Türk Tabipleri Birliği (TTB), İnşaat Mühendisleri Odası’nda ‘Hekim Buluşması’ konulu bir toplantı düzenledi. Hekim Buluşması’na Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (The Standing Committee of European Doctors -CPME) Başkanı Dr. Jacques de Haller da katılırken, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel de konuşma gerçekleştirdi. Dr. Yelda Emek ve Bulutsuzluk Özlemi’nin salondaki hekimlere konser vermesi ile toplantı sona erdi. “SAĞLIK HİZMETLERİNDE NİTELİK GİDEREK DÜŞTÜ” Hekim Buluşmasında konuşma gerçekleştiren TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel, Kamu Hastane Birlikleri hakkında açıklamalarda bulundu. Tükel, Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin sayısı %23 artarken, bu hastanelere başvuran hasta sayısında %210, bu hastanelerde yapılan ameliyat sayısında %130 artış görülmüştür diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Tetkik ve tedavi süreçlerinde, tıbbi gerekliliklerden çok performans ölçütlerinin karşılanması öne çıktı. Tüm bunların bir sonucu olarak da sağlık hizmetlerinde nitelik giderek düştü. Sayıştay’ın 2016 yılında yayımladığı denetim raporunda, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin çok ciddi bir borç yükü altında oldukları, yaptıkları iş ve işlemler sonucunda zarar ettikleri, aslında ortada döndürülen bir sermayenin mevcut olmadığı belirtiliyordu. TTB olarak, Kamu Hastane Birlikleri modelinin uygulamaya girmesinden önce sağlıkta “verimlilik, kârlılık” adına ticari anlayışı hâkim kılacağını, eğitim, araştırma, kamu sağlığı gibi önceliklerin geri plana düşeceğini, verimlilik söylemleri ile çalışan hakları baskılanmaya çalışılırken yüksek ücret alan idari kadroların artacağını, bunun da ek bir maliyet getireceğini belirtmiştik. Haklı çıktık” “ÜNİVERSİTE HASTANELERİNİN BORÇLANMALARI ARTIYOR” Tükel, üniversite hastaneleri hakkında şunlara değindi: “Tıp fakültelerinin mal ve hizmet tedarikçilerine borç yüklerinin giderek artması, ilaç ve malzeme alımlarını güçleştirmekte; bu da yüksek maliyetlerle alım yapılmasına ya da alım yapılamamasına neden olmaktadır. Üniversite hastanelerinde tümüyle SGK geri ödemelerine bağlı olan döner sermaye gelirleri, giderlerin çok altında kaldığı için, bu hastanelerin borç yükünden kurtulmaları mümkün olamamakta ve borçlanma miktarı giderek artmaktadır. Eğitim ve araştırmaya öncelik vermesi, zor vakalara nitelikli sağlık hizmeti sunması beklenen üniversite hastanelerine devlet bütçesinden desteğin sağlanmaması, üniversite hastanelerinin ekonomik açıdan iflasa sürüklenmelerinin en önemli nedenidir.” “HEKİMLER REKABET EDİYOR” Bütün çabalara rağmen bazı bölgelerde çalışacak aile hekiminin bulunamadığını belirten Tükel, “Bunların büyük çoğunluğu nüfusu, mekânı, donanımı, hemşiresi olmayan sıfır nüfuslu birimlerdi. Sadece İstanbul’da 2017’de açılan 600 aile hekimliği birimi doldurulamadı. Sağlık Bakanlığı bu boş birimleri mecburi hizmetle atama yapıp doldurabilmek için yasal düzenleme yaptı.  Hizmet bütünlüğü ve hizmete erişim açısından olumsuzluklar oluşturan bir şekilde, “hekim seçme özgürlüğü” tanınarak, herhangi bir bölge sınırlaması olmaksızın kişilerin aile hekimine kaydı olanaklı kılındı. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile aile hekimliği sistemi, piyasa yönelimli bir birinci basamak hizmeti olmuştur. Böyle bir yönelimle hekimler, rekabet etmek ve  “müşteri memnuniyeti”ni sağlamak zorunda oldukları, güvencesiz, kuralsız ve mesleki bağımsızlığın tehlikede olduğu bir çalışma ortamında ayakta kalmaya çalışmaktadırlar” diye konuştu. 14 MART TALEPLERİ… 14 Mart sürecinde acil olarak karşılanması gereken 14 Mart taleplerini 4 başlık altında topladıklarını vurgulayan Tükel, taleplerini şu şekilde sıraladı:

  1. Emekli Hekim ve Hekim Ücretleri Artırılsın!
  2. Yıpranıyoruz, Hakkımızı İstiyoruz...
  3. TTB Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı Yasalaşsın!
  4. Güvenlik soruşturmaları nedeniyle bekletilen ya da ataması yapılmayan tüm hekimler görevlerine başlatılsın!
GÜVENLİK SORUŞTURMALARI Güvenlik soruşturmaları hakkında konuşan Tükel, şunları söyledi: “Çok sayıda hekimin güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi, kamu sağlık hizmetinin etkin biçimde sunumunda aksamalara; maaş alamamaları, sosyal güvenlik ve sağlık güvencelerinden yoksun kalmaları, uzmanlık eğitimi hakkını kaybetmeleri nedeniyle giderilmesi olanaksız mağduriyetlere neden olmaktadır. Meslektaşlarımızın kamu görevi yapamamalarının yanında, güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi ve bu nedenle mecburi hizmet yapmamış olmaları, özel sağlık kuruluşlarında iş bulmalarını da zorlaştırmaktadır. Kamudan ihraçlardan sonra, güvenlik soruşturmaları olumsuz olduğu gerekçesiyle atamaların yapılmamasıyla, sağlık alanında giderek büyüyen bir işsizler ordusu yaratılmaktadır. Kamuda çalışmanın engellenmesi sonucunda ortaya çıkan iş bulma sorunu, genç hekimlere en iyi ihtimalle ucuz işgücü olarak özel sağlık sektöründe cari ücretlerin altında çalışma seçeneği bırakmakta ve böylece bu alanda ciddi düzeyde bir emek sömürüsünün koşulları yaratılmaktadır.” (Türkan ÇATAL YILDIZ)                    
Editör: TE Bilisim