Ankara’nın merkezinde mevsimin ilk karı toprakla buluştu. Karın beyazlığı, berraklığı insana huzur veriyor. Bununla birlikte mazinin de hatırlanmasına yardımcı oluyor. Çocukken bizim için kar yağışı okulların tatil olması demekti, sobanın iyice harlanması demekti, evin portakal kokması demekti. Ne de güzel günlerdi. İnsan özlüyor... O sobanın sıcaklığını, çamaşır kokan evin içini, camın önünde durup sokağı izlemeyi. Hatta ve hatta slaondan diğer odalara girince insanın iliklerine kadar işleyen muhteşem soğuğu... Şimdi hala Anadolu’nun bazı yerlerinde ısınma aracı olarak soba kullanılsa da birçok yerde sadece nostalji malzemesi olarak yerini koruyor. Doğalgazlı ya da kaloriferli evler şuan tabi daha işlevli, daha ergonomik; ama insan özlüyor yine de sobayla ısınmayı. Bir bir elimizdeki her şeyi alan teknoloji bazı zamanlarda mazinin hatırlanmasına da yardımcı oluyor. Tıpkı kar yağdığında sobanın hatırlanması gibi. Tam böyle nostaljik bir haldeyken sabah kötü haberi aldık. Yine bir tren kazası faciası. Yine diyorum çünkü dünyanın en güvenli ulaşım araçları arasında tren yer alıyor olmasına rağmen son 5 ay içerisinde ikinci tren kazası yaşandı. Bundan 5 ay önce de Çorlu’da yaşanmıştı ve hala o konuya ilişkin hukuksal anlamda gıdım ilerleme kaydedilmiş değil. Üstelik bir devlet sözcüsü düşünün ki Çorlu tren kazasında ölen çocuğu için feryat gösteren anneye twitterdan engelleyerek ‘cevap’ verebiliyor. İhmaller ükesiyiz. İnsan canına önem vermiyoruz. Herhangi bir kazada ölen olduğunda onları sadece sayılarla tanımlayabiliyoruz. 5 ölü ya da 10 ölü gibi... Fakat onların her biri sayıdan ziyade bir can. Ve her canın sevenleri, sevdikleri, annesi, babası, eşi, çocuğu var. Umuyorum ki bu son olur. Teknolojiyi canımızı alması için değil de sadece işimizi kolaylaştırması için kullanmayı öğrenebiliriz. Umuyorum ki bundan sonra bir daha böyle kazalar olmaz ve kimsenin canı yanmaz...

Editör: TE Bilisim