Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (ASMMMO) İleri Düzey Fotoğraf Topluluğu tarafından düzenlenen ‘Ankara’nın Bin Yılı’ isimli fotoğraf sergisi, Güvenpark Sanat Galerisi’nde açılarak Ankaralılarla buluştu. Eğitmen-Proje Sorumlusu ve yürütücüsü olan Erol Bektaş ayrıca fotoğraf sergisinin küratörlüğünü de yaptı. Sergi açılışının hayli kalabalık olduğu gözlemlenirken açılışa CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi de katılım sağladı. Ankara’nın ilk ve tekleri fotoğraf projesinde 9 ASMMMO üyesine ait eserlerin yer aldığı sergi, 24 Aralık 2017 tarihine kadar Güvenpark Sanat Galerisi’nde Ankaralıların ziyaretine açık olacak. “SANATÇI SONSUZ ÖZGÜRLÜĞE SAHİPTİR” Serginin açılışında konuşma yapan ASMMMO başkanı Ali Şahin, insan yaşadığı koşullarla sürekli bir ilişki içindedir diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Nesnel koşullarla insan arasındaki estetik ilişki farklı şekillerde ifade edilebilir. Kimimiz elimize bir fırça alıp resmederiz hissettiklerimizi. Kimimiz bunu kalemle kimimiz notalarla, kimimiz taşları yontarak yaparız. Nesnel gerçeklik ne şekilde nasıl ifade edilirse edilsin sanatçı o alanda sonsuz bir özgürlüğe sahiptir. Bu özgürlük ister inanç ve gelenekler adına ister yasalar adına ne adına kısıtlanırsa kısıtlansın orada sanatın gelişmesi sekteye uğrar. Bu bağlamda 2014 yılından itibaren meslek odamız ASMMMO tarafından Ankara tarihi ile ilgili fotoğraf çalışmaları düzenli olarak yürütülmüştür. Önceki yıllarda ‘Ankara’daki Roma’ teması ile yapılan fotoğraf çalışmaları, 2015’den itibaren ‘Ankara’nın Bin Yılı’ teması ile yürütülmekte, Ankara’da son bin yılda yapılmış olan eserlerin fotoğrafları çekilmektedir. ASMMMO Başkanı olarak 8 yıldır çalışmalarını sürdüren ekibimize teşekkür ederim. “ “ANKARA ÖZEL BİR ALANDIR” ASMMMO İleri Düzey Fotoğraf Topluluğu adına açılış konuşması yapan ASMMMO üyesi Eda Perksoy konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Ankara, tarihi ve coğrafi yönlerden özel bir alandır. Tarihi boyunca üç defa başkent olmuş, kutsal topraklarımızdandır, kültürel kaynaşmanın en güzel örneklerindedir. Bizler Ankara’nın bilinen en eski yapısı olan Augustus ile yola çıktık, Augustus bizi Roma’ya Roma da Bizans, Selçuk, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine kadar getirdi. Meğer yıllarca nelerin üzerine basarak yürümüşüz Ankara’da. Bildiğiniz üzere Ankara Kalesi ve çevresi Roma dönemi ve sonrasında yerleşen diğer uygarlıkların yerleşim ve ticaret merkezi idi. Günümüzde Ulus semti ve civarı bu doğal müzenin üzerine kurulmuş ve şehir buradan başlayarak büyümüştür. Ankara’daki modern yapılaşmanın başladığı 1920li yılların fotoğraflarını incelediğimizde, inşası süren ya da tamamlanmış bir Cumhuriyet dönemi eserinin yanındaki boş arsada Roma kalıntıları rahatlıkla görülmektedir. Ancak bu kalıntıların sadece bir kısmı günümüzde müzelerde sergilenmektedir.”  ‘TAŞLARIN DİLİ’ Ankara tarihi ile alakalı konuşmasına devam eden Perksoy, “2014 yılında Roma Hamamı ve Roma taşlarıyla tanışmamız bizim gibi hesap- kitap insanlarına bambaşka sayfaların kapısını açtı. ‘Taşların dili’ diye bir şey olduğunu keşfettik, yaklaşık 1000 yıldır oradalarsa bize mutlaka anlatacakları vardır diye düşündük, onlarla nasıl konuşabileceğimizin yollarını aramaya başladık. Biz de ASMMMO İleri Düzey Fotoğraf Topluluğu olarak, son 1000 yılda üretilen ve simgesel değeri olan eserlerin görsel envanterini yapmayı planladık. Planımızı hayata geçirmek için Türkiye Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 2011 yılında yayınladığı ‘Ankara/Altındağ Tarihi Kent Merkez Mimarlık Rehberi’nde yer alan 348 eserden uzman danışman hocalarımızın uygun gördüğü yani –bugün hala ayakta ve görüntüleri kaydedilebilir durumda olan, simgesel özelliklerini kaybetmemiş, restorasyon ile kimliği zedelenmemiş- 120 eser belirlendi. Biz de bu eserlerin iç ve dış  çeşitli fotoğraflarını çekmeyi ve bu fotoğrafları görsel ve basılı ortamlarda sergileme ve yayınlamayı amaçladık.” şeklinde konuştu. ‘TARİHİN EŞSİZ EMANETİ: ANKARA’ İlk olarak üç yıl önce Roma eserlerinin yoğun olarak sergilendiği ‘Tarihin Eşsiz Emaneti: Ankara’ isimli sergiyi açtıklarını belirten Perksoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şimdi ise Selçuklu- Beylikler dönemi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserlerinin ağırlıklı olduğu fotoğraflarımızı sergiliyoruz. Camiler, çeşmeler, hamamlar, heykeller, kale, köprü, modern yapılar, müzeler, türbe, zaviye ve yazıtlar. Bu bahsettiğim eserlerin bazıları ayrı bir proje ve sergi konusu olabilecek kapsamda çalışmayı gerektirebilecek düzeydeler; mesela Kale, Arslanhane Camisi, Etnografya Müzesi vs. burada genel çalışmamız kapsamında yer aldılar.” PROJE AŞAMASI Projeyi hazırlarken izledikleri yola dair açıklamalar yapan Perksoy, “Nasıl çalıştığımız konusuna gelince; uzun bir süre eserleri yazılı ve görsel kaynaklardan tanıma dönemi geçirdik, eserler yerlerinde incelendi, konuyla ilgili uzman kişilerin önerileri dikkatle dinlendi, önerdikleri yazılı kaynaklara ulaşıldı hatta yazılı kaynakların yazarlarına ulaşılarak onların fikir ve önerileri de göz önünde bulunduruldu, araştırmalar- planlamalar yapıldı, gözlemleme ve ışık uygulamaları yapıldı. Her bir fotoğrafçı, rehberi niteliğindeki ‘Fotoğrafı Çekilecek Nesneler Listesi’ni hazırladı, ön uygulamalar ile listelerini güncelledi. Yapılan tüm bu ön hazırlıklar neticesinde fotoğraf çekim uygulamaları yapıldı, değerlendirmeler sonucunda seçimler yapıldı ve basılarak huzurunuza çıktılar” açıklamalarında bulundu. “ÇALIŞMAMIZI KİTAPLA TAMAMLAYACAĞIZ” Perksoy konuşmasına şöyle devam etti: “Yaklaşık 1000 yıldır ayakta kalmayı başarabilmiş bu eserlere layık üretimde bulunabilmek için dersimize teknik ve estetik yönleri üzerinde iyi çalıştık. Hocamızdan 3 yıl boyunca devam eden yoğun bir mimari fotoğraf eğitimi aldık. Mimari ve tarih konuları ile bilgilenmemizin dışında sanat ve estetik ile ilgili de oldukça kapsamlı incelemeler yaptık. Böylece eserlerin tarihsel ve sanatsal kimliklerine nüfuz etmeye, eserlerin önemlerini ve özelliklerini algılamaya ve anlamaya çalıştık. Eserlerin yaratıcısı olan taş ve ahşap ustalarının, mimarların vs. yaşadıkları dönemlerin dinamiklerini de dikkate alarak aslında ne anlatmaya çalıştıklarını anlamak için uğraştık. Eserlerin asıllarına, yaratıcılarının ruhlarına sadık kalarak çekim yapmaya özen gösterdik. Biçimden ziyade içeriğe öncelik verdik. İçeriğe uygun biçimsel uygulamalar- kompozisyon düzenlemeleri yapmaya çalıştık. Mimari fotoğrafın yapısal özelliklerine, renk- ton- kontrast- geometrik ilişkiler tutarlılıklarına özel önem verdik. Bu bağlamda çalışmamızı Ankara’nın mimari eserleri ile ilgili en kapsamlı mimari fotoğraflarından oluşan bir kitap ile tamamlamayı hedefliyoruz.” (Türkan ÇATAL)

Editör: TE Bilisim