Zigana Doğa Okulu Medya Ekolojik Duyarlılık Projesi kapsamında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Herbaryumu basın mensuplarınca ziyaret edildi. Ziyaret esnasında konuşan Prof. Dr. Mecit Vural Ankara’da ve Türkiye’nin birçok yerinde yapılan çalışmalar neticesinde birçok endemik bitkinin yok olduğunu ya da yok olmaya yüz tuttuğunu ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk herbaryumu özelliğine sahip Uluslararası herbaryumlar birliğine (Index Herbariorum) kayıtlı olan Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Herbaryumu, içinde barındırdığı çeşitli bitki koleksiyonlarıyla anılıyor.  ANK kodu ile anılmakta olan Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Herbaryumu’nun sorumlusu Öğr. Gör. S. Tuğrul Körüklü ile hem herbaryumu hem de Ankara geneli bitki çeşitliliğini konuştuk. “İNSANOĞLU DOĞASINI KORUMASI GEREKTİĞİNİN FARKINDA DEĞİL” Emekli Prof. Dr. Mecit Vural yok olan bitkiler üzerine araştırmalar yaptığını ifade ederek, son yıllarda koruma çalışmalarına ağırlık verdiğini söyledi. Doğanın tahmin edilenden daha fazla tahrip olduğuna vurgu yapan Vural konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Özellikle yerleşim yerlerine yakın olan yerler çok hızlı şekilde bozulmaya uğruyor. Ana neden ise insanoğlu. İnsanoğlu doğasını koruması gerektiğinin farkında değil. Hep rant peşinde. İzinsiz tarla açmalar, meraları bozmalar, tahrip etmeler doğayı mahvediyor. Bitki bizim de dâhil olduğumuz canlı grubunu ayakta tutan yegâne besin kaynağıdır. Hem besin olarak hem yer olarak temel besin üretici organizmadır. Haliyle habitatlar bölününce sadece biz değil birçok canlı yaşamını sürdüremez duruma geliyor. Bunun ise yakın gelecekte gözle görülür zararını hepimiz yaşayacağız.” ANKARA’DA BAZI BİTKİLER YOK OLMAK ÜZERE… Kolay ulaşımdan dolayı Ankara’da çalışmalarını yoğunlaştırdığını ifade eden Vural, birçok bitkinini kaybolduğunu, bazı bitkilerin ise korunmaya alındığını ve onların da kaybolmaya yüz tuttuğunu söyledi. Bitkilerin kendi aralarında tehlike sınıfları olduğunu ifade eden Vural konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bitkinin yayılış alanına göre de çeşitli tehlike sınıfları belirleniyor. Türkiye’deki endemik bitkilerin aşağı yukarı yarısı tehlike altında olan bitkiler. Bu sınıflara göre bu sayının 3’te 1’i yok olmaya yüz tutmuş durumda, tehlike sınıfı açısından en yüksek kategoride yer alıyor. Öncelikle onları ele alıyoruz. Özellikle 25-30 tanesi kritik eşikte. Popülasyonları gün geçtikçe azalıyor. 2013’deki temaslarımızla Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü desteği ile bu çalışmaları sürdürmeye ağırlık verdim.” Ankara’nın bitki popülasyonuna ilişkin de konuşan Vural, şunları söyledi: “Ankara’da yok olan bitkilerin yanında yok olmaya yüz tutmuş bitkiler de var. Türlerin çoğu da Ayaş-Beypazarı hattında, Nallıhan’a kadar devam eden hat üzerinde buluşmuş durumda. Buranın toprak yapısı biraz özel olduğu için çok lokal endemikler bulunuyor. Bir kısmı da Kızılcahamam tarafında yer alıyor. Gölbaşı’nda ise yanardöner isimli bir bitki mevcut ve bu bitki bu konuda bayraktır. Yaptığımız çalışmalarla Ankara’da bu konuda güzel bir farkındalık oluşturduğumuzu düşünüyorum.” Herbaryum sorumlusu Öğr. Gör. S. Tuğrul Körüklü ÇED RAPORLARI SAĞLIKLI DEĞİL” Özellikle endemik yani özel bitki türlerinin yok olmasında ve yok olmaya yüz tutmasında ÇED raporlarından HES’lere kadar birçok konunun etkisinin olduğuna vurgu yapan Vural, “Esasında o raporlara göre olumsuz etkiden ziyaden olumlu etkileri konuşuyor olmamız lazım. ÇED raporları gerçeği yansıtmadığı için sonuç böyle oluyor. Bazı endemikler tek noktada bulunan endemik bitkiler. Fakat ÇED raporlarına bakıldığı zaman endemik bitkinin o bölgede bulunmadığını ve tehlike altında bulunan bir bitkinin olmadığı yazıyor. Halbuki biraz araştırıldığında o bölgede 8-10 tane endemik bitki olduğu tespit ediliyor, üstelik tehlike sınıfında olduğu da fark ediliyor. Yani anlaşılıyor ki tutulan rapor sağlıklı değil. İşin kötüsü bu kişilere ceza verilemiyor. Ama bu raporu yazan kişilerin belirlenip kara listeye alınmaları gerekiyor. Bir daha rapor yazmalarına izin verilmemesi gerekiyor. Ama böyle bir uygulama da yok” dedi. “Esas konu alanların bilinçsizce kullanılıyor olması” diyen Prof. Dr. Vural, “Meral bilinçsizce sürülüyor, tarlalar bilinçsizce ekiliyor. Bilinçsiz otlatmada ise alan tamamen kaybedilebiliyor. Ama tarla sürme işi bilinçli olursa oradaki tahribat telafi edilebiliyor. Aksi takdirde o canlıların bir daha orada büyümesi mümkün değil. Bir yer tarla olarak kullanılacaksa ya da orası yerleşime açılacaksa planlama iyi yapılmalı, işini iyi yapan ekip tarafından bunun kararı verilmelidir” dedi. ‘’ANK HERBARYUMUNDA 200.000’NİN ÜZERİNDE BİTKİ ÖRNEĞİ MEVCUTTUR’’ ANK Herbaryumu hakkında bilgi aldığımız Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Herbaryumu’nun sorumlusu Öğr. Gör. S. Tuğrul Körüklü ise şunlara değindi: ‘’ANK Herbaryumunun kurucusu Hikmet Birand’a ait bitki örnekleri, yerli bilim adamlarımızın topladıkları bitki koleksiyonlarının başında gelir. Önemli koleksiyonlar: P.Sintenis, Bornmüeller, Noë ve Manissadjian’a ait örneklerdir. Kuruluşundan itibaren ilk çalışanları olan Alman bilim adamlarından, K.Krause, F.Markgraf, G.Gassner, W.Kotte’ye ait örnekler ile W.Gleisberg, Balls ve Gourlay’a ait bir koleksiyon da bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu ordusunda doktorluk yapan H.Dingler ile Bağdat Demiryolunda mühendis olarak çalışan W.Siehe’ye ait bitki örnekleri de ANK herbaryumunda bulunmaktadır. Türkiye Florasının Editörü P.H.Davis ve birlikte Anadolu’dan bitki toplayan I.Hedge ve O.Polunin’e ait çok önemli bir koleksiyon ANK Herbaryumunda muhafaza edilmektedir.’’ “Türkiye Florası yaklaşık 9753 bitki türüne sahiptir ve bu türlerin 3035’i endemik yani sadece Türkiye sınırları içerisinde yetişen bitki türleridir. ANK Herbaryumunda çoğu Türkiye Florasına ait 200.000’nin üzerinde bitki örneği mevcuttur. Herbaryumların değerleri içerdikleri tip örnekleri ile de ölçülmektedir. ‘’ Prof. Dr. Mecit Vural ile Zigana Dağ Okulu kurucusu Savaş Aydın ‘’1844 TARİHİNE KADAR DAYANAN, ÖNEMLİ KOLEKSİYONLAR BULUNMAKTADIR’’ ‘’1.000 civarında tip örneği ve Türkiye Bitkilerinin % 80’ninden fazla tür içeriği ile Türkiye’deki herbaryumların en büyüğüdür. ANK herbaryumunda en eskisi 1844 tarihine dayanan, önemli koleksiyonlar bulunmaktadır. Yine ANK Herbaryumunda Uluslararası kaydı olan Karayosunu koleksiyonu, Liken koleksiyonu ve Mantar koleksiyonu bulunmaktadır.’’ ‘’BİTKİYİ UYGUN ŞARTLARDA SAKLAMAK ÇOK ÖNEMLİ’’ ‘’Dünya’da 1500’lü yıllardan beri bitkiler muhafaza edilerek saklanıyor. Bu noktada bitkiyi uygun şartlarda saklamak çok önemli. Sıcaklığı iyi ayarlayıp nemi sabit tutmak gerekiyor. Çok tropikal olan bölgelerde herbaryum yapılmaz zaman içirişinde böceklenir ve küflenir. Kağıdı ve kumaşı yiyen güveler bunlara da zarar verir. Eskiden ağır zehirler kullanılırmış civa, metil alkol gibi onlara batırılmış ama bu zehirler insanlara da zarar vermeye başlamış. Günümüzde derin dondurucuda bekletiliyor bitki, tam kuruduktan sonra -30,-50 derecelerde  dondurucu da üzerinde parazit ve yumurtası tamamen geçtiğinde  koleksiyona giriyor. Kesinlikle bitki herhangi bir işlemden geçmeden ve bu şartlar sağlanmadan herbaryum yapmak mümkün değil.’’ ‘’ANKARA’NIN HAVA KOŞULLARI HERBARYUMA UYGUN’’ ‘’ Ankara, herbaryuma hava durumu bakımından uygun eminim ki aynı işlemleri Antalya’da yapsak çok sıkıntı çekeceğiz.  Sıcaklığın 22-23 derece nemin de 40- 60 arasında sabitlendiği ortamlarda işimiz çok daha kolay oluyor.  Hatta büyük herbaryumlar şu an yurt dışında eksi derecelerde bile muhafaza edebiliyorlar güve bulaşma riski oldukça fazla , güveye bulaşmış bitkiyi ve ortamı sonrasında temizlemek oldukça zor. Özellikle herbaryumda çalışan insanların buna iki üç kat daha dikkat etmesi gerekiyor. Bazı herbaryumlar böceklenme konusunda hala sıkıntı çekiyor. Böceklenme, ancak olduktan sonra fark edebileceğiniz bir şey.   Yeni kurulan herbaryumların böyle bir sıkıntısı var.  Yerine göre de değişebiliyor. Misal, herbaryum Karadeniz ve Akdeniz için zor çünkü devamlı ortamı klimatize etmeniz lazım. Müzelerde nasıl eşyalar, kıyafetler belli bir nem ve sıcaklıkta muhafaza ediliyorsa biz de bitkileri aynı bu hassasiyet ve titizlikle muhafaza ediyoruz. ‘’ ‘’Günümüzde herhangi bir yerden bir bitki alış verişinde bulunduğumuzda derin dondurucu sistemiyle güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz. Kendi sağlığımız için ekstra bir ilaç kullanmamaya çalışıyoruz eskiden de belirttiğim gibi böcekleri yok etmek için zehirli kimyasal ilaçlar kullanılırmış misal civayı kullandığınız zaman hava yoluyla da temas ettiği için insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyordu bunun önüne geçmek adına derin dondurucu yöntemini kullanıp ekstra ilaç kullanmamaya bilhassa dikkat etmeye çalışıyoruz.’’ ‘’KEBAN BARAJI- ERZİNCAN VE BÖLGE CİVARLARINDA YOK OLMUŞ BİTKİLERE RASTLANILDI’’ Körüklü :‘’Dünyada en eski  örnek İ.Ö 550 civarında toplanmış. Misal, mısır piramidinin içinden çıkan bir bitki İngiltere’de  hala saklanıyor. Düşünün 2500 yaşında olan bir bitki örneği var. Türkiye bazında konuşacak olursak ülkemizde yok olmuş bitki tespiti yapılmıştı. (Özellikle Keban Barajı- Erzincan ve bölge civarlarında.) ‘’ (Türkan ÇATAL YILDIZ – Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim