinde çekilen gelin damat fotoğraflarını anlatan Erol, böyle özel günlerin çekimlerinde kent temasının giderek önem kazandığını söylüyor. “Düğün fotoğraflarında artık düğün hikayesi çok önemli bir yere sahip. Evlenen çiftlerin aile tanışmalarından başlayıp, nişana, kına gecesine, düğün hazırlıklarına ve düğüne varana dek geçen süreci fotoğraflarla takip eden bir çalışma düğün hikayesi. Bu hikayede de hikayenin geçtiği kent önemli temalardan biridir fotoğrafçı için. Genellikle çiftlerin tanıştığı, seçtiği mekanları kullansak da hikaye içerisinde çiftlerle çok zaman geçirince onların bilmediği ama sevebilecekleri mekanları da bizim tavsiye ettiğimiz oluyor. Ankara’da düğün hikayelerinde, genellikle Eymir, Altınköy, Altınköşk, Bilkent, Altınpark, Seymenler çok tercih edilen mekanlar oluyor.” ANKARA’DA FOTOĞRAFÇILARIN OBJEKTİFİNE TAKILANLAR Ankara’nın özellikle klip, albüm kapağı çekimi gibi kültür sanat fotoğrafçılığında çok kısıtlı olduğunu söyleyen Erol: “Ankara’da doğal güzellikler çok kısıtlı, olan yerlerde özel mülk haline getirilip, parayla girip görüntü alabileceğiniz yerler oluyor. İstedikleri miktarlarda o mekanın bana verebileceğinin çok çok üstünde oluyor genellikle. En son müzisyen Poyraz’ın “Bunu Yapma” albümü için çektiğimiz klipte Eymir ve Seymenler’i kullandık mekan olarak. Bu klip için elverişli mekanlar olsa da her çalışmada kullanılan yerler haline geldikçe elverişsiz oluyor bu kısıtlı mekanlar. Oysa yaptığım çalışmaların hepsinde çalışmanın ana konusunun yanı sıra kentten, kültürden dokular sunmak fotoğrafta benim için çok önemli. Bir düğün fotoğrafında, bir albüm kapağında yer alan bir ağacı da görüntülemek, onun rengini katmak çok değerli. Konusu içeriği ne olursa olsun, fotoğraflarımda yer alan Ankara’dan bir meşe ağacını Kanada’da da görsünler. Bunlar için bir kent fotoğrafçılığı sergisi açmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.” Atlas YANAR

Editör: TE Bilisim