Dünkü yazımızda Ankara’nın öyle kolay başkent ilan edilmediğini anlatmaya başlamıştım. Bunun için ilk teklifin 1921’de geldiğini belirtmiştim. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim çünkü 31 Ocak 1921’de hükümetin, “başkentin yerinin belirlenmesi” teklifine Meclis’te mebusların itirazları sürüyordu. Kayseri Mebusu Ahmet Bey: - Böyle şey olmaz arkadaşlar… Nereye gidiyoruz? Hükümet merkezine yer seçilecekmiş. Olur mu öyle şey? Hükümet merkezimiz var bizim. Yok mu?.. Olmasa da yeni bir hükümet merkezi için yer aramaya gidecek bir heyet, Anadolu’yu dolaşmaya kalkarsa hangi yerde daha fazla ikram, i’zaz görürse orayı seçer, esasen biz burada varken, biz burada bulunurken, tutup da Anadolu’ya heyet göndermeye ne lüzum vardır? Hepimiz Anadolu’yu karış karış biliyoruz. Hepimiz oralardan gelmiş, oraların çocuklarıyız. Anadolu’yu bizden iyi kim bilir? (…) bizim Kayseri, Anadolu’nun tamamıyla merkezi bir noktasında, en mükemmel yerindedir. Kayseri dururken daha başka yer aramaya ne lüzum var arkadaşlar? Kütahya Mebusu Ragıp Bey: - Şimdi ben de Kütahya’dan başlarım ha, Ahmet Bey!.. Sonra işin içinden çıkamayız… Kayseri Mebusu Ahmet Bey: - Yok, yok… İçinden çıkılmayacak bir iş yok… Siz hele bir dinleyin canım… Kayseri başkadır. Maliye Vekili’ne sorun söylesin. Kayseri aynı zamanda memleketin gümrük varidatının üçte birini temin eder. Canik Mebusu Nafiz Bey: - Bir sual soracağım. Bu merkez bir şehre mi kurulacak yoksa açık, boş bir yerde yeniden mi inşa edilecek? Karahisar Hisar Mebusu Memduh Bey: - Müsaade buyurunuz, bu teşebbüs siyaseten zararlıdır. İstikbalimiz için beslediğimiz ümitlere uygun değildir. İstanbul gibi bir hükümet ve devlet merkezimiz varken nasıl olur da ondan feragat ederiz. İstanbul’un “Misak-ı Milli” hudutları içinde bulunduğunu unutuyor muyuz? Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey: - Arkadaşlar pek doğru söylüyorlar. İslam siyaseti bakımından da pek müthiş bir facia işlemiş oluruz. Bu sebeple ruhların asırlardan beri bağlı bulunduğu bir şehirden uzaklaşmak büyük bir hata olur. Maliye Vekili Ferit Bey: - Öyleyse Meclis’i de götürüp orada otursanıza! Tunalı Hilmi Bey: - Görüyorsunuz, Maliye Vekili’nin karşılığını. Meclis’te beraber gidin İstanbul’da oturun bakalım diyor. Bugün oturmazsak yarın behemehâl oturacağımızı unutuyor. Yoksa İstanbul’dan ümidimizi kestik mi? Allah bana Anadolu’da bir İslam merkezi ve Osmanlı payitahtı kurmak zorunda kalmayı nasip etmesin. (Etsin… Etsin sesleri…) Lazistan Mebusu Ziya Hurşit Bey: - Ben de teklifi kat’iyen muvaffık bulmuyorum. İstanbul: “Misak-ı milli” hududu içindedir. Hükümet ise şimdi: “Bunu istirdat etsek bile…” diyor. Yani geri alacağımızdan şüphesi mi var ki başka yer arıyor? Başka yer arıyorsak ne duruyoruz. Merih’e gidelim. Büyük Pedro, Rusya’yı tesis ederken muharebe içindeydi. Öyle iken payitahtını İsveç’ten aldığı Neva nehri kıyılarında kurdu. Maliye Vekili Ferit Bey: - Bugünkü payitahtı nerede? Lazistan Mebusu Ziya Hurşit Bey: - Moskova’ya göçmesinin sebebi başkadır. Benim Milletim geri gitmeyecek, daima ileri gidecektir. Ama fabrikaları filan İstanbul’dan başka bir yerde yapabiliriz. Almanya’da da Fransa’da da zaten böyledir. Fabrikalar hükümet merkezinden uzaktadır. Kars Mebusu Basri Bey: - Arkadaşlar, hislere kapılmayalım. Mesele memleketin idaresi, selameti meselesidir. Meclis Reisi Celalettin Arif Bey: - Müzakereyi kâfi görenler ellerini kaldırsın! Sonunda eller kalkıyor ve müzakere yeter görülüyor. Ardından oylamaya geçilmesine karar veriliyor. Ancak oylama öncesinde de üst üste önergeler sunuluyor. Bu önergelerden sadece birinde hükümetin görüşü desteklenirken diğer önergelerde karşı çıkılıyor. Bu nedenle 1921 Anayasası’nda başkent adı yer almıyor. Yarın kaldığımız devam edeceğiz…