Prof. Dr. Erksin Savaş Güleç, 1950’lerden beri kazı çalışmalarının yürütüldüğü Üçağızlı Mağara’yı Güçlü Anadolu Gazetesi’ne anlattı. 1950 yılında başlayan kazı çalışmalarının çeşitli nedenlerden dolayı durakladığını belirten Güleç, Üçağızlı Mağarası, buluntu yeri Akdeniz Levantındaki Üst Paleolitiğin erken fazı boyunca insanlar tarafından kullanılmış ve dönem insanlarının davranış değişimlerinin çok iyi gözlemlenebildiği bir mağaradır ifadelerini kullandı. Üçağızlı Mağarası’nda bulunan insan kalıntılarının modern insanın Avrupa’ya yayılımları sırasındaki süreçleri konusunda pek çok ipucu verdiğini söyleyen Güleç, “Üçağızlı Mağarası insanları avcı-toplayıcı bir yaşam biçimine sahiptir. İnsanlar mağarayı ilkbahar-sonbahar mevsimleri arasında kullanmışlar, kış aylarını geçirmek için muhtemelen güneye göç etmişlerdir. Kazı çalışmalarında çok çeşitli delikli boncuk ve taşlar bulunuyor. Bu taşlar aynı zaman da toplumun yaşam tarzlarını da gösteriyor” şeklinde konuştu. “MAĞARA, TOPOĞRAFİK VE EKOLOJİK OLARAK LEVANT BÖLGESİNE BÜYÜK BENZERLİKLER GÖSTERİYOR” Üçağızlı Mağarası’nın, Türkiye’de erken Üst Paleolitik döneme tarihlendirilen iyi korunmuş depozitler içeren az sayıdaki buluntu yerlerinden biri olduğunu kaydeden Güleç, “Topoğrafik ve ekolojik olarak Levant bölgesine büyük benzerlikler gösterir ve Güneybatı Asya’daki en erken Üst Paleolitik dönemin (Öncül Üst Paleolitik dönemin) kanıtlarını sunar. Mağaranın büyük bir bölümüne ait tavan ve batı duvarının yıkılmış olmasına rağmen, mağaradaki organik materyalin korunma durumu mükemmel durumdadır. Son derece zengin taş buluntuları, faunal ve denizel kalıntılar, erken Üst Paleolitik yaşam davranışları ve süslenme üzerine önemli bilgiler verir” dedi. “MAĞARADAKİ KÜLTÜR TABAKALARI İKİ BÖLGEDE KORUNMUŞTUR” Mağaradaki kültür tabakalarının iki bölgede korunduğunu ifade eden Güleç, “İlki, Minzoni-Deroche tarafından kazılan güneydeki tabakalar ve ikincisi büyük oranda mağaranın kuzey bölgesindeki tabakalardır. Burada 1997 yılından beri gerçekleştirilen kazılarda tabakaların derinliği 4.5 m’yi aşmıştır. Erken Üst Paleolitik kültürel buluntular yoğun olarak en üstteki 3 m’lik bölümden gelir. Sedimanlardaki baskın jeolojik bileşen terra rosa killeridir ve Akdeniz havzasındaki karstik alanda tipiktir. Bu alanda yapılan kazılardan ele geçirilen buluntular GIS tekniğine göre X, Y, Z koordinat sistemine göre kaydedilmekte ve buluntuların dağılımlarına göre insan davranışları yorumlanmaya çalışılmaktadır. Bu sistem ülkemizde gerçekleştirilen Paleolitik dönem kazılarında ilk kez uygulanmaktadır” diye konuştu. “FARKLI İKLİM KOŞULLARI” Üçağızlı’nın karasal faunasını yabankeçisi, karaca, alageyik, kızıl geyik, yaban öküzü, yaban domuzu, tilki, ayı, kaplumbağa ve yabani tavşanı oluşturmaktadır diyen Güleç, “Patella ve monodonta cinsine ait denizkabukları ve balık kalıntıları mağaranın sucul faunası hakkında bilgi vermektedir. Mağarada az sayıda da olsa büyüklü küçüklü kuşlara ait kalıntılar da ele geçmektedir. Faunaya dayalı analizler Ahmarian (Erken Üst Paleolitik) faunasının o dönemde Üçağızlı ve çevresinde sık bitki örtüsüne sahip, nemli bir iklimin hüküm sürdüğüne işaret etmektedir. Öncül Üst Paleolitik faunası ise daha serin ve kuru bir iklimin varlığını yansıtmaktadır.” “FARKLI DENİZ KABUKLULARININ KULLANIMINI BİZLERE SEÇİCİLİĞİN VE KIYI KESİMLERİNDE YAPILAN TOPLAYICILIĞIN ARTTIĞINI GÖSTERMEKTEDİR” Üçağızlı’daki neredeyse tüm süs eşyalarının deniz kabuklarından yapıldığına dikkat çeken Güleç konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Columbella ve Nassarius buluntuları Üçağızlı Mağarasının tüm tabakalarında karşımıza çıkmakla birlikte yoğunlukla Ahmarian tabakalarda görülmektedir. Dentalium buluntuları ise Epipaleolitik döneme tarihlendirilen tabakalarda bulunmaktadır. Farklı deniz kabuklularının kullanımını bizlere seçiciliğin ve kıyı kesimlerinde yapılan toplayıcılığın arttığını göstermektedir. Kısa bir süre öncesine kadar ilk modernlere ait en eski süs eşyalarının Doğu Afrika ve Orta Avrupa’nın en erken Üst Paleolitik kültürlerinde var olduğu sanılıyordu. Dünya’da bilinen en eski deniz kabuğu boncuk kullanımı Taforalt Mağarası (Fas)’nda 82 bin yıl ve Blombos Mağarası (Güney Afrika)’nda 75 bin yıl öncesine ait buluntular sunar.” “KABUKLARIN ÇOĞU BONCUK YA DA KOLYE UCU YAPILMAK ÜZERE DELİNMİŞTİR” “Üçağızlı Mağarası insanları toplum içinde kendilerini ifade etmelerini sağlayan süs objelerini bol miktarda kullanmışlardır. Dünyada bu açıdan tek olan mağaradaki süs objelerinin neredeyse tamamını yumuşakça kabuklarından üretilmiş boncuklar oluşturur. Çoğu denizel olan küçük yumuşakça kabukları genellikle boncuk ya da kolye ucu yapılmak üzere delinmiştir. Genel olarak Üçağızlı’da 24 farklı yumuşakça türü süs eşyası olarak modifiye edilmiştir. Bu taksaların büyük çoğunluğu Doğu Akdeniz’e özgü canlılardır. Ancak 2 tür deniz yumuşakçası baskındır: Nassarius gibbosula ve Columbella rustica. Ayrıca Asi Nehri’nden toplanan tatlı su yumuşakçaları da boncuk olarak kullanılmıştır.” “ÜÇAĞIZLI MAĞARASI İNSANLARI AVCI-TOPLAYICI BİR YAŞAM BİÇİMİNE SAHİPTİR” “Üçağızlı Mağarası’nda bulunan insan kalıntıları Modern insanın Avrupa’ya yayılımları sırasındaki süreçleri konusunda pek çok ipucu vermektedir. Üçağızlı Mağarası insanları avcı-toplayıcı bir yaşam biçimine sahiptir. İnsanlar mağarayı ilkbahar-sonbahar mevsimleri arasında kullanmışlar, kış aylarını geçirmek için muhtemelen güneye göç etmişlerdir. Yaban keçisi, alageyik, karaca gibi toynaklı av hayvanları ile yakın çevrelerinden topladıkları bitkiler ana besin kaynaklarıdır. Az miktarda da olsa balık avladıkları ve yumuşakça tükettikleri tespit edilmiştir. Avlanma stratejisi, iklimde meydana gelen değişimlere göre tabakalar arasında farklılık sergiler. “ “TAŞ ALETLERDEKİ KULLANIM İZİ ANALİZLERİ BAZI ALETLERİN DERİ TABAKLAMADA VE BİTKİ KESME İŞLERİNDE KULLANILDIĞINI GÖSTERMEKTEDİR” Öncül Üst Paleolitikte büyük karasal av hayvanları (keçi, alageyik, karaca, yaban sığırı gibi) en önemli protein kaynağını oluşturur, Erken Üst Paleolitik ve Epipaleolitik'te diyete küçük av hayvanları (tavşan, kaplumbağa, kuşlar) ve denizel besinler (balıklar ve yumuşakçalar) de katılır. Kemikler üzerindeki taş alet izleri kemik iliğinin, dil ve beynin de tüketildiğini kanıtlar. Ocaklar yiyeceklerin pişirilmesi, yırtıcı hayvanlardan korunma, ısınma ve mağaranın nem miktarının azaltılması için önemlidir. Etlerin tütsülenmesi için bol miktarda odun yakılmıştır. Mağarada yapı kalıntıları yoktur, ama tek sıra halinde dizilmiş orta boyutlu taş sırası, yaşam alanı ile çöplük olarak kullanılan duvar dibini birbirinden ayırmak için yapılmış olabilir. Taş aletlerdeki kullanım izi analizleri bazı aletlerin deri tabaklamada ve bitki kesme işlerinde kullanıldığını göstermektedir. Hayvan derileri tabaklanarak giysi, örtü ve belki de ayakkabı yapımında kullanılmıştır. Kemikten üretilen bızlar ve iğneler, derileri ve boncukları delmek, saçları toplamak ve giysi olarak kullanılan hayvan postlarını birbirine tutturmak amacıyla kullanılmış olmalıdır. (Kadir GÜRHAN)            

Editör: TE Bilisim