Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 16/17 Ocak 1923’te İzmit Kasrı’nda Lozan görüşmeleri meselesiyle ilgili İstanbul gazetecileriyle konuşmasının nihayet son bölümüne geldik: Gazi Paşa- Boğazlar meselesine gelince bizim görüşümüze göre Boğazlar, İstanbul’un ve Marmara’nın kesin olarak güvenliği şartıyla serbesttir. Yalnız Marmara’nın ve İstanbul’un güvenliği korunarak kalmalıdır. Hakikati ifade etmek lâzımsa İstanbul’un ve Marmara’nın kesin olarak güvenliği imkânsızdır. Bu ancak Boğazların eskisi gibi bizim elimizde bulunmasıyla mümkündür. Onlar, Boğazlar mıntıkasının askerlikten tecridini ve gelip geçişin bir komisyon tarafından kontrolünü talep ediyorlar. Biz, şekil meselesinden vazgeçerek yalnız müdahale fikrini veren kontrol teklifini kabul etmiyoruz. Buna karşılık düşünüyoruz ki Boğazlar yakınında gezen savunma araçları bulundurur ve Marmara’da denizaltılarımız, harp gemilerimiz bulunursa savaş halinde İstanbul ve Marmara’nın bir dereceye kadar güvenliğini sağlayabiliriz. Boğazlar meselesinde iki tarafın fikirleri birbirine yaklaşmıştır fakat henüz bir çözüm biçimi bulunamamıştır. Sonra azınlıklar meselesinde mübadele keyfiyeti esas itibarıyla kabul edilmiştir. Fakat İstanbul Rumlarını ve Patrikhaneyi çıkartamadık. Yalnız patrikhanenin siyasî meseleler ile uğraşmamasını şart koyduk. Patrikhane meselesini bir Hristiyanlık meselesi yapmak istediler. Biz de bu noktada fazla ısrar etmedik. Genel af Müslümanlardan yüz elli kişinin istisnasıyla tarafımızdan kabul edilmiştir. Kapitülasyonlar meselesinde bizi en çok üzdükleri nokta, adlî kapitülasyonlardır. Belli yerlerde çeşitli mahkemeler oluşturulmasını talep ettiler. Fakat son işittiklerimize göre eğer biz, ecnebi tabiiyetinde bulunanların yargılanması için oluşturulan mahkemelere tarafsız devletler uyruğundan bazı uzmanlar talep eder ve getirtirsek belki bu mesele de halledilir. Malî Kapitülasyonları esas itibarıyla reddettik. Düyûn-i Umûmîye’de esas itibarıyla borçların dağıtımını kabul etmişlerdir. Bizden kopmuş olan Suriye ve Irak gibi yerlerdeki yabancıların zararlarını bizden tazmin ettirmek istiyorlardı. Şimdi bu özetten bir mana çıkaralım. Görülüyor ki bizce esas olan kapitülasyonlar meselesinde bir ilerleme var. Boğazlar meselesinin çözümü bulunacak şekle bağlıdır. Musul’da ısrar ediyorlar, bekli de vermeyeceklerdir. Karaağaç’ta ısrar ediyorlar, belki vermeyecekler, Karaağaç’ı almak iyi midir? Fena mıdır? Burasını evvelce Bulgarlara vermiştik sonra Yunanlar geldi. Şimdi onları çıkarıp almak istiyoruz. Bizim için sürekli çekişmelere yol açan Dimetoka ve Karaağaç mıntıkasını vermekle bizimle Bulgarlar arasındaki çekişme, Bulgarlarla Yunanlar arasına taşınmış olacaktır. Askerlik bakış açısından görülen tehlikeye dayanarak Trakya’ya geçirdiğimiz kıtalara bir tek nefer ilave edilmemesini emretmiştim. Hatta oraya gönderdiğimiz yedi-sekiz bin jandarma kuvvetini düşündükçe kalbim sızlıyor. Trakya’nın güvenliğini siyasi tedbirler ile temine çalışmalıyız. Trakya’yı muhafaza için oraya ordular göndereceğimizi düşünmemeliyiz.